ERDOĞAN: Bir sıkışmışlık, bir tuhaflık olduğunu görüyor. Hatta, “Mental” yorgunluğumuz var diye erken işaret fişeği de verdi. Yerel seçimlerin sanki eskisi kadar rahat geçmeyeceğini hissediyor.
Tam da bu yüzden...
Seçimleri bir referandum havasına sokup-sokmamaya henüz karar veremedi!
Erdoğan’ın bir de sık sık hatırlattığı “Kibirden sakınmalıyız” kelimesinin alt okumasında “Aramızda kibirlenenler var!” anlamı ortaya çıktığı çok açık.
Evet, bu Erdoğan’ın koyduğu doğru bir teşhis ama...
Teşhisi yapılan bu konuda hangi tedavilerin yapıldığı ya da yapılacağı meçhul!
KILIÇDAROĞLU: Bu kez sanki içten içe daha umutlu gibi. Dip dalganın bu sefer geleceğinden daha emin. Buna rağmen yerel seçimler de seçtiği adayları sadece kazanmaya değil, seçim sonrası için ortaya çıkabilecek liderlik yarışı konsepti içinde seçtiği anlaşılıyor.
Kılıçdaroğlu’nun giderek siyaseti daha fazla öğrendiği...
Daha doğrusu siyasetin yan yollarında giderek ustalaştığı görülüyor.
Bunun en somut örneği Muharrem İnce!
En başından bu yana İnce’ye aktif bir görev vermemek, pasifleştirmek istediği, biraz Ankara’nın ruhunu bilen herkesin anlayacağı bir öngörüydü.
Tam da öyle yaptı Kılıçdaroğlu!
İnce’ye sanki her an bir görev verebilecekmiş gibi davranarak...
Nihayetinde sahanın dışına atmayı becerdi.
Şimdilik!
BAHÇELİ: Sonuç alan oyun kurmada üstüne yok. Bunun keyfini çıkardığı meçhul ama siyasetin Bahçeli’nin etrafında dönüyor. Seçimlerin en rahat lideri o...
Kaybetme ihtimali sıfır!
Kazanma ihtimali yüzde yüz!
Parti içi disiplindeki tavizsizliği ne kadar net ise...
Özel sohbetlerindeki rahatlığı o denli yüksek...
En az 3 adım ötesini görerek harekete geçiyor.
Hatta, 3 adım ötesini görmeden milim ilerlemiyor.
İstediği zaman gündem meydana getirme konforu bir Erdoğan, bir de Bahçeli’de var...