Diyelim ki AKP veya Tayyip Erdoğan Partisi olmaz ama 30 Mart’ta yüzde 60 hatta 80 oy aldı.
Ne değişir, ne olur, ne kadar önemli?
Başbakan’ın üzerindeki şaibe ortadan kalkar mı?
Bakanların üzerindeki şaibe ve bu fezlekeler varken Hükümet nasıl devam eder?
Başbakan ve çocukları hakkında soruşturma açılamıyorken, Yargı Yürütme’nin açıkça kontrolündeyken Hükümetin meşruiyeti kalır mı?
Belki bilirsiniz ama yeri gelmişken şu meşhur hikayeyi anlatayım: Muaviye’nin Şam’da vali olduğu ve halifelik iddiasında bulunduğu dönemde şöyle bir hadise yaşanır. Mekke’den gelen bir adamın devesini Şamlı bir zorba kişi bu benim devemdir, hem de erkektir iddiasıyla el koymak ister. Deve aslında dişidir ve Şamlı şahıs ile ilgisi yoktur. Durum valiye intikal eder. Vali Muaviye pazar yerinde yaklaşık 500 kişinin önünde “Evet” der “Bu dişi deve bu Şamlı’ya aittir. Siz de şahit misiniz?” Herkes şahitlik eder, kimseden itiraz gelmez. Deve Şamlıya verilir. Muaviye olaydan sonra Mekkeli asıl deve sahibini yanına çağırır ve “Ben de devenin dişi ve sana ait olduğunu biliyorum” der, “Ama özellikle böyle karar verdim. Şimdi git Mekke’de Ali’ye söyle Şam’da Muaviye erkek deveye dişi deve dediği zaman inanacak en az 500 kişi var, halifelik iddiasını ona göre bir daha düşünsün”
Türkiye’de de Tayyip Bey “Kabataş’ta başörtülü bir anneye tecavüz edildi” dediği zaman tam tersi görüntülere rağmen inanacak belki bir yüzde 30 vardır. Diğer taraftan inanmayacak en az bir yüzde 50’de vardır. Umursamayanlarda çoktur. Bu örneği para meselesi, camide içki içtiler, Obama şöyle dedi gibi bir yığın yalan konusunda da tekrarlamak mümkün…
Ne demektir bu?
Bu demektir ki seçim sonuçları ne olursa olsun kutuplaşmış toplum mücadelesi siyaseten devam edecektir. İşin sıkıntılı, sorunlu ve tehlikeli tarafı da budur… Bir taraftan her türlü aleni yalana inanan asla sorgulamayan bir halk veya seçmen kitlesi, diğer taraftan yine asla Tayyip Beye inanmayacak olan bir başka büyük kitle… Kesin inançlılar ve kesin reddiyeciler… Geldiğimiz nokta budur.
Seçim tarihine kadar bu kesin inançlıları ve reddiyecileri aktive edecek, etkileyecek birkaç gelişme yaşayacağız… Bu gelişmeler büyük ihtimalle doğal olmayacak… Fakat ne fark eder ki? Toplum kesimlerinin tepkileri şimdiden belli… Ve dişi deve örneğinde ki Muaviye gibi adalet peşinde değil de siyaset peşinde olan bir iktidar var…
Peki, her şeye rağmen 30 Mart seçimlerinden kendine göre bu koşullarda iyi bir sonuçla çıkan bu iktidar meşruiyet kazanabilir mi?
Ben daha önceden de yazdığım gibi yüzde iktidar için 35’in üstünde bir oy alınacağını asla beklemiyorum ve her şey seçim değil, meşruiyet sadece sandıkta oluşmaz. Meşruiyetin kaynağı adalettir, toplum vicdanıdır. Toplum vicdanı ve uluslararası toplum nezdinde ise bu iktidar meşruiyetini yitirmiştir. “Çaldıysa bizimkiler çaldı” anlayışı belki seçim sandığında güç verir ama adalet terazisini ve vicdanları asla dengelemez…