2014 siyasetin yeniden yapılanacağı, siyasi kadroların değişeceği, farklı bir siyaset anlayışının geleceği dönemin başlangıcı olacaktır. Buna benzer cümlelerle ifade ettiğim düşüncemi ve benzerlerini ne zaman yazsam bazı yorumcularımızın, “Avucunu yalarsın, bu iktidar öyle kolay kolay gitmez” veya “Hep Ak Partinin gideceği, bölüneceği rüyasını gördünüz, zor gerçekleşir” türünden kraldan çok kralcı yorumları ile karşılaştım.
Başbakan Yardımcısı ve iktidarın en kuvvetli birkaç adamından biri olan Bülent Arınç’ın son çıkışı ve dershane meselesiyle alenileşen kavga tabi ki düşüncelerimin göstergesidir ama asıl gerekçelerim farklı; Ekonomide yeni bir döneme giriyoruz. Bu iktidar döneminde dünya tarihinin gördüğü en bol para dönemini yaşadık, artık parasal daralma dönemine girilecek. Parasal genişleme dönemlerinde pek planlı olmaya gerek hissetmeyebilirsiniz. Para bir yerlerden geliyordur, üzümünü yer bağını sormazsınız belki ama para az ise planlı olmaya, harcamalarınızı kontrollü yapmaya mecbursunuz. Paranın zor bulunacağı yeni dönem üretim ve adil paylaşım tabanlı yeni bir ekonomi anlayışı ve modeli gerektiriyor. Bu kadrolar ve bu anlayış bunu yapamaz. Bu nedenle 2014 siyasi değişimin başlangıcı olacak.
İkinci olarak, uluslararası politika değişimi zorunlu kılıyor. ABD’nin Suriye olayı ile net olarak ortaya çıkan yeni ve farklı Ortadoğu ve küreselleşme stratejisi bunu gerektiriyor. Düşünebiliyor musunuz, ABD bir anlamda Suriye’de Rusya ve Çin’e boyun eğmek zorunda kaldı. Belki sıcak bir savaşta değil ama diplomasi masasında yenildi. Dünya dengeleri yeniden kuruluyor. Bu dengeler içerisinde Türk dış politikası ve onu yönlendirenler Suriye’de olduğu gibi ofsaytta kaldılar. Değişimi kavrayamadılar hala da yanlışlarında direniyorlar. Kısaca küresel dengeler de değişimi zorunlu kılıyor.
Üçüncü olarak, Türkiye toplum yapısı ve anlayışı ile yönetim kadroları çok farklılaştı. Türkiye’de çok iyi eğitim görmüş, dünya kültürünü özümsemiş, demokrasiyi ve demokratik yaşantıyı benimsemiş, özgür kent yaşantısına alışmış, küresel kültürle bağlantılı ama kendi değerlerini de koruyan genç ve dinamik bir kitle oluştu. Mevcut yönetim kadroları ve anlayışı ile bunlar arasında çok fark var. Mevcut kamu yönetimi çok klasik, katılımcı olamayan, anti-demokrat ve eski bir anlayışı temsil ediyor. Söyledikleri ile yaptıkları çok farklı. İslam anlayışları çok şekilci ve geri. Topluma yetmiyorlar. Zaten uluslararası alanda da çok gerileyen desteği kalmayan bu yönetim yapısı ve anlayışının değişimi şart gibi görünüyor.
Siyasette bazı şeyler bir az gecikebilir. Siyaset toplumsal ve küresel dinamikleri bir az gecikmeli takip edebilir ama sonuçta takip eder. 2014 bu değişimin başlangıç yılı Türkiye için… Arınç olayını ve dershane tartışmasını onun için önemsiyorum. Başbakan’ın yakınlarda yapabileceği bakanlar kurulu değişikliği ise bu değişimin ve ayrışmanın daha net bir göstergesi olacaktır. Bakanlar kurulu değişimi iktidardaki çatırdamayı bir süre için ertelemeyi başarsa dahi sonuçta sosyal ve siyasi gerçeklerde yerli yerine zaman içinde gecikmeli de olsa oturacaklardır. Zaten siyaset ve siyasetçiler yorgunlar. Özellikle iktidar siyaset ve siyasetçileri…
İnanın Bütçe ve Plan Komisyonunda iki haftadır her gün 16 saate yakın muhatap olduğum yorgun-bıkkın bakanlar ve bürokratlarını siz de tanısanız eminim benzer yorumu yaparsınız…