AK Parti’nin kuruluşundan bu yana TBMM Başkanı, Komisyon üyeleri ve gurup başkan vekillikleri, Erdoğan’ın önerisi, milletvekillerinin de görüşleriyle belirlendi.
Elbette ana belirleyici her zaman Başbakan oldu ama AK Parti hiç değilse şeklen de olsa parti içi demokrasiyi işletirdi.
AK Parti ilk kez şeklen yaptığı bu demokrasi gösterisini 2011 seçimlerinde tamamen askıya aldı.
Yorumları sona bırakarak saf bilgileri sizlerle paylaşıyorum;
TBMM Başkanlığı seçimlerinde kimin aday olacağını Başbakan ve çok yakın çevresi dışında hiçbir AK Parti milletvekili bilmiyordu.
Hatta son güne kadar.
Son gün, “Adayımız Cemil Çiçek” dendi ve parmaklar kaldırıldı.
Aynı gelişme gurup başkan vekillerinin seçiminde de yaşandı.
AK Parti’li vekillerin önüne aynı gün isimler konuldu ve yine parmaklar kalktı.
Bitmedi!
Komisyon üyeliklerinin belirlenmesi de aynı şekilde yapıldı.
Yalnız komisyon üyeliklerinde usulen milletvekillerine, “Hangi komisyonda olmak istersiniz?” diye soruldu ama neredeyse tüm vekiller umduklarının tersiyle karşılaştılar.
Bu durum 2002 yılından bu yana AK Parti’de bir ilk.
AK Parti’deki ilkler bunlarla da sınırlı değil.
İlginç bir domino etkisi de yaşandı…
Şamil Tayyar’ın başlattığı bir ilk…
Tayyar’ın insan hakları komisyonundan istifasının hemen ertesi günü AK Parti’den Milli Savunma’dan 2, Plan Bütçe Komisyonu’ndan 1 kişi istifa etti.
Peki, Şamil Tayyar komisyon üyeliğinden neden istifa etti?
Şamil’in istifasını tepkiden ziyade, farklı bir duruş, ya da düşük volümlü itiraz olarak kayıtlara geçirmek daha gerçekçi olur.
Peki neden?
Birkaç nedeni var.
9 yıldır ilk kez yalnızca parmak kaldırma misyonuyla yeniden iktidarı devralan AK Parti’nin körelme ve güç zehirlenmesine sanırım dikkat çekmek istedi.
En az bunun kadar önemli başka bir detay ise, Tayyar, “Hangi komisyonda görev almak istersiniz?” sorusunun yazıldığı metni AK Parti yetkililerine boş olarak teslim etti.
Yani, görev istemediğini beyan etmesine rağmen komisyon üyeliği verilince istifa ederek tepki gösterdi.
Bundan sonra ne olur?
Bu sorunun tek bir yanıtı yok aslında.
Tayyar, Başbakan’a karşı ciddi bir sevgisi olan gazeteci/milletvekili.
Başbakan’da Tayyar’ı sevdiğini her fırsatta gösterdi.
Başbakan’ın konuya el atarak problemi küçükken sıfırlaması mümkün.
Ya tersi olursa?
Şu ihtimal de düşük değil.
Tayyar, Başbakan’ı eleştiri sahasının dışında tutarak kendisine mahsus bir muhalefet adası oluşturabilir.