Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN SONBAHAR, SARI YAPRAKLAR, SAĞLIKLI HÜZÜN VE METAL ELEMENTİ |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva DÜNYALARINI VERİN ÇOCUKLARA |
Cengiz Altınsoy Taş deyip geçmeyin |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar İZDÜŞÜM TEOREMDEN BAĞIMSIZSA KAPSANAMAZ |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Depremde Şehit Olan 5 Yaşındaki Mira’nın Şiiri
5 yaşındaki Mira deprem gecesi depremden önce Kızılay ile alakalı şu şiiri yazıyor, okuyor ve telefonuna kaydediyor.
Diri din dittiri din dittiri din din didi din
Depremlerde yardımlarda hem savaşta hem barışta
Sen koşarsın yardıma güç verirsin yurduna
Sonsuza dek, güçlenerek, her acıyı sar Kızılay
Sevgili Mira! Rabbim ruhunu şâd, mekânını cennet eylesin. Nur içinde yatasın.
Bir şiir de Hassa’lı hemşehrim Âşık Mustafa’dan:
Yetiştim köyüme 6 Şubat’ta, baktım etrafıma tanıyamadım;
Hiç kalmadı gözüm o gün hayatta, sızladı bağrım da dayanamadım.
Baba ocağına vardım yıkılmış, her taraf dağılmış, her yer sökülmüş;
O gardaşlarımın boynu bükülmüş, duttum kendimi de ağlayamadım.
Koymuşlar çadıra anam yatıyor; çıkmıyor sesi de bana bakıyor;
Göz yaşları da damla damla akıyor; baktım yarasını bağlayamadım.
Beş gomşumun beşi ahrete gitmiş; geri kalanların dermanı bitmiş;
Tükenmiş hepsinin umudu yitmiş; bulayım dedim de arayamadı.
6 Şubat Depremleri ile Alakalı Çalışmalar
Dünyada bir emsali bulunmayan 6 Şubat depremi sonrasında devletimiz imkânları ölçüsünde elinden geleni yapmaya çalışıyor.
11 ilimizde 536 bin 729 kalıcı konutun inşa edilmesi planlanmaktadır. Depremin merkezi Kahramanmaraş'ta 82 bin 104, Hatay'da ise 220 bin 66 konut yapılacak.
Devlet bir yandan hasarlı binaların yıkımını sürdürürken, diğer yandan da hızlı bir şekilde kalıcı konutların yapımını sürdürüyor.
Hatay’da konteyner ve çadır kentlerde yaşayan depremzedeler için kentte 33 noktada yeni deprem konutları inşa ediliyor. Toplam 45 bin 186 bağımsız etabın yapımı devam ederken, 3 Şubat 2024 günü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla, Hatay'da Deprem Konutları Kura ve Anahtar Teslim Töreni yapıldı. Kura Töreninde 7 bin 275 kalıcı konutun anahtarları hak sahiplerine teslim edildi. Devam eden günlerde, Gaziantep, Kahramanmaraş, Malatya, Kilis ve diğer illerde de bitirilen konutların kuraları çekildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına göre, 2 ay içinde deprem bölgesi genelinde 75 bin konutun teslimi yapılacak. Takip eden dönemde her ayda 15-20 bin konut ve köy evinin hak sahiplerine teslim edilmesi planlanıyor. Bu yılın sonuna kadar 200 bin evin teslim edilmesi hedefleniyor.
26-31 Ocak 2024 günleri arasında Hatay’da idim. Antakya merkez, Hassa, Kırıkhan ve Samandağ ilçelerini gezdim. Hala yıkılmayı bekleyen çok sayıda bina var. Antakya’da yıkımlar büyük ölçüde tamamlanmış görünüyor. Çoğu yerler tarlaya dönüşmüş durumda. Bütün bu gezdiğim yerlerin altyapısı yapılan yıkımlar sebebiyle çok bozuk durumda.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, bu şehirlerimizde hayat zar-zor da olsa devam ediyor. 2023 yılının Ramazan Bayramından birkaç gün önce Antakya’ya gittiğimde hayatın bitme noktasına geldiğine şahit oldum. Antakya’nın girişinden Defne’ye kadar gezdiğimde, çok az insana ve araca rastlamıştım. Mübalağa olmasın bu gezi esnasında gördüğüm insan sayısı elliyi, hareket halindeki araç sayısı da yirmiyi geçmezdi
31 Ocak 2024 günü Antakya’ya gittiğimde trafiğin çok yoğun olduğuna şahit oldum. Tabii ki bütün bu değişim, sorunların bittiği manasına gelmiyor. İnsanlar, bir şekilde sağ kalan binalarda ya da konteyner kentlerde hayatlarını sürdürerek işlerini aksatmamaya çalışıyorlar. Bu işi yaparken de, tabii olarak çok büyük güçlüklerle karşılaşıyorlar.
Nurdağı'na gelen yabancı gazetecilerden tekrardan gelenlerin ifadesi şu şekilde:
“O günlerde verilen vaatleri çok abartılı veya hayal olarak değerlendirmiştik, ama şimdi söylenenlerden fazlasının yapıldığını gördük”.
Gazeteci İsmail Küçükkaya’nın bir haberi şu şekildedir: “Yabancı gazetecileri gördüm, onlarla konuştum. Farklı ülkelerden; İsveç’lisi var, Japon’u var. Bir taraftan tabii halkımızın taleplerini şikâyetlerini dinliyorlar. Ama bir taraftan da şaşırdıklarını söylüyorlar. Çünkü bu deprem bölgesinde yapılan inşaatlar; gerçekten de bu bir taraftan Gaziantep’ten başladım, Adana’dan başladım, Gaziantep Nurdağı; olağanüstü bir çaba da var. onu da söyleyelim. Bakın kolay bir şey değildir, hani eleştirelim, ama eleştirirken onun da hakkını vermemiz gerekiyor. Sonra nedir dedim sizi etkileyen! Dedim. (o gazeteciler) ‘Dünyanın başka ülkelerinde bu kadar çok inşaatın aynı anda yapılabilmesi çok kolay değildir’ diyorlar”.
Bu ifadeler, alınan mesafeyi çok güzel anlatıyor.
Bazı eksikler ve hâlâ devam eden mağduriyetler var. Zaten çalışmalar yoğun şekilde devam ediyor. Alınan mesafenin, felâketin boyutları düşünülerek değerlendirilmesi gerekir.
İlk günlerde buralara gelip, görüntü vermek, devleti eleştirmek ve depremzedeleri tahrik etmek için fırsat kollayan kirli ruhlu insanlar, eleştirecek bir şey bulamayınca bir daha buralara uğramamışlar. O günlerde samimiyetle yardıma koşanlar hâlâ deprem bölgesindeler.
Şu soruyu sormak gerekiyor: “Devletimiz bütün imkânlarıyla deprem bölgesindedir; ‘Devlet nerde’ diye bağıran provokatörler, dezenformasyoncular neredeler”? diyeceğim ama son günlerde, felaketin büyüklüğünü gizleyen bazılarının, tekrardan felaket tellallığına soyundukları görülmektedir. Bunda seçim çalışmalarının da etkili olduğu söylenebilir.
Ama tekrardan benzer derin acıların yaşanmaması için, 6 Şubat’ı unutmamamız, unutturmamamız gerekir. Unutmama ve unutturmama inancı ve çabasının bir neticesi olarak, mutlaka konutların dayanıklı yapılması, dayanıksız konutların, tespit edilerek, dayanıklı hale getirilmesi ya da yıkılarak dayanıklı konutların yapılması gerekir. Ayrıca, bundan sonra, dayanıklılık konusunda kesinlikle taviz verilmemesi, neticesi ne olursa olsun bundan sonra yapılacak dayanıksız konutlar mutlaka yıkılarak, faillerin cezalandırılması gerekiyor.
Şayet, bundan sonra da işler “eski hamam eski tas” devam edecekse, bir müddet sonra konutların dayanıklılığı konusunda tavizler verilmeye devam edecekse, 6 Şubat’ı unutmama ve unutturmama söylemlerinin bir manası kalmayacak; bunun adı unutmamak ve unutturmamak olmayacaktır.
6 Şubat’ın unutulmaması ve unutturulmaması için, kentsel dönüşümün yapılması ve yeni yapıların mutlaka depreme dayanıklı olması konusunda, halkımızın bilinçli takibatta bulunması, ihlallerin mutlaka yaptırıma maruz kalmasının sağlanması gerekir.
İşte o zaman, deprem Türk Milleti için korkulacak tabii hadiseler olmaktan çıkacaktır.
Yazımızı, Hataylı bir hanımefendinin dilekleri ile devam edelim:
Abla nasılsın? “Nasıl olacağız, iyi diyek iyi olsun. Ama hepimiz çok kötüyüz. Sadece şehrimize sahip çıkık yaşamaya çalışıyoruz. Yoksa kimse iyi değildir. Bir dokun bin âââh işit, o derece. AMA İNŞALLAH DÜZELİRİZ DİYE BİR UMUDUMUZ VAR, YOK DEĞİL, keşke devletimiz de bizim bu umutlarımıza bir örnek olsa, önder olsalar. Olur inşaallah”.
Ümid ediyoruz ki, yakın gelecekte, 6 Şubat depremlerinin meydana getirdiği tüm maddi ve manevi hasarlar giderilir. Devletimizin gayretleriyle yakın zamanda mutlaka bu yaraların sarılacağına inanıyoruz.
Umut Kaf dağının ardında değil; bir adım ötede; yeter ki umudumuzu kaybetmeyelim.
Bir Depremzedenin Paylaşımı
6 Şubat 04:16’da benim çok güzel bir hayatım varmış. Yani oturduğum ev eskiydi, belki maddi durumum çok iyi değildi, ama en azından annem babam yanımdaydı. Sıcak bir yuvam vardı. Ama 04:17’de hiçbir şeyimiz kalmadı. Yani hiçbir şeyin de önemi yokmuş, bunu anladım ben. Ufacık şeylerin çok önemi (varmış), büyük şeylerin (hiçbir) önemi yokmuş. Çünkü insan o an bir çorap arıyo, bir kazak arıyo, bir bardak su, bir parça ekmek, bunların ne kadar kıymetli olduğunu anlıyo. Yani duş almak ne kadar kıymetli bi şeymiş onu anlıyo. Ama geri kalan dünyevi her şeyin bir hiç olduğunu ve her şeyin sahibinin Allah olduğunu bi kez daha anlıyo. Yani şu saatten sonra hayatımda asla ben, atıyorum marka bi kazak, marka bi ayakkabı ya da bir üst model telefon gibi durumlar söz konusu bile olamaz. Yani hep bi ev hayalim vardı, ev alıyım, araba alıyım falan ama artık inan onlardan da geçtim. Çünkü şehrimizde gerçekten çok milyonluk daireler falan yıkıldı, enkaz altında kaldı, yani siteler yıkıldı, bir sürü arkadaşımızı kaybettik. Yani artık plan yapamıyor insan; insan hayal kuramıyo, çünkü gerçekten çok korkuyo. Çünkü bir dakikayla biz kaybettik her şeyimizi. Yani şu saatten sonra muhtemelen uzun bi süre günümü nasıl idame ettirebilirim ya da atıyorum bi parça ekmekle karnımı doyurabiliyorsam, bu bana yetiyordur diyip, buna şükrederek geçecek muhtemelen.
Şu takvim, 6 Şubat’ta yaşananların özeti olsa gerek. Çünkü yaşanan acıların kaynağı, geri dönülmez deprem felaketleridir. Mesela, bir kişinin aracı çalınsa, bir müddet sonra bir başkasını alabilir, birisi gönlünü kırsa, zamanla gönüller barışabilir, ama tıpkı 6 Şubat 2023 gecesinde olduğu gibi, kişi anasını, babasını, eşini, çocuklarını, evini-barkını kaybetmişse, en kıymetlilerinin, gözünün önünde feryatlar içinde hayatları son bulmuşsa ve o kişi bunu engelleyememiş, onları kurtaramamışsa, artık bu acılar, çoğu kişiler için zamanla geçmez, hatta hatırladıkça daha da derinleşir, bunalımları içinden çıkılmaz hale gelir.
Bu durumda, bu acıları kısmen ya da büyük ölçüde azaltacak olan, yaradana, kadere ve ahirete imandır. İman tahkiki hale yaklaştıkça, acılar zamanla azalabilecektir. Tam tahkiki iman sahibi depremzede kişi, zamanla tevekkül, sabır, iman ve inançtan aldığı güçle, bu acıların sabır yoluyla kemalatına, uhrevi makamının yükselmesine sebep olduğunu düşündüğü, inandığı, mutlak iman ettiği ölçüde, yaşadığı acıları zamanla izale olabilecektir. Çünkü tahkiki iman sahibi depremzede düşünür ki, “ölenler manen şehit oldular, Allah onları cennetine koydu, aslında dünyanın bütün ağır şartlarından kurtuldular. Bu felaketlerin Allah’tan geldiğini düşünerek, sabretmesi, tevekkül etmesi, ubudiyetini artırması halinde, kendisinin de, onlarla cennette buluşacağını” düşünerek, rahatlayacaktır.
Ahirete, kadere ve yaradana inanmayan bir kişi, bin sene de yaşasa, 6 Şubat depreminin verdiği acılar azalmaz, zaman geçtikçe artar. Her ne kadar, bu kişiler, bu acıları unutmak için eğlenceye dalsa, sarhoş olacak şekilde içki içse, kafasını örse vurup bayılsa da, her 6 Şubat’ı hatırladığında ya da hatırlatıldığında, tüm acıları en ağır hali ile yaşamaya devam edecektir. Bu kişiler için 6 Şubat’ta yaşanan acılar, zamanla azalmayacak, artacaktır.
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 19711 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |