İnsanların kendisini ‘mühim’ hissetme duygusu genlerinin bir parçası.
Bu mantıkla düşünürsek, bizi ayakta tutan “mühim adam” olduğumuzu varsaymamız olmuyor mu?.. Olmasak, olamasak bile, varsaymanın bile lezzeti var!..
Mühim olduğunu vasaydıklarımıza ‘dokunarak’, ‘mühim’ olmayı ummak ta bir yol tabiii..
Ben, bütün yolların saygıya değer olduğuna inanmam..
Kişisel olarak sıradan insan olmaktan haz alan bir yaradılışım var..
Öyleyim de zaten..
Neredeyse sıfır gece hayatı olan, lüksü olmayan son derece sıradan yaşayan bir insanım.
Lüks davetler, ışıltılı ortamlardan pek sevinç almam..
Almadığım için de zorunlu değilse, gitmemeyi tercih ederim..
Gidenlerin ise, tahammüllerine hayran kalmakla yetiniyorum..
Bu girizgahın sebebi Ersin Tokgöz..
Turktime yazarı..
Beni nazik yerimden mıhladığını vehmettiği bir yazı kaleme almış..
Köşe yazarlarına ayrımcılık yapılmış ta, ben ses çıkarmamışım..
Bak hele!..
Bir kere ben, köşesi olan muhabir, muhabirlik yapan bir medya sahibiyim..
Yani haber yazarım..
İki ; Arabada 4 kişi ile yolculuk ettik..
Üç ; DYP’li ilgiliye seçim otobüsünde gitmek istediğini söyleyen belki de tek gazeteciyim..
Dört ; En geç gittiğim için en son kalan arabaya bindim..
Beş ; Çok merak ediliyorsa söyleyeyim, araba rahat değildi!..
Bu saydıklarımı 10’a kadar çıkarmam mümkünken kısa keseceğim..
Sosyalizm ve aşırı manevi uçlar arasında savrulan bir ruh halinin aslında detay uzmanı olması gerekmez mi Sayın Tokgöz?..
Sevgili Ersin Tokgöz bu yazısını gönderdiğinde muhtemelen okey vermeyeceğimi düşündü!..
Ben hem okey, hem de ikinci manşet yapmayı faydalı buldum..
Cesareti hoşuma gitti.
Turktime’da genel yayın yönetmeni olmayı hak ediyor gibi!..