Özel, "Erdoğan'ı ziyaret edebilirim!" 3 büyük çiğ börek ve Erdoğan'ın sağlığı! Onarıcı Adalet!
Tarih; Marx gibi seküler bir devi dahi bazı yönleriyle dilim dilim doğradı.
Örneğin yabancılaşma kavramı başlangıçta, fıtratını- doğasını daha anlaşılır düzeye getirmek niyetiyle Karl Marx tarafından geliştirildi ancak...
Bu kavram çok sonra sosyologlar tarafından özgün Marxist bağlamından kopartılarak, işçilerin çalışma ortamı hakkındaki algılarını belirlemek amacıyla kullanıldı.
Değişmez gibi görünen bir çok kavramlar değiş(tiril)di. Hayat, çoğumuzun fikirlerini ve davranışlarını değiştirme potansiyeline sahipken, siyaset kavramının sabiteler üzerinden yürümesi çok ilginç.
İktidar- muhalefetiyle Türkiye siyaseti, tarihsel değişimin etkenleri ve yönünü halka izah etmekte yeterince başarılı olamadılar. "Onarıcı adalet" kavramını öne çıkararak yaşadığımız süreçleri daha az sıkıntılı geçirebiliriz...
* * *
Siyasetin hırslarına kendimizi bu kadar kaptırmak zorunda değiliz.
İçinden geçtiğimiz yüzyıl rasyonelleşmeyi sadece "çıkar parantezine' hapsetmeye çalışıyor.
Dünyayı esir eden, bizim de üzerimize süratle gelen çamurlu, belki de asitli yağmura karşı en azından bir şemsiye açmayı deneyebiliriz.
* * *
Finale gelirsek...
"Onarıcı Adalet" kavramını içselleştiremezsek zembereğinden boşalan ölçüsüzlük bizi de esir alabilir.
20. yüzyılın sonlarında cep telefonu, bilgisayar oyunları, dijital televizyon ve İnternet gibi yeni dijital teknolojiler, kitle iletişiminde yeni bir devrim meydana getirdi. Her şey o kadar hızlı ki... Sosyoloji bu süreci anlama- anlamlandırma ve kavramsallaştırmayı henüz yapamadı!
* * *
Bilirsiniz; onarıcı adalet, cezalandırıcı olmaktan çok onarıcı, eğitici, affedici ve hatta sorumluluk yükleyici bir yaklaşım...
Bir yandan toplumsal katılımı ve müzakereyi teşvik eden, diğer yandan mağdurun uğramış olduğu zararın giderilmesine yönelik akıl yürüten bir zihinsel kollektif zekadan söz ediyorum.
Bu elbette suç teşkil ettiği açık fiillerin cezalandılmaması anlamına gelmiyor.
Ama daha sakin olmamızı gerektiren yüzlerce yaşanmışlığı, zamanın geriye alınamayacağını tarih kulağımıza fısıldamıyor mu?
İçeride yatan öğrencilerin sınava girmesini sağlasak, ne kaybederiz?
Dışarıdaki öğrencilerimizin mülakat ve torpil mağdurlarına kulak versek, ne kaybederiz?
Tutuklamaları istisna yapsak, ne kaybederiz?
İktidar "filmi hızlı sarıyoruz. Bir nefes alalım" dese, ne kaybederiz?
Muhalefet "Yahu bizden de yanlış yapanlar olabilir" özeleştirisi yapsa, ne olur?
Güçlü iken mütevazi olmanın hazzını yaşasak ne olur?
Hiç değilse tarihin, muazzam bir erken uyarı sistemi olduğunu beraberce aklımızda tutsak, fena mı olur?
Çünkü tarihin tekerrür diye bir çocuğu var!
ÖZGÜR ÖZEL "ERDOĞAN'I ZİYARET EDEBİLİRİM!"
CHP'deki güç unsurlarının bir bölümü zor zamanlardan geçerken, diğer bölümün gücünü pekiştirdi?ini söyleyebiliriz. Kemal Kılıçdaroğlu gibi mütevazi ve insani yönü kuvvetli bir siyasetçi yine "Ben bilirim" duygusuna mağlup oldu.
Kısa süre öncesine kadar CHP'nin 1. sınıf 3. adamı olarak görülen Özgür Özel artık CHP'nin tek gücü haline geldi.
Şunu kabul edelim ki... Siyaset biraz da fırsatları değerlendirme sanatıysa, Özgür Özel bu konuda şahane bir performans gösterdi.
* * *
Özel, tabiri caizse Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve kamuoyu dahil herkesi narkozlayıp, önce genel başkan, sonra da lider oldu..
Dogrusu sadece siyaseten bakınca muhteşem bir başarı bu.
Ve artık herkes hissediyor ki Özel, sadece CHP Lideri değil, CHP'nin müstakbel Cumhurbaşkanı adayıdır.
İroni yapmadan yazıyorum.
Manisa'da delege olamayan bir siyasetçi için bu başarı muhteşem ötesidir.
Şimdiye kadar geldiği nokta adeta bir külkedisi hikayesi, sürrealist bir gerçekliktir. Tam bir gerçeküstü gerçeklik hali bu.
* * *
Özgür Beyin siyasal zekasına sizin de ayakta alkışlayacağınız bir örnek vereyim. Pek yakın zamanda yaşandığı öne sürülen bir kulis bilgisi bu...
Anlatayım...
CHP Liderinin iktidara yönelik "Cunta" ifadesini kullandığı ilk günün akşam saatleri...
Özgür Bey ısrarla çalan telefonunu "Buyur abimm" diyerek açar.
Karşıdaki sesi dikkatlice dinledikten sonra "Abi haklısın ama üzerimize çok ağır geliyor. Ben sussam, parti susmaz. Ateşimiz düşer artık abi. Cunta derken o maksatla değil aslında. Yakışıyor mu bu yönetim tarzı anlamında söyledim. Ben herkese, hatta partideki tepkilere rağmen Cumhurbaşkanım diye kendisine hitap eden bir insanım abi. Gerekirse ararım da. Ararsa da elbette konuşurum. Yanına da giderim." der.
Kaynağımın anlattığından anladığım. Özgür Özel'in yavaş yavaş Cumhurbaşkanı Erdoğan ile uzlaşmak istediği yönünde.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın böyle bir niyeti var mı?
Şimdilik bu konuda bir bilgim yok.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN YEDİĞİ 3 ÇİĞ BÖREK VE SAĞLIĞI..
MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi haftada iki kez öldüren, bu dedikoduyu yaymaya, dinlemeye meraklı geniş bir kitle var.
Aslında bu cenahın ateşi halen sönmedi.
Yalanları ortaya çıkınca simdi de gösterilen Bahçeli'nin dublörü diyorlar:))
Bayılıyoruz dedikoduya...
Bahçeli’den önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a sarmıştı aynı tayfa.
Dedikodunun bini bir paraydı.
"Duydunuz mu? Erdoğan'ın bağırsakları her ay kesiliyormuş. Bu ayı zor çıkarır diyorlar!"
"Geçen hafta yine ameliyat olmuş. Taş çatlasın 3 ay diyolar!..."
* * *
Doğrusu bu dedikodular bazen o kadar yoğunlaşıyor ki. Gazeteciler- siyasetçiler birbirlerine "reisin sağlığı nasıl?" diye sormaktan kendilerini alamıyorlar.
İşte bu refleksle iktidar cenahında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yakın bir siyasetçiye "Cumhurbaşkanı nasıl? Sağlığı iyi mi?" diye sorunca, gülerek "Sende mi? " dedi.
"Merak ettim" yanıtını verince, kısa süre önce yaşadığı bir anektodu anlattı.
"Cumhurbaşkanımızla Ankara dışında büyük bir ilimize parti programı çerçevesinde ziyaret gerçekleştirdik.
Bir günde ev ziyareti dahil 7 ayrı yere gittik. Bizim yorgunluktan iflahımız kesildi. Artık göz kapaklarımız kapanmaya başlamışken Cumhurbaşkanımız bize 'Notlarımda iki ziyaretimiz daha var. Haydi oralara da gidelim!' deyince, hepimiz birbirimizin gözlerine baktık.
O iki ziyareti yaptıktan sonra esnemelerin arttığını gören Cumhurbaşkanımız, gülerek 'Esnemeler falan ne bu ya! Durun bakalım. Daha çiğ börek yiyeceğiz..." dedi.
"Peki, yediniz mi?" diye sordum.
Yanıt tahmin ettiğim gibiydi.
"Evet çiğ börek yemeye gittik.
Çiğ börek o kadar büyüktü ki.
Adam başı bir tanesini zor yedik. Cumhurbaşkanımız çok sevdiği çiğ börekten tam 3 tane yedi...
Sağlığı maaşallah bizden de iyi..."
VELHASIL: Kırıldığını belli etmeyen insanları üzmeyin. Çünkü onlar sizi kaybetmemek için susar, aptal oldukları için değil. T.S Eliot
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...