Aslında o güne kadar Başbakan Erdoğan bu konuda çok temkinliydi ve çözüm için "kurumlar arası mutabakat" diyordu. Fakat ne olduysa oldu ve 13 Ocak 2008 günü, yani bundan 47 gün önce inanılmaz bir çıkış yaptı. Hem de başka ulusların topraklarından.
Europa Press adlı ajansın düzenlediği kahvaltılı toplantıya onur konuğu olarak katılan Erdoğan, burada bir konuşma yaptıktan sonra katılımcıların çeşitli konulardaki sorularını yanıtladı. Gazetecilerin soruları üzerine, ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin üniversitelerindeki türban serbestisine atıfta bulunan Erdoğan, "Ama ülkemizde ne yazık ki böyle bir sorun şu anda var. Üniversitelerde böyle bir sorun söz konusu. Bunu bu düzenleme ile aşmak öyle zannediyorum ki, özellikle özgürlükler noktasında, eğitim özgürlüğü noktasında bir sıkıntıyı aşmaya da vesile olacaktır" dedi.
"Siyasi simge olarak türban takmak suç mu? Simgelere, sembollere bir yasak getirebilir misiniz?" diyen Başbakan, bu özgürlüğü engelleyemeyeceklerini kaydetti, "Çünkü millet bu sorumluluğu verirken özgürlükler noktasında bu haklarını da haklı olarak istiyor" dedi.
Kanun önü açıyor
Erdoğan, "Halkının yüzde 99'u Müslüman olan ülkemde böyle bir sıkıntı yaşanıyor maalesef. Ama bu sıkıntıyı da ben milletçe aşacağımıza inanıyorum" diye konuştu. Başbakan, "Anayasa ile mi bunu çözeceksiniz" sorusunu yanıtlarken de "İdeal anlamda kanunla zaten çözülmüştü. Kanunda burada kilitlenme veya yasak yok. Kanun önünü açıyor" dedi.
Erdoğan, "Şu anda anayasa içinde bunun çözümü bizim arzumuzdur. Ama öyle çözelim ki bu herhangi bir gerginliğe de zemin hazırlamasın. Onun için bunun müzakeresini geniş tutuyoruz. 'Demokrasilerde çare tükenmez' diyoruz, madem böyle inanıyoruz bu işe, o zaman demokrasi içinde bu çare mekanizmasını işletelim ve bu sorunu da çözelim" ifadesini kullandı.
Başbakan Erdoğan, bir başka katılımcının, "Özellikle sembollerle ve dinle ilgili, hükümetiniz ve partiniz, İslamcı olduğunu reddediyor. Ama yeni anayasanız, belki bu doğrultuda olmayacak. Türkiye, ilerici bir İslam devleti olamaz mı?" şeklindeki sorusu üzerine, "Bu soru ne yazık ki Batı'nın hâlâ bizi anlamadığını gösteriyor" dedi.
"İslamcı" ifadesine karşı çıkan Erdoğan, "Din üzerinden siyaset yapmayı asla kabul etmediklerini" vurguladı, "Bizde İslamcı olmaz, bizde Müslüman olur. Bir Müslüman da dinin gereklerini iyi bir şekilde yerine getiriyorsa, ona bizde 'dindar' denir. İlerici İslam; böyle bir ifade de çok çirkin, çok yanlış. 'İlerici İslam', 'gerici İslam', bu da olmaz. Bu tür sıfatlar yakıştırmak da yanlış. Son zamanlarda 'ılımlı İslam' diye bir ifade kullanılıyor. Bu da çok yanlış" dedi.
Kaosa kalkan eller
Ne olduysa bundan sonra oldu. Şimdi gelinen noktada, büyük bir kesim türban konusunda bir kaos ile karşı karşıya kalındığını söylüyor. Ne yazık ki olaylar öyle gelişti ki, TBMM'deki oylamanın sonucuna bile "411 el kaos için kalktı" yorumu mecburiyeti doğdu. Herkes isyan etti. Türbanlı da türbansız da. Bugüne kadar birbirimizin giyimini o kadar çıplak gözle görmeyen bizler, artık görme önceliğimizin ilk sırasına türbanı yerleştirdik.
Daha dün Rize'de Başbakan Erdoğan görme önceliğimizin türban olmasına ilişkin kızı üzerinden isyan etti. "Kimse özgürlük sınırımıza tecavüz etmesin" dedi. Bu konuda geri adım atacağını da hiç sanmıyorum. Peki ne oldu da "halkta mutabakatı sağladık, kurumlar arası mutabakat arıyoruz" diyen Erdoğan bu noktaya geldi?
Şimdi sıkı durun; şu anda adını veremeyeceğim çok önemli ve güvendiğim bir kaynağın cümlelerini aynen aktarıyorum:
"MHP türban ile ilgili atak yapmak için büyük bir hazırlık yapmıştı. Başbakan'a bu hazırlığı çok önemli bir kaynak Madrid'deyken haber verdi. MHP'nin daha sonra da ifade ettiği gibi amacı yerel seçimler öncesinde 'hasat'ı toplamak ve aynı zamanda da AK Parti'yi tabanına karşı açığa düşürmekti. Bunun üzerine Başbakan hassas olduğu en önemli konular arasında yer alan türban için Madrid'den düğmeye bastı. Ne olduysa ondan sonra oldu."
Evet çok önemli kaynağım böyle diyor ve ekliyor: "Dikkat ederseniz daha sonra özellikle 17. madde ile ilgili iki parti arasında çok büyük ve zaman alan toplantılar yapılmadı. Hemen el sıkıştılar. Çünkü zaten MHP'nin bu konuda tüm hazırlığı tamamdı."
Sizin anlayacağınız türban hasatını toplamak için tohumları hazırlayan MHP. Ancak anlaşılan o ki, tarlayı daha hızlı süren Başbakan Erdoğan ise MHP'nin elinden tüm tohumları alıp tarlaya mevsimsiz ekim yapmış durumda. Gelinen noktada MHP'nin bu işten hasat almayacağı kesin. AK Parti'nin ve Erdoğan'ın mevsimsiz ekimden ne elde edeceğini ise önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.
NOT: Bu arada uzun süredir bir arkadaşım, bir gazeteci olarak bana şu soruyu soruyor; bu yazıda onun cevabını vermeden edemeyeceğim. Soru şu: "Allahaşkına bu kadar kıyamet kaç kişi için kopuyor." Araştırdım, Türkiye'de türbanlı sayısı ortalama 20 milyon civarında. Bu konuda mağdur olan üniversite öğrencisi sayısı ise 100 bin. Bu rakamlar benim ulaşabildiğim rakamlar. Takdir edersiniz ki bu konuda resmi bir veri yok.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...