Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN SONBAHAR, SARI YAPRAKLAR, SAĞLIKLI HÜZÜN VE METAL ELEMENTİ |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva DÜNYALARINI VERİN ÇOCUKLARA |
Cengiz Altınsoy Taş deyip geçmeyin |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar İZDÜŞÜM TEOREMDEN BAĞIMSIZSA KAPSANAMAZ |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Erdoğan iktidarı Türkiye’yi nereye götürmek istiyor?
İslami bir devlet olma hedefi mi taşıyor? Türk milliyetçisi mi? Çağdaş muasır seviyesi hedefi mi, yoksa farklı bir ideolojisi mi var?
Maalesef Erdoğan iktidarı, 15 yıllık sürecini incelediğimizde net olarak gördüğümüz tek adam iktidarından başka bir şey değil ve hiçbir hedefi, ideolojisi yok. Tek amacı iktidarı sürdürebilmek. İslam, Türk milliyetçiliği, Batıcılık, liberalizm zaman zaman ihtiyaca göre kullanılmış sadece birer araç olmuşlar…
Peki, Erdoğan iktidarı İslamcı, milliyetçi, demokrat, liberal, Batıcı değilse ne?
Bunların hepsi aslında; Popülist.
Adını tam koyamıyordum. Geçenlerde Zizek, Geiselberger gibi düşünürlerin makalelerini okuyunca özellikle günümüz popülizmini irdeleyen Jan-Werner Müller’in “Popülizm Nedir?” (İletişim Yayınları) adlı kitabını okuyunca bu yargım pekişti. Düşünürlerde Erdoğan, Putin, Modi, Trump, Le Pen gibi siyaset adamları konusunda aynı fikirdeler; Popülist liderler. Tabi popülizmi yeniden tanımlayarak bu teşhiste bulunuyorlar. Popülist, sadece seçkin ve statüko karşıtı olan değil aynı zamanda çoğulculuğa da karşıdır. Halkı sadece kendisi temsil eder, halk kendisidir, başkası değil. Müller, popülist iktidarların 3 özelliği vardır diyor; “1-Devlet aygıtını gasp ederler 2-Yolsuzluk ve kayırmacılık yaparlar 3-Sivil toplumun bastırılması için sistemli bir çaba gösterirler.” İlk önce çelişkili görünebilir; Fanatizm ve demagojinin baskınlaşması ile hem halkım demek, hem halkın masum taleplerini yerine getirmek, hem de halkı mümkün olduğunca yönlendirmek ve ne istediğini bilemez hale getirerek halkın değerlerini yok etmek… Çelişki yok aslında…
Erdoğan iktidarının başlangıç yıllarından beri hep farklı ideolojiler, kavramlar, söylemler kullanıldı. Erdoğan’ın en önemli özelliği sürekli kamuoyu yoklamaları yaptırması ve halkın eğilimlerine göre söylem ve olabilirse eylem oluşturmasıdır. Hatırladığıma göre Milli Takının başına Ersun Yanal’ın yerine Fatih Terim’in getirilmesini bile kamuoyu yoklamaları doğrultusunda Erdoğan istemişti. Bu defa içeriden bilgi alamadım ama çok büyük ihtimal Terim’in gönderilmesinde ve stadyumdan adının silinmesinde yine onun onayı vardır.
İktidarının ilk yıllarında liberalizm, hak, hukuk, demokrasi, AB üyeliği ve ABD müttefikliği çok kullanıldı; 1 Mart Tezkeresinin çıkması için Erdoğan çok uğraştı. O zaman ünvanlarından biri BOP Eş Başkanı idi. Daha sonra İslam ve Türk düşmanı Papa X. İnnocente’nin heykeli önünde AB Anayasa’sı bile imzalandı. Tüm bunlar ona dış dinamiklerin ve liberallerin tam desteğinin alınmasında çok büyük rol oynamıştı.
İslam konusunda yapılan popülizm ise Erdoğan iktidarının ana itici gücü olmuştur. Buna rağmen İslamcı görüntüsünü dikkate almayın, Müslümanlara en fazla zarar veren iktidar şüphesiz Erdoğan iktidarıdır. Suriye’ye yönelik savaş destekçiliği ile yüzbinlerce Müslümanın ölümü ve milyonlarca Müslümanın yerinden olmasının sorumlusu olan bir başka benzer iktidar yok zira… Diğer yandan İslam, sadece şekilcilikten ibaret içi boşalmış bir dine dönüştürüldü. Daha geçenlerde televizyondaki güzel sesle Kuran okuma yarışması için Diyanet İşleri Başkanı İslama aykırı dediğinde sırf halk benimsedi diye Erdoğan, uygundur, deyip kazananların ödüllerini vermedi mi?
Askeri vesayeti kaldırıp, gerçek demokrasi oluşturma söylemi olan Erdoğan yine 2010’lara kadar liberalizm, adalet, hukuk ve demokrasi şampiyonuydu. Kendisinden önceki 80 yıllık Cumhuriyet iktidarlarını Kürt ayrımcılığı, kafatasçılık ve sürekli baskıcılıkla suçlamıştı. Dersim olayları konusunda geçmişi eleştiren, halkı kışkırtan ve Başbakan olarak özür dileyen Erdoğan, Sur, Cizre, Nusaybin, Dargeçit gibi yerlerde kat kat daha fazla acı yaşatmadı mı?
Milliyetçilik ise ayrı bir hikaye… Milliyetçilik için Kürt Açılımı döneminde “Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum” diyen Başbakan Erdoğan, iktidarının 15’inci yılında ilk defa Türklerin Anadolu’ya girişinin simgesi Malazgirt Zaferini kutladı. Halbuki ben Türküm, Türk milliyetçisiyim dediği dahi pek duyulmamıştı…
Erdoğan iktidarının popülistliği için örnek çok. Erdoğan’ın demokrat olduğunu iddia edebilecek birini de tasavvur edemiyorum. Ancak, şu birkaç gerekçeyle savunanlar var; 1-Geçmişte de benzer hukuk dışılıklar oldu. 2-Tüm dünyada demokrasi olgusu geriliyor, bizde olmasında da bir anormallik yok. 3-Türkiye’nin emperyalizm karşısında ayakta kalabilmesi için Erdoğan gibi dik durabilen bir lidere ihtiyaç var.
İlk 2 şıkkın söylenmesi bile ayıptır. İlk 2 gerekçeyi öne sürenler çıkarcılardır. Son şık için ise şunu söyleyeyim; Hiç unutulmasın, Erdoğan geldiği süreçte dış dinamiklerinin desteğini önemli ölçüde yitirmiştir. Dik durmak değil ama dik duruyor görüntüsü vermek mecburiyetindedir. Fransa’nın taze Başkanı Macron, yaptığım iş o kadar da imrenilecek bir iş değil. Ayda 10 kez Erdoğan ile görüşmek gibi sevimsiz işler yapıyorum dediği zaman bunu geçiştirmesi Erdoğan’ın dikliğinin değil, aciz kaldığının göstergesiydi. Erdoğan Batıya dik durabiliyorsa İsrail’in arkasında durduğu Barzani’nin bağımsızlık referandumuna karşı durması gerekir. Hatta savaş sebebi saymalıdır, çünkü Türkiye’nin kırmızı çizgileri yok edilmektedir.
Sonucu yukarıda belirtiğim Müller’in kitabından bağlayayım; “Fakat, demokrasi için işler tam anlamıyla yolunda değil. Bugün demokrasinin karşılaştığı tehlike sistematik olarak demokratik ideallere karşı çıkan bütüncül ideolojiden gelmiyor. Tehlike, demokrasinin yüksek ideallerini gerçekleştirmeyi vaad eden (Yönetimi halka bırakın!) bir yozlaşmış demokrasi biçimi olan popülizm. Başka bir deyişle tehlike demokratik dünyanın içinden, demokratik değerlerin dilini konuşan siyasetçilerden geliyor. Sonuç olarak bariz bir şekilde demokrasi karşıtı olan bu siyaset hepimizi kaygılandırmalı ve demokrasinin nerede bitip popülist tehlikenin nerede başladığına dair incelikli bir siyasal kavrayışa duyduğumuz ihtiyacı göstermeli.”
Kitabı Erdoğan’ı destekleyenler kadar, muhalefeti suçlayanlara da öneriyorum. Bu popülizm meselesi göründüğü kadar basit değil zira…
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 35404 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|