Türk Milleti tarih boyunca askeri darbelerden, darbecilerden ve darbecileri destekleyenlerden çok çekti.
Sultan Abdülaziz merhum asker ve sivil paşaların darbesi ile indirildi yerine Beşinci Murat getirildi.
Asker ve sivil paşalar çok geçmeden memnun kalmadıkları Beşinci Murat’ı tahtından indirerek merhum Abdülhamid Han’ı tahta çıkardılar.
Ama sonra Abdülhamid’de tahammül edemedikleri için onu da tahtından indirdiler.
Osmanlının son zamanlarında askerler siyasetin tam göbeğinde idiler.
Batıcı, pozitivist, halka yukarıdan bakan vesayetçi jakoben vesayetçi militanlar, halkı adam etmek için, sürekli operasyon çektiler. Bu işi yaparken de HALKÇILIK yaptılar.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren 1950 yılına kadar yönetimle askerlerin zihniyet bütünleşmesi söz konusu idi.
1950 yılında halkın iradesi ile otoriter rejimden demokrasiye geçiş, vesayetçi zihniyeti şoke etti. Bu demokratik cumhuriyet şokun intikamını 27 Mayıs 1960 darbesi ile aldılar.
1962 ve 1963 yıllarında Talat Aydemir’in kendi içlerindeki yaptıkları post kavgaları bastırıldıktan sonra, vesayetçi güçler 12 Mart 1971’de tekrar sahne aldılar.
Çok geçmeden, Kenan Evren, 12 Eylül 1980 günü Cunta nöbetini devraldı.
Halk, 1990’lı yıllarda siyasi iktidarı cuntacıların hoşuna gitmeyen birine verince, askeri vesayetçiler, bin yıl sürecek dedikleri 28 Şubat darbesini gerçekleştirdiler.
Fakat bu millet, tedrici bir yol izleyerek 28 Şubatçıların projelerini çöpe attı.
Ama bu demokrasi düşmanları yine durmadılar, 28 Nisan e-muhtırasını vermeye teşebbüs ettiler. Ama demokratik siyaset anında cevabını vererek balonlarını söndürdü.
15 Temmuz, vesayetçi zihniyetin son ve en kanlı kalkışması oldu. Kahraman Türk milletinin şanlı direnişi ile bu ihanet teşebbüsü bertaraf edildi. Her ne kadar bazı vesayetçi artıkları hoşlanmasalar da ş anda darbecilere yönelik temizlik çalışmaları devam ediyor.
Ne Olacak Bu Darbecilerin Hali
Türkiye’de darbeleri, demokrasiden, demokratik Cumhuriyetten bin kat daha özlemle destekleyenler var.
Ama bu güruh, her darbeyi değil, kendi işlerine yarayan darbeleri alkışlıyorlar.
Mesela bu milletin iradesini yok eden, demokrasiye kıyan 27 Mayıs askeri darbesini, İHTİLAL diyerek kutsallaştırıyorlar. Hatta 27 Mayıs gününü hala yüreklerinde, gönül dünyalarında “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutlamayı sürdürüyorlar.
Bu darbeci, vesayetçi kesim, 12 Mart Muhtırasından, 12 Eylülden hiç haz almazlar. Sebebi, bu darbeler hoşlarına gitmediği, bazı icraatları kendi siyasi, ideolojik çıkarlarına dokunduğu için.
Bu darbeci, vesayetçi kesimi en çok MEST eden, onların gönül dünyalarına bayram yaptıran bir darbe de 28 Şubat 1997 askeri darbesidir.
Bu darbeyi “Post modern darbe” diyerek biraz sevimlileştirmek isteyenler oldu ise de, darbe darbedir.
Bütün darbeler, milletin iradesine KET vurmaktır; demokrasiye kıymaktır; Cumhuriyeti korumak adına, Cumhuriyeti askeri vesayet LEKESİ ile KİRLETMEKTİR.
28 Şubatçılardan Sesi Kısıldı
28 Şubat 1997’de, önceki darbelerde olduğu gibi milletin iradesine yapılan KABA-SABA müdahale ile demokrasiye son verildi. 27 Mayıs ve 12 Eylül askeri CUNTA yönetimlerinden tek farkı, askerlerin yönetime doğrudan el koymak yerine, kendi yapacakları işleri sivil görünümlü siyasetçilere yaptırmaktır.
Sözüm ona “Cumhuriyet” için mangalda kül bırakmayan anlı şanlı görünen askeri vesayetçi militanları, 28 Şubatta başlayan karanlık sürecin şakşakçıları olarak sahne aldılar.
Demokrasiye karşı zihniyetin bayraktarlığını yapan vesayetçi ZAVALLILAR 1000 yıl sürecek dedikleri sürecin aslında bir hayal olduğunu çok geçemden anladılar.
Demokratik irade, şartlar olgunlaştığında, önce 12 Eylül Cuntacılarını yargıladı. Ama gecikmeli bir yargılama olduğu için, darbeciler kesinleşmiş kararla mahkûm olmadan dar-ı bekaya irtihal ettiler. Yani artık onlar Ruz-u Mahşerde, Mahkeme-i Kübra’da yargılanacaklar.
Yakamoz, ay ışığı, eldiven vb. darbeci cuntalaşmalara yönelik yargılamalardan sonra, bazı sanıkları hala yaşamakta olan 28 Şubatçılara yönelik yargılamalar da başladı.
Tabii ki 28 Şubatçılara yönelik yargılamalar, darbeci kesimlerde derin yaralar açtı.
Bazıları 28 Şubatın darbe olmadığını, olması gereken demokratik (nasıl oluyorsa) atılım olduğunu söylediler.
28 Şubatçılara yönelik her bir gelişme yaşandığında, bu kesim, orasına burasına zehirli diken batmış gibi rahatsız oldular.
Ama bakıyorum, 28 Şubat zihniyetinin baş aktörleri müebbet hapse mahkum olunca, sesleri, solukları, GIK’ları çıkmaz oldu.
Bunun adı, demokratik Cumhuriyeti temsil eden milletin çoğunluğunun iradesinin ZAFER’idir. Artık demokratik cumhuriyetçi çoğunluk, otoriter, cuntacı cumhuriyetçilere alanı dar etmeye başladı.
Bir tek şanlı vesayetçi Komutandan; İlker Başbuğ’dan ses çıktı. Bu vesayetçi komutan, 28 Şubat’çıların layık oldukları yere gönderilmelerinden çooook Gocunmuş.
Eeeee ne diyelim, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.
Artık hesaplar demokrasi lehine, demokratik cumhuriyet lehine dönmüştür.
Türkiye’de 28 Şubat Zihniyeti Biter mi?
28 Şubat zihniyeti esasen askeri vesayetçi zihniyetin ta kendisidir. Bu zihniyeti hayatları pahasına savunanlar, ülkemizde uzunca yıllardır mevcuttur.
Bazıları, benim darbem (12 Eylül, 12 Mart) iyidir, senin darben kötüdür (27 Mayıs, 28 Şubat vd.) ayrışması yapıyorlar. Bazıları da 28 Şubat ve 27 Mayısı bayraklaştırarak, diğerlerine karşılar.
Aslında her ikisi de aynıdır: “askeri vesayetçi”.
Her ikisi de demokrasi karşıtıdır.
Geçmiş yıllarda, anlı şanlı oldukları zannedilen Prof’lar, ünlü(!) gazeteciler, iş adamları, DÜŞÜNÜR oldukları sanılanlar, bu zihniyeti en üst perdeden savundular.
27 Mayısı savundukları kadar demokratik Cumhuriyeti savunmadılar; hatta sözüm ona cumhuriyeti korumak bahanesiyle demokratik cumhuriyete kıyılmasını alkışladılar.
28 Şubat askeri darbesi olduğu gün, ZİL TAKIP OYNADILAR. Yüzlerce, binlerce methiyeler dizdiler.
Ama artık mukadder son geldi. Bu zihniyetin kudretli paşaları müebbed hapse mahkum oldular. Apoletler çöpe gidecek.
Tuhaf bir şekilde, bu apolet sökme işine karşı derin bir sessizlik söz konusu.
Demek ki, milletin gür sesi arasında sesleri kısıldı.
Peki, umutları bitti mi?
Şimdilik hiç zannetmem.
Amerika gibi, darbeleri organize eden, demokrasiyi sadece kendisi için gerekli görüp, yüzlerce darbeyi yaptıran bir küresel güç olduğu müddetçe bu kesim hala bir vesayet ümidi taşımaya devam eder.
Ama Türkiye’de, demokrasinin, hukuk devletinin güçlenmesi ve kökleşmesi, maddi ve manevi her türlü kalkınmanın ileri aşamalara evrilmesi, artık Amerika’nın askeri darbe yaptırabileceği bir ortamın kalmaması neticesinde, bu zihniyetin mensupları önce kahrolacaklar, kızılcık şerbeti içecekler, sonra da dar-ı bekaya irtihal ettikten sonra, yeni nesilde hukuk devleti ve demokratik cumhuriyet fikri kök salacaktır.
İşte asıl o zaman 28 Şubatçı zihniyet kökten yok olup gidecektir.