13 Ocak tarihinde, yine bu sütunda, "Deep Freeze'de 45 gazeteci" başlıklı yazımda, yasa dışı yöntemlerle, aralarında 45 gazetecinin de olduğu birçok kişinin dinlediğini kaleme almıştım.
Bu yazımı ihtiyatla karşılayanlardan, yüksek sesli itirazlar almamam rağmen,
yazdıklarımdan emin olduğum için, bu kesimlere, "Bu kadar tez canlı olmayın, bekleyin." yanıtını vermiştim.
Buna rağmen; hatalı, hatta yalan yazdığıma dair öfkeli yorumlara muhatap olmuştum.
Olabilir. Bazen hepimiz, hoşumuza gitmeyen bir olguyu görmezden gelebiliriz.
Dün, dünde kaldı, bugüne bakalım;
Yazımın üzerinden 43 gün geçtikten sonra, paralel yapının, aralarında, siyasiler, bakanlar, gazeteciler, iş adamları ve sivil toplum örgütü liderlerinin de bulunduğu, 7 bin kişiyi dinlediği haberleri çıktı.
300 bin kayıttan, 260 bini silindi!
Yeni ve hiç bir yerde olmayan bir bilgiyi daha okuyucularımla paylaşmak istiyorum;
Dinlenenlerin sayısı maalesef bu kadarla sınırlı değil.
Yasa dışı dinlemenin sayısı, 7 bin değil, 300 bin kişi.
Yasa dışı yapı; bu 300 bin kişinin, 260 bininin ses kayıtlarını sildi.
300 bin kayıttan, 260 bininin silinmesi, iki gerekçeye dayanıyordu;
Bir kısmı dikkate değer bulunmadı, bir kısmının ses kayıtlarına da plansız olarak kendi dünya görüşüne mensup kişiler girdi.
Yasa dışı yapı; geriye kalan 40 bin kişinin dinleme kayıtlarını halen elinde muhafaza etmeye devam ediyor.
Üstelik bu 40 bin kişinin dinleme tapelerinin çoğu, birden fazla ve değişik zamanlarda elde edilmiş birçok ayrı tapeden oluşuyor.
Cumhuriyet tarihinin en büyük telekulak skandalı olmaya aday gelişmeler, bunlarla da sınırlı kalmadı.
Kayıtlar ele geçti ama kopyaları yurt dışına kaçırıldı!
Yine hiç bir yerde çıkmayan bir bilgiyi daha okuyucularımla paylaşacağım;
Güvenlik güçleri, kısa bir süre önce, telekulak çetesine büyük bir operasyon gerçekleştirdi.
Büyük gizlilik içinde gerçekleşen operasyonda, yasa dışı yöntemlerle edilen ses kayıtlarının önemli bölümüne güvenlik güçleri el koydu ama ortaya çıkan başka bir gerçek ilgilileri şaşkına çevirdi.
Güvenlik kuvvetleri, ele geçirdiği kayıtların tamamına yakınının kopyalarının yurt dışına kaçırıldığını tespit etti.
Son zamanlarda, iktidar partisi yetkililerinden sık sık, "Mahrem bilgilerimiz, yabancı devletlerin elinde olabilir." sözünü duymamızın nedenlerinden birisi de, ilk kez kaleme aldığım bu olaylar zinciridir.
Dikkatimi çekenler
* 28 Şubat’tan önce parti amblemi yasak olmasına rağmen, Ankara’nın en kilit yerleri adayların pankartlarıyla dolu. YSK ve ilgililer görevlerini ihmal ettiklerinin farkındalar mı?
* Saadet Parti'si, Ankara'nın birçok yerine afişlerini yapıştırmasına rağmen sahada görünmezken, neredeyse tek afişi olmayan DSP ev ev dolaşıyor.