Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Antik Yunan döneminden bu yana, iki insan arasında barışın sembolü, silah taşınmadığının göstergesi olarak ortaya çıkmış el sıkışmanın siyasetteki yeri kritiktir. Çünkü, el sıkmak için önce yan yana gelmek gerekir. Ki bazen siyasette karşı tarafların yan yana gelmesi dahi zordur bu topraklarda.
Bu yönüyle baktığımız zaman dün gerçekleşen Erdoğan- Özgür Özel görüşmesi olumlu bir gelişme. Ancak...
Türk siyasetinin bir numaralı mottosunun, "karşıtlıktan oy çıkarma pratiği" olduğunu da unutamayız.
Daha ötesi... 'AK denilene kara, kara denilene ak' denilmediği sürece, özellikle bu coğrafyada seçmen saflarının sıklaşmayacağı, sosyolojik bir realite.
Bu açık realiteye rağmen CHP- iktidar yakınlaşmasının, "Toplumsal gerginliği azaltma" başlığı ile sunulması anlaşılır olsa da pragmatik değil.
Hatta biraz da gerçek üstü.
Siyaset, bazen gerçek üstü ilerlese de finali hep gerçek yapar.
Siyaset Kamuoyunu, diğer tanımla toplumsal algıyı yönetmek ister ama John Milton'un "Toplumun düşüncesi jilet gibidir… Güçsüz ondan korkar, bilgisiz onunla elini keser, akıllı ise kullanmasını bilir." dediği gibi çetrefilli bir mevzudur bu.
* * *
Siyaset, doğası gereği bazen fizik ötesi denemeler de yapar ama kolay kolay paraşütsüz uçaktan atlamaz.
Şu ana kadar uçakta paraşütün olmaması belki de henüz uçuş yüksekliğini gösteren alet üzerinde çalışmaların devam etmesinden olabilir.
Fransız Devrimi’nden bu yana dünyayı üç ideolojinin yönettiğini varsayabiliriz. Liberalizm, ona tepki olarak muhafazakarlık ve ardından sosyalizmin doğması.
CHP liberal, iktidar muhafazakar bir partidir. Liberalizmin doğasında devrimcilik olsa da, kendi değerleri dahil her şeyi devirmeye başlayınca muhafazakar ideolojilere yer açıldı.
Muhafazakarlar neyi, nasıl, ne kadar muhafaza edeceklerini karıştırınca da sosyalizm çıktı.
* * *
Konuya dönersek...
Şu anda çok kişinin alkışladığı CHP-iktidar yakınlaşması her iki partiyi de bir torpidonun vurması gibi ana gövdelerinden paramparça etme potansiyeli taşıyor.
Daha çok iktidarı!
Çünkü...
Sağ seçmenin diri kalması, yüzyıldır CHP'nin muhafazakarlara yaptığı -kimi doğru, kimi yanlış- eziyetlerin anlatılması ile sağlandı.
"Madem barışacaktınız, neden yüzyıldır kavga ettiniz? Bu kavganın ýüzyıllık mağdurlarına yazık olmadı mı?" sorusuna makul yanıt arayanlar çoğalabilir.
* * *
CHP, kısa dönemli iktidar hariç, sağ siyaseti tribünden seyretti. Hakemi, oyuncuları hile yapmakla itham etti. Ve yüzyıl sonra sahaya forvet olarak girdi.
İki partinin bir sabah uyanıp, "Bu kadar kavga yeter!" dediğine, bu milleti ikna etmek kolay değil.
Bu arada iki partinin kamuoyu ağalarının kavga ederken "süper", barışırken "harika" demeleri de çok ilginç!
* * *
Sürecin neden iktidar açısından daha problemli sorusuna yanıt ararsak...
Son yerel seçim gösterdi ki.
CHP artık sağ seçmenin, şu ya da bu nedenle oy verebildiği bir parti haline geldi...
İlk kez eli CHP'ye oy vermeye giden seçmenin bir kısmı kalıcı olarak CHP'de kalabilir.
Bir de üstüne iktidarın her seçimde tek ve amansız rakibi olarak gördüğü CHP. Bizzat iktidar tarafından eli sıkılmak istenen parti konumuna gelince...
Sağ seçmenin CHP alerjisi doğal olarak daha da azalacaktır.
* * *
Her iki partinin finalde sert kapışacakları biliniyor ve "Ne yapalım? Toplumsal uzlaşmayı karşı taraf bozdu!" kartları ceplerinde saklı ama..
Her iki ana kutbun yıpranmasının yeni bir parti, yeni lider çıkarma ihtimalini unutuyor olabilirler mi acaba?
Özgür Özel'in parlamenter rejimin başbakanı olmayı denediği anlaşılıyor!
İktidarın da güçlendirilmiş parlamenter rejime istekli olduğu sır değil ama...
MHP faktörü yeterince irdelenmiyor.
MHP'nin mevcut başkanlık sistemini değiştirmek isteyen her güç unsuruna karşı direnci çok yüksek.
* * *
Bazı MHP'lilere göre iktidar özellikle son süreçte ince bir buz üstünde yürüyor.
Üstelik buzun altındaki balıkları görerek.
İnce buzun üzerinde sert hamlelerin buzun dayanma gücünü azalttığını düşünen MHP kurmayları az değil.
Parti içinde MHP ile ittifaktan rahatsız olanlar varsa da, bazı pürüzlere rağmen Erdoğan- Bahçeli ittifakının devam edeceği yönünde kanaatler daha baskın.
Bahçeli'nin bazı konularda tavizsiz duruşunun, iktidara navigasyon verdiğini söyleyebiliriz.
Bu arada bu İttifakı bozmak için harekete geçen bazı güç unsurlarının varlığının, her iki partinin liderlerini de rahatsız ettiği söyleniyor.
* * *
(Başına buyruk hareket eden bir grup güç unsurunun, 13-14 sene önce MHP'ye yapılan operasyonun bir benzerini yapmak isterken yakın zamanda son anda emniyet tarafından bloke edildiği öne sürülüyor...)
MHP, kamuoyunun bir bölümünün kendisini konumlandırdığı "İktidar ortağı" tanımlamasından da memnun değil gibi görünüyor.
MHP'lilere göre verilen destek iktidara değil, Türkiye'ye...
Ve bu parantezi uygun zamanlarda sık sık hatırlatma ihtiyacı duyuyorlar.
* * *
Ankara'da siyasetin kıyamet senaryolarına gelirsek...
Kulislerde CHP'nin Türkiye'yi Parlementer rejime geri döndereceğini, bu süreç gerçekleşene kadar iktidar ortağı olacağını iddia eden kritik simalar var. Hatta bu konuda detay bile veriliyor.
Deniyor ki...
Her iki parti de anlaşırsa, parlamenter rejime geçiş süreci protokole bağlanarak canlı yayında kamuoyuna açıklanacak!
Bu senaryoların hayata geçmesi en azından şimdilik kolay görünmüyor.
Bu senaryoları anlatanlara "Peki, MHP faktörü ne olacak?" diye sorulunca..
"Süreç olgunlaştıktan sonra gerisi çözülür" gibi ucu açık yanıtlar almak mümkün.
Bir başka kıyamet senaryosu ise, liderlerin sağlığı ile ilgili...
Allah ömür versin ama bu senaryo oldukça ürkütücü olduğu kadar, güneşin çarığı, çarığın ayağı sıkması gibi domino etkisi yapacak ağır sonuçlar ortaya çıkarabilir.
Siyaset felsefesine dair eser yazan ilk İslâm filozofu Fârâbî der ki "Doğru bilinirse yanlış da bilinir ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz!"
İMAMOĞLU, FORSLU BAYRAĞA İTİRAZ MI ETTİ?
Dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, CHP'yi genel merkezlerinde ziyaret etti.
Aldığım kulis bilgilerine göre...
Erdoğan'ın gelişinden önce CHP genel merkezine Cumhurbaşkanlığı forsu taşıyan bayrağın göndere çekilmesine, süreci arkadaşlarıyla an an takip eden Ekrem İmamoğlu'nun, Özel'i arayarak itiraz ettiği öne sürülüyor.
İmamoğlu'nun "Partili Cumhurbaşkanı istemiyoruz diye bas bas bağırıyoruz. Şimdi bunu nasıl izah edeceğiz?" sözlerine, Özel'in "Şimdi kavga zamanı değil başkanım. Forslu bayrağı astıracağım" yanıtını verdiği ifade ediliyor.
VELHASIL: Bazen bin ihtimal daha olur. Bini de aynı! - T.A.
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 32481 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|