Yeni nesil belki ne dediğimizi çok da anlamayacak. Çünkü Google neslinin bildiği tek şey o ara bilmek istediklerini Google’a yazıp öğrenmek ve muhtemelen sonra da unutmak.
Ancak arşiv diye bir olgu vardır. Daha doğrusu vardı. İşte o arşiv gazetecilerin bir anlamda hafızasıydı. Köşelerden cehalet kusan yazarlar medyanın her dönemin sıkıntısıydı gerçi ama işte medya sadece onlardan ibaret değildi. Bir de arşivi son derece önemseyen, hafızasını her daim canlı tutan örnek gazeteciler vardı.
İşte onlardan biri Yeni Şafak yazarı Tamer Korkmaz.
Ele aldığı her mevzuyu sadece andaki havaya ya da konuşulanlara göre yorumlamak yerine tarihi perspektifle işleyen, o ana gelene kadar geçen anları kronolojik bir şekilde sıralayan ve finali yapan az sayıdaki yazardan biri Tamer Korkmaz.
Bu günkü yazısında aynı tarihi perspektifi sundu ve Musul ve Kerkük mevzusuna bambaşka bir bakış açısı ve dolayısıyla katkı sundu.
Kaybeden’de Abdülkadir Selvi’nin Hürriyet’teki köşesini nasıl Google’dan derleme bilgilerle doldurduğunu analiz ettik. İşte Tamer Korkmaz’ın yazısı tam bu tür gazeteciliğin karşıt kutbudur.
Ve dolayısıyla Tamer Korkmaz bir yazarın sermayesinin sadece ilişkileri değil, bilgi, arşiv, hafıza ve çalışkanlık olduğunu gösterip kazanmıştır.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |