Geçtiğimiz Pazar günü TV8’de Erkan Tan’ın programında söylediğim, “150 silahlı militan gezi eylemlerini ağır silahlarla provoke edecek” sözlerimi bu yazımla biraz daha açmak istiyorum.
Ağır silahlar ifademe bombalı eylemlerin de girdiğini eklemek durumundayım.
Şu biliniyor ki; halkın sokakta olduğu zamanlar, provokasyonların en kolay uygulanabildiği zamanlardır.
Suriye yanı başımızda alev topu gibi kaynarken, bir AVM yüzünden halkı meydanlara indirmek Başbakan’ın kalibresine uygun bir durum değildi.
Gezi Parkı protestolarının temel nedeni iktidarın kendi özel yaşam alanlarına müdahale ettiği kaygısıdır.
Ne yazık ki Erdoğan’ın bazı açıklamalarının bu kaygıyı beslediği gerçeğini es geçemeyiz. Erdoğan’ın, Suriye meselesi çözülene kadar Türkiye’yi her türlü gerilimden uzak tutması gerekirdi.
Olan oldu. Ve ateşin Türkiye topraklarına taşınması için faaliyetler de başladı. Geçen hafta Hatay sınırında Türkiye’ye 400 kg patlayıcı sokulduğunu biliyorsunuz. Reyhanlı’da bir sokağı yok eden patlayıcı miktarının 250 kg olduğu düşünüldüğünde olayın vehametini daha iyi anlarız.
Peki bu patlayıcılar nasıl kullanılacaktı?
Patlayıcıları yakalayan emniyet birimleri, çok kritik bir operasyona daha imza attılar. İran Gizli servisi tarafından bombalı eylem için Türkiye’ye gönderilen iki İran ajanı yakalandı. Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde İran İstihbarat Teşkilatı Vezaret-i Ettalahat’a bağlı olarak çalıştığı öğrenilen iki İranlı bombalı eylem hazırlığındayken ele geçirildi. İranlı ajanların Gezi Parkı olaylarının etkisini daha da arttırarak, Türkiye'yi Laik&Antilaik ve Alevi&Sünni savaşının içine sokacak bir eylem planladıkları düşünülüyor.
İran Gizli Servisi tarafından Türkiye’ye gönderilen ajanların bomba uzmanı oldukları ve Türkiye’yi kana bulama hazırlıkları içinde olduklarına dair ciddi bilgiler geliyor.
Haziran’da Yüksekova ilçesi Esendere sınır kapısından Türkiye’ye giriş yaparken yakalanan ajanlardan Besri Engüdar’ın uzun süredir Yüksekova üzerine çalıştığı ve KOMALA örgütü yöneticileriyle de bağlantılı olduğu belirlendi.
Sansasyonel eylem hazırlığı içerisindeyken yakalanan Besri Engüdar’ın daha önce de PKK içerisinde ajanlık faaliyeti yürüttüğü ve 2008 yılında PKK'dan ayrılarak ülkesine döndüğü belirtildi.
Başta İran Gizli Servisi olmak üzere, birisi içeride 3 örgüt, ağır silahlar ve bombalarla Gezi protestolarını kana bulamak için fırsat kolluyorlar.
Allah fırsat vermesin.
Zor virajda Gökçek
Belediye Başkanlığı yaptıkları dönem Erdoğan ve Gökçek birbirlerine isimleriyle hitap edecek kadar yakındılar. AKP içinde Gökçek’ten haz etmeyen önemli bir yönetici grubunun telkinlerinin de etkisiyle Erdoğan ve Gökçek’in arası yaklaşık 4-5 senedir bazen orta, bazen de acı kahve kıvamında oldu. Hatta bazen ipler o kadar gerildi ki, Erdoğan’ın Gökçek’i sildiği bilgisi AKP’nin üst düzey yöneticileri tarafından gazetecilerle yapılan özel sohbetlerde dillendirildi. Önceki adaylığı son anda gerçekleşti. Yaklaşan yerel seçimlerde ise Gökçek’e şans verenlerin oranı oldukça düşüktü. Doğrusu bu kamuoyunun oluşmasında CHP’den ziyade AKP’li yöneticilerin Gökçek aleyhine yaptıkları gizli kulislerin etkisi çok büyük oldu. Cumhurbaşkanı ve Arınç’ın son olaylar nedeniyle arasına mesafe koyduğu Başbakan Erdoğan’a en açık, en büyük destek, Melih Gökçek’ten geldi. Hatta bu öyle bir destekti ki, neredeyse tek başına Erdoğan’ı desteklemek için 40-50 kilometrelik yolu dolduran 1 milyona yakın olduğu söylenilen kalabalığın baş organizatörü Melih Gökçek oldu. Erdoğan ve Gökçek en çok eleştirdiğim siyasetçilerden birisidir ama Gökçek’in zor zamandaki bu vefası insan olarak beni etkiledi. Bilmiyorum, belkide hayatımın büyük bölümü vefasızlığa uğramakla geçtiği için, vefa nereden, kimden gelirse gelsin yüreğim titrer, etkilenirim.
Bekleyen hesap!
Şu an Gezi Parkı olayları çok sıcak olduğu için Başbakan Erdoğan asıl hesabını beklemeye aldı.
O hesap; kendisi yurt dışındayken Gül ve Arınç’ın kendisine yaptığını düşündüğü operasyonlar. Gül ve Arınç’ın açıklamaları, birlikte verdikleri “blok” görüntüsü Erdoğan’ı rahatsız etti.
Geziye katılanların anlattıklarına göre Erdoğan, açıklamaları an be an takip etti ve hayli sinirlendi.
Erdoğan bu hesabı göreceğini dün Ankara’da halifeler ve sultanlar arasında farklılıklar üzerinden verdiği mesajla belli etti aslında. Bunun notunu aldım demekti o mesajlar.
Bir diğer rahatsızlık ise karşılama ile ilgiliydi.
Parti sözcüsü Hüseyin Çelik çıkıp açıkça “Erdoğan’ın gövde gösterisine ihtiyacı yok karşılamaya gitmeyin” dedi.
Erdoğan geçmişten beri teşkilatlarla aracısız konuşan biri. Çelik bunu söylerken Tunus’tan teşkilatlara karşılama emri çoktan verilmişti bile. Uçaktan inip hazır bekleyen “ses” aracının üstüne çıktığında yine elinde önceden hazırlanmış “metni” vardı. Havalimanındaki kalabalık nedeniyle yüzlerce kişi uçağını kaçırdı. Mağduriyet oluştu. Erdoğan şimdi iki büyük mitingle hem kamuoyuna hem de Gül&Arınç Bloğu’na “en güçlü benim” mesajını verecek.
Patronlara “ümüğünüzü sıkarım” mesajını açıkça meydandan veren Erdoğan, Gül’ün “mesaj alındı” açıklamasının hesabını ise başka uygun bir zamana bıraktı. Olayların üzerinden 14 gün geçmesine rağmen Erdoğan’ın Gül’ü aramadığını da son not olarak aktarayım...
Şu gazeteciler!
Medya eleştirileri de yaptığım için gazetecilerin büyük bir bölümünün ne olduğunu, ne olmadığını, hangi işlerle, hangi yöntemlerle zengin olduklarını, karekter gravitelerini iyi bilirim.
Fırsat oldukça da yazıyorum.
Yazmadıklarımı, yer olmadığı için ya da çeşitli nedenlerle zamanlamasını uygun görmediklerimi de yeni çıkaracağım kitabımda yazacağım.
Gazetecilerin kendilerinde hayali güç vehmetmesinin, “Önce benim çıkarım” demesinin, egoları için yaşamalarının bedelini Cumhuriyet tarihi boyunca sıradan insanlar ödedi.
Bu insanlar gün geldi tüm silikliklerine rağmen, ülkenin büyük gazetelerinde yönetici oldular, gün geldi hep pusuya yatıp geçiş dönemlerinde en üst makamları kucaklarında buldular.
Bu gidişe dur demek için çelikten bir tuğla da ben koyacağım tarih duvarına!
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…