Mehmet Altan/Star Gazetesi
Demokrasi zamanı
Ne oluyor?
Devlet, halka posta koymaya devam ediyor...
Ne oluyor?
Merkez, çevreyi hálá dışlamaya çalışıyor...
Ne oluyor?
Bürokratik oligarşi, siyasal iktidara babalanıyor...
Ne oluyor?
Tek parti Ankara’sı halka direniyor...
Bunu nasıl yapıyor?
Söylemeye gerek var mı?
Bunu muhtıra ile yapıyor...
Bunu muhtıracıların sözcüsü CHP yönetimi ile yapıyor...
Bunu yargıya silah göstererek yapıyor...
***
Çare ne?
Çare, merkezin gayri meşru zorlamalarına karşı siyasal iktidarın, halkın egemenliğine yaraşır bir biçimde demokratik hakkını kullanarak karşı durması...
Neyse ki bu açıdan umutkarız...
Muhtıraya karşı hükümetin duruşu önemliydi...
Bunu dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olması gereken noktaya taşıdı.
Ne yaptı?
‘Bunun demokrasiye sıkılan bir kurşun’ olduğunu açıkça söyledi.
Nasıl?
Nasıl olduğunu Başbakan cevaplıyor:
‘Aynı zamanda bu nedir, biliyor musunuz? Bu, demokrasiye sıkılmış bir kurşundur. Bu, halkın çoğunluğunu teslim ettiği iradeyi, azınlığın iradesine mahkum etmektir’ diyor...
***
Çözüm nedir?
Tabii ki temel çözüm, devlet ile halk arasındaki bu çelişkinin giderilmesidir.
Tabii ki çözüm, devlet ile halk arasında açılan uçurumun kapatılmasıdır.
Tabii ki çözüm, demokrasinin kökleştirilmesidir.
Zaten Başbakan da bunu söylemekte:
‘Sözü millete bırakacak bir karar vardık. Millet hür iradesiyle gelecek, tercihini ortaya koyacaktır. Demokrasiyi gölgelemeden sözü millete bırakacağız.’
***
Başbakan, kendilerinin elitist bir demokrasi anlayışından sahici, ilerici bir demokrasiye geçiş yaptıklarını da vurgulamakta...
Recep Tayyip Erdoğan, kendi cenahını modernleştirici çok önemli bir rol oynarken, AK Parti de varoşu merkeze, merkezi de çevreye taşımaya yönelik çok önemli adımlar attı...
Seçim atmosferinden etkilenmeyip, siyasal milliyetçiliği sapmaya yönelik bir yanlış yapılmasaydı,Türkiye’nin dayatmacı, anti-demokratik yüzü bu kadar rahatlıkla ortaya çıkmayacaktı...
Ayrıca, bu süreç, AK Parti’nin dönüşümünü, modernleşmesini, liberalleşmesini de daha da hızlandıracak...
Üstelik de kent kadınlarını korkutan yanlışlarını çoğaltmasını engelleyecekti...
***
Burada üzücü olan, Türkiye’nin silahlı olarak ortaya çıkan tek parti zihniyetine karşı, AK Parti’nin yalnız bırakılmış olmasıdır...
Çünkü, tek parti zihniyetinin oluşturduğu merkez, doğrudan demokrasiyi ve demokrasinin fiilen kullanıldığı parlamentoyu, seçilmişleri tehdit ediyor...
Tehdit edilenler ne alemde?
CHP yönetimi, varlığını inkar edercesine tehdit edenlerin tetikçiliğini yapmakta...
ANAP, kurucusu Turgut Özal’ı mezarda ters döndürecek bir ürkeklikte...
DYP, kromozomlarındaki geleneği unutmuş gibi...
Türkiye’deki siyasal partilerin demokratik sürece karşı birleşip, siyasal sistemi korumak yerine, demokrasiyi hırpalayanlarla işbirliği yapmalarını anlamak mümkün değil...
Ama zaten böyle olmasa, Türkiye’de hiç kimsenin aklına meşru süreçlere müdahale etmek gelmezdi. Parlamento rüştünü çoktan ispat etmiş olurdu...
Başbakanın dünkü tavrını ve konuşmasını kutlamak gerek...
Gerçekten demokrasiye bir kurşun sıkılmıştı.
Şimdi yapılacak iş, kimsenin Türkiye’de demokrasiyi hedef alacak gayri meşru, anti demokratik, hukuksuz bir eyleme girişmeyi göze alamayacağı bir ortam yaratmak.
Bu nasıl olur?
Bu, halkın oyuyla iktidar olanların, darbecilerden daha cesaretle hareket etmesiyle olur.
Dünyayla bütünleşmesiyle, tam demokrasiyi amaçlamasıyla, insanlarda ‘şeriat’ korkusu yaratan anlamsız konuşmalardan kaçınmasıyla, herkesin özgürlüğünü garanti altına alan sağlam ve güven verici bir davranış ortaya koymasıyla olur.
‘Demokrasiye sıkılan kurşun’ nitelemesi bu açıdan umut vericidir.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...