Son haftaya girdik. Bu hafta sonu Pazar günü seçim var. 7 Haziran seçiminde ortaya çıkan millet iradesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın işine gelmediği, onun iktidarına son verdiği için seçimi tekrarlattı. Pazar günü tekrar seçim yaşayacağız.
Pazar günü nasıl bir sonuç olursa ülkenin hayrına olur?
AKP’nin Erdoğan’ın istediği gibi tek başına iktidara gelmesi ülkenin hayrına olur mu?
AKP iktidara gelirse, Türkiye’nin tarihte gördüğü en rezil dış politikası mı değişir?
Türkiye’nin borca dayalı, üretimi dışlayan, işsizlik yaratan ekonomi politikası mı değişir?
Toplumun içi boşaltılan milli, manevi, kültürel ve dini değerleri yüceltilir ve çöken ahlak mı onarılır?
Çöken eğitim sistemimiz mi ayağa kaldırılır?
Çöken sivil ve askeri devlet bürokrasisi ve kurumları mı tekrar diriltilir?
PKK’lılar tarafından çözüm sürecinde aldatıldıklarını söyleyen devlet büyüklerimiz mi akıllanır?
Siyasi görüşlerine göre seçim yapmaya ve dava bakmaya başlayan hakim ve savcılarımız tarafsız mı olurlar?
Nerede ise AKP’nin bunları başarması imkansız, çünkü AKP zihniyet olarak çökmüş durumda… İktidara gelse dahi muktedir olamaz ve 13 yılda ülkeyi getirdiği bataklık kıyısından kurtaramaz. Ancak bana göre bunlar büyük sorun değil. Bu tür sorunlar zaman içerisinde bir şekilde çözülür. Gelecek olan başka her iktidar bunları uzun veya makul bir sürede tekrar hal yoluna koyar. Ancak onarılamayacak bir şey var ki onu yerine koymak veya düzeltmek hemen hemen imkansızdır. Millet olmanın ilk şartı; ülkü birliği…
Türkiye Ülkü Birliğini Yitiriyor
Ülkü birliği, bir toplumun aynı olay karşısında gösterdiği ortak, benzer tepkiler, heyecanlar ve ortak kültürdür. Toplumun aynı olay karşısında benzer acı, sevinç, kıvanç, üzüntü, gurur duyabilmesi ve bu ortak tepkilerin zaman boyutunu aşarak o toplumu millet yapmasıdır. Bu anlamda şimdiye kadar bir Türk Milletinden bahsettik. Ancak, son zamanlarda gelişen olaylar karşısında toplumun farklı kesimleri maalesef farklı tepkiler vermeye başladılar. Birilerinin acısı birilerinin umurunda değil hatta sevinenler dahi var. Bu çok tehlikeli bir gidiş… Irak, Suriye, Mısır gibi ülkelere bu olumsuz süreçler yaşatıldı ve çöktüler veya çok sıkıntılı günler yaşadılar. Şimdi biz de bu olayın kıyısına geldik. Örneğin, 10 Ekim’de güvenlik sağlanması her ülke için namus sorunu Başkent’te 102 vatandaşımızı yitirdik, 500’den fazla vatandaşımız ise yaralandı. Başkent’tin en eski, en merkezi yerlerinden birinde cadde ortasında olan bu olay karşısında bazıları üzülmediler ve “Ne işleri vardı orada?” diye tepki dahi gösterebildiler. Aynı akşam Konya’da maçta saygı duruşunda dahi bulunamadık. Ölenlerde, öldürenlerde aynı kesimden diyenler, Çanakkale’de, Sakarya’da, Arabistan Çöllerinde şehit yatanların hangi ırk veya mezhepten olduklarını biliyorlar mı acaba? Konya’da son dakika galibiyet golünü bir alevi attı diye sevinmeyen namussuzlar bu Milletin bir ferdi olabilirler mi acaba? Kimya dalında ilk Nobel alan bilim adamımız Atatürkçü diye olayı küçümseyenler hangi milletten acaba?
Türkiye’nin yitirdiği ve yitirmekte olduğu ahlaktır ve ülkü birliğidir.
Bırakalım ekonomiyi, dış politikayı da 1 Kasım Seçimlerinde geleceğimizi, ahlak ve birlik-beraberliğimizi oylayalım…
Bu zihniyetten kurtulmayı beceremezsek Allah korusun siyasal İslam ideolojisinin perişan ettiği ülkelere döneceğiz…
Herkese, Allah’ın verdiği aklı, irade gücünü kullanmasını ve ahlaklı davranmasını tavsiye ediyorum.