Başbakan Erdoğan bir taraftan partisini geleceğe taşıyacak ekibi oluştururken diğer taraftan kabine revizyonuna hazırlanıyor. 2014’e gidecek süreçte tek bir oy bile kaybettirecek Bakan’a tahammül yok. Topun ağzındaki bakanların Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer hatta çok istemese bile İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin olma ihtimali giderek yükseliyor. Atalay’ın bagajında “açılım” olarak nitelediği süreç ve Habur gibi olaylar var. Ama Beşir Atalay’ı asıl terörle mücadele, Van depremi ve Hatay Kampları’nda koordinatör olarak gösterdiği performans sıkıntıya sokuyor. Atalay’ın bu üç kritik konunun koordinatörlüğünde işlerin ters gittiği dönemde ortada kaybolup bütün faturayı Başbakan’ın omzuna yüklemesi, işlerin iyi olduğu dönemde ise hep önde olması eleştirisiyle karşı karşıya…
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in ise demokratik hassasiyeti yüksek kesimleri, milliyetçi söylemiyle rahatsız ettiği iddia edilse de parti tabanındaki gücü azımsanmayacak kadar büyük.
Partide son dönemin en büyük sıkıntısı ise Eğitim Bakanı Ömer Dinçer…
Öğretmenlere yönelik sert eleştirileri, sert tavırları ve öğretmenlere söz hakkı vermeden “ben yaptım oldu” uygulamaları nedeniyle kendisine yönelen tepkiler oldukça büyük. Hatta AKP’nin sendikası olarak bilinen Eğitim Bir-Sen bile isyan bayrağını açmak zorunda kaldı. Açıktan muhalefet etmese de bugüne kadar hükümete koşulsuz destek veren bu sendika da Ömer Dinçer’e sıfır destek veriyor, aynı kareye girmiyorlar. Dinçer’in AKP’de “en pahalı bakan” olarak nitelenmesi bu 1,5 milyon oyu hükümetten buz gibi soğutması nedeniyle. 600 bin kişilik dev bir kesim öğretmenler. Eşleri ve aileleri düşünüldüğünde 1,5 milyon oy demek. Köşk sürecinde öğretmenleri kazanmak isteyen Erdoğan, eş durumunda tayinler konusunda devreye bizzat girmek durumunda kaldı.
1,5 milyon oyu kaybetmeme hesabı, Dinçer’i koltuğundan edebilir.
Enternasyonal’e bak sen?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Sosyalist Enternasyonal’de Başkan yardımcısı olması, CHP’de yeni bir heyecan meydana getirdi ama sonuç bildirgesinde yer alan Kürt sorunu ile Filistin-İsrail sorunu arasındaki paralellik kuran ifadeler partide sıkıntıya neden oldu. Hüseyin Aygün olayından sonra partinin PKK’ya karşı duruşunun sarsılmasının üzerine bu olayın gelmesi “taban” kaygısı meydana getirdi. CHP’nin klasik tabanının ve CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun PKK’ya karşı geçmişten bugüne orta çizgide olduğu biliniyor. Ancak Sosyalist Enternasyonal’in sonuç bildirgesindeki ifadeler CHP’nin bilinen çizgisiyle uyuşmuyor. Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin geleneksel tabanının hassasiyetlerini göz önüne alarak bu problemi toparlaması gerektiğine inanıyorum.
Ne oldu bu barajlara?
Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da 11 tane baraj yapılması gerekiyor. Planlama yaklaşık 10 yıl öncesinden bitmişti. PKK bu barajların kendisine karşı yapıldığını ilan ediyor. BDP ise barajlara “terör barajı” diyor. Başbakan Tayyip Erdoğan ise, BDP ve PKK’ya, “bunlar bölgenin gelişmesini bile istemiyorlar” diyerek yıllardır bu noktadan yükleniyor. Tam bu noktada barajların neden 3 dönemdir tamamlanamadığı sorusu ortada kalıyor. Hem bölgeyi kalkındıracak hem de terörist geçişini engelleyecek bu barajları yapma konusunda iktidarı engelleyen ne? CHP’mi, MHP’mi, yoksa BDP mi?
Olmaz ki!
BDP Lideri Selahattin Demirtaş’ın yakın çevresine anlattığı olaya göre CNN Türk programcısı Şirin Payzın, BDP Lideri Selahattin Demirtaş’a telefon açarak programa davet eder. Payzın, telefonu kapatırken, “CNN’de yasaklısınız ama ben sizi ekrana çıkaracağım” şeklinde konuşur. Demirtaş yorum yapmaz ama daha sonra bu olayı yakın çevresine anlatır. Demirtaş’ın kendisine emanet edilen bu bilgiyi çevresine söylemesi beni şaşırtmaz ama başarılı programcı Şirin Payzın’ın bu konuşmasını iki açıdan yadırgatıcı buldum. Birincisi; Şayet televizyonunuz böyle bir karar almışsa, o televizyonun bir çalışanı olarak kararı beğenmiyorsanız istifa edersiniz ya da bu kararı kurumun mahremiyeti için kimseye söylemezsiniz. Daha da kötüsü, CNNTÜRK böyle bir karar almamış ve siz böyle konuşuyorsanız bu daha da feci. Bu soruya en iyi yanıtı sanırım CNNTÜRK’ü belli bir noktaya taşıyan Barış Tünay verecektir!
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…