Sezer, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Kıbrıs Rum kesimi lideri Dimitris Hristofyas görüşmesinin sonuçlarına ilişkin olarak AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, "Kıbrıs sürecinde yıllar boyu iki halk arasında ne var, ne yok görüşüldüğünü" ifade ederek, "Eğer çözüm niyeti varsa 2008 sonuna kadar çözüm olabilir" diye konuştu.
Ancak 21 Martta iki liderin görüşmesi sırasında kapsamlı görüşmelere 3 ay sonra yani 21 Haziranda başlanacağı yönünde yapılan açıklamayı hatırlatan Sezer, "Uluslararası camianın da, Türk tarafının da sorgulaması gereken şey, mutabakat olduğu halde görüşmelerin niye 21 Haziranda başlamadığıdır" dedi.
Varılan sonucun Rum tarafının süreci geciktirme girişiminin neticesi olduğunu ifade eden Sezer, süreci sürekli erteleme girişimlerinin Rumların çözümden başka niyetleri bulunduğunu gösterdiğini, Rumların esas olarak AB sürecindeki kritik konular üzerinden Türkiye'ye baskı kurmaya çalıştıklarını ifade etti.
Bunlar arasında, "Türkiye'nin liman ve havaalanlarını Rum kesimine açmasını, Ankara Anlaşması ek protokolünün TBMM'de onaylanıp uygulanmasını" sayan Sezer, bu şartların kabul edilmesi durumunda Rumlar için zaten Kıbrıs diye bir sorunun kalmayacağını, ancak Türkiye'deki hiçbir siyasi iradenin bu şartları kabul edeceğini sanmadığını kaydetti.
-2009 AB ZİRVESİNDE KOPMA OLABİLİR-
AB 2006 zirvesinde alınan karar çerçevesinde, Türkiye'nin sürece yönelik yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin, 2009 sonuna kadar hazırlanacak ilerleme raporlarında izleneceğini ve 2009 sonunda yeni bir değerlendirmenin yapılacağını hatırlatan Sezer, "Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmezse 2009 Aralık zirvesinde Türkiye ile AB müzakereleri bir kopma ve kırılma noktasına gelebilecek" dedi.
Rumların amacının AB üzerinden isteklerinin yerine getirilmesini sağlamak olduğunu kaydeden Sezer, "Rumların bir isteklerinin yerine getirilmesinin dahi önce ekonomik arkasından siyasi sonuç doğurarak, tanımaya kadar gidecek kapıyı açacağını" belirtti.
Sezer, "Rum tarafının kısa vadede hedefi, ekim ya da kasımda yayımlanması beklenen İlerleme Raporunda Türkiye'deki siyasi ortamın, kapatma davası ve soruşturmalar, bunların Kıbrıs sorununun çözümü yönünde engel olduğu şeklinde bir ifadenin dahil edilmesini sağlayabilirlerse, Aralık 2009 zirvesine yönelik hedeflerine ilişkin ciddi mesafe kaydetmiş olacaklar" diye konuştu.
-"TÜRKİYE'DEKİ İÇ GELİŞMELER PROPAGANDA ARACI OLARAK KULLANILIYOR"-
Sonuç ne olursa olsun sadece iki tarafı masa başına oturtmayı hedefleyen uluslararası toplumun dünkü karardan memnun kalacağını ifade eden Sezer, bu nedenle görüşmelerin 21 Haziran ya da 3 Eylülde başlamış olmasının uluslararası toplum açısından pek fark etmediğini, onlar için önemli olanın görüşmelerin hangi parametreler üzerinden yürütüleceği olduğunu ifade etti.
Sezer bu bağlamda, tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası kimlik ifadelerin sürece dahil edilmesinin Türk tarafının elini kolunu bağlayarak, kapsamlı görüşmelerin seyrini çizdiğini ifade etti.
"3 Eylülde başlayacak sürecin fazla süreceğini düşünmüyorum" diyen Sezer, "sürecin Rumların istekleri nedeniyle çökeceğini ve arkasından KKTC'nin tanınma sürecinin en geç 5 yıl içinde başlayacağını" düşündüğünü belirtti.
Rumların, Türkiye'deki iç gelişmeleri Kıbrıs sürecini etkileyebileceği gerekçesiyle propaganda aracı olarak kullandıklarını belirten Sezer, siyasi iktidar ve devletin kurumlarının tamamen ayrı varlıklar olduğunu ifade ederek, "O yüzden ben kapatma davası sonucunda çıkacak karar her ne olursa olsun, Kıbrıs'taki sürece olumsuz etkisi olacağını düşünmüyorum" diye konuştu.
-REFERANDUM VE FEDERASYON ÇÖZÜMÜ-
Dünkü görüşme sonunda yayımlanan bildiride yer alan "Varılacak çözümün her iki tarafta da eş zamanlı referandumlara sunulması da kararlaştırıldı" ifadesini de değerlendiren Sezer, Annan planının referanduma sunulmasının en önemli sonucunun, adada kendi geleceklerini belirlemeye sahip iki ayrı halkın varlığının tescili anlamına geldiğini ifade etti.
Sezer, şimdiye kadar Rumların referandum sözcüğünü ağızlarına almadıklarına işaret ederek, referanduma gidilecek olmasının, sürecin sadece iki liderin inisiyatifiyle oluşturulacak bir anlaşmayla değil, iki halkın tercihleri doğrultusunda sonuçlanacağı anlamının çıkacağını kaydetti.
"Referandum bizim isteğimize uygun bir husustur" diyen Sezer, bu çerçevede konunun bildirinin olumlu yanı olduğunu ifade etti.
Sezer, ortaya konulan federasyon çözümüne ilişkin olarak da, Belçika'daki gelişmelerin bu çözümün ne kadar az gerçekçi olduğunu gösterdiğini ifade etti. Sezer, Belçika örneğinin federal çözümün kısa ve orta vadede zorluklarla karşılaşacağının ve işlemeyeceğinin en büyük göstergesi olduğunu sözlerine ekledi.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...