Geçen yazımı Reyhanlı olayı üzerine sinirli ve üzüntülü durumdayken yazmıştım. Saatler sonra tekrar okuduğumda mahzur görmemiş ve göndermiştim. Yazdıklarımda aradan bir hafta geçtiğinde de sakınca görmedim. Kimseyi tahrik etmemişim, yalnızca makul ve haklı olarak Suriye politikasında yanlışta ısrar eden Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nı suçlamışım. Hala da aynı fikirdeyim, olayı kimin yaptığından önce bizi Ortadoğu bataklığına sokan Hükümet suçludur. Bataklığa girdikten sonra yılanları, çiyanları suçlamanın alemi var mı? Üstelik bataklığa ne için girdiğimizi dahi kimse izah edemiyor? Sahi tekrar sorayım bizim Suriye’deki menfaatimiz ne?
***
Birçok insanın trafik kazalarından sonra şoka girdiği veya kendini kaybedip kavga ettiğini bilirsiniz. Reyhanlı’da da korkunç 2 patlama olmuş yüzlerce yaralı, onlarca parçalanmış ceset var ve bu ortamda birleri belki şoka girerek Suriyelilere yönelik bir şeyler yapmış. Çok anormal değil ama suç, yanlış davranmışlar. Fakat birileri bunu, “Reyhanlı’da Türkler, mültecilerin kafalarını ezerek öldürdü. Bu patlama Esat’ın işi. CHP ve MHP’de Başbakan’ı suçladılar Esat’ın ekmeğine yağ sürdüler. Halkı tahrik ettiler” diye verdi. Yani olaydan nerede ise tümüyle muhalefeti suçlayacaklar… Allah insanın aklını, fikrini almasın. Daha büyük ceza yok…
***
Tarihimizin bu en büyük terör olayının muhalefete yıkılacağını ifade ederken laf olsun diye söylemedim. İnandığım için söyledim. Tayyip Bey dönüşünde Reyhanlı olayı ile CHP, aleviler veya sol örgütler arasında bağlantı kuracaktır. Çünkü, giderken mesajı verdi. “Dönüşüme kadar çok şey değişecek” dedi. Birileri de ona alt yapı hazırlığı yapıyor. Geldiğinde kumpaslar Türkiye’sinde yeni numaralar görmeye hazır olun… Tayyip Bey seneye cumhurbaşkanı veya başkan olmak için arkasındaki güçlerle birlikte her şeyi yapmaya kararlıdır, buna emin olun.
***
Başbakanlarımızın ABD’de şatafatlı karşılanması beni hep endişelendirir, “Yine ne numara var, ne istiyorlar?” diye meraklanırım. Gerçi Tayyip Beye, Barzani’ye yaptıkları törenleri ve muameleyi yapmışlar ama yine de bir şeyler istiyorlar gibi. Tayyip Beyde iktidarının devamı için her şeyi yapar… Yani yine endişeliyim. Amerikalılardan dolayı değil bizden dolayı. Bu yönetimden dolayı. Bilseniz, tanısanız inanın sizde endişelenirsiniz… Tayyip Beyin Amerika’da ki bir konferansta, “Filistin meselesi dini, etnik veya toprakla ilgili değildir” dediğini bilseydiniz siz, benden fazla endişelenirdiniz…
Amerikadan 3 temel talebimiz veya beklentimiz var; Suriye, enerji ve çözüm süreci ile ilgili. Bunlar aslında birbirine bağlı konular ve maliyetleri de yüksek… Kimse sizin sorunlarınızı çözüp sizi uçurmaz. Hani fıkradaki gibi. Baba avukata yeni avukat olan oğlu gelmiş, sevinçle, “Baba hani senin yıllardır çözemediğin dava vardı ya, onu çözdüm” demiş. Baba avukat, “Ne yaptın, oğlum? Ben o davayla seni okutmuştum, daha kardeşini de mezun edecektim” demiş ya, büyük devletlerde özellikle Ortadoğu işlerine öyle bakarlar. Sorunları asla bitirmezler… Ortadoğu’dan geçinirler çünkü, hala anlamadık mı? ABD yönetimi bizim taleplerimizi karşılamadı ama ilgili davrandı. Bu Tayyip Beyin esas amaçları için yeterli oldu… Fakat, Tayyip Beyin ve Davutoğlu’nun ihmal ettikleri konu ABD, Rusya ve Çin Ortadoğu konusunda anlaşmaları durumunda nafile gayret içinde olunmaması gerektiği…
***
Kılıçdaroğlu’nun Brüksel ziyaretinde sosyalist grup başkanı Swobada’nın tavrı AKP’lileri epey mutlu etti. Olayı iç siyaset için çok iyi kullandılar, kullanmaya çalıştılar. Normaldir. Siyasette bunlar kullanılır. Benim anlamadığım ve garibime giden iki konu var; İlki, Swobaoda’nın yaptığı. Kılıçdaroğlu basın toplantısında bir soru üzerine cevap vermiş, Swoboda’nın Tayyip Beyi savunması ilginç. Bir sosyalist parlamenterin Tayyip Beyi savunmasında bir gariplik var. Ayrıca, kimse kimsenin iç politikasına karışamaz, karışmamıştır. Swoboda’nın böyle gelenek dışı bir iş yapmasında bir bit yeniği var. Yakında anlarız.
İkinci ilginç taraf ise, gece baskıdan önce hatta bazılarında baskıdan sonra iktidar yetkililerinin gazeteleri arayarak bu konuyu yazmaları talimatı vermeleri, baskı yapmaları. Bazı “Objektif” gazetelerin ise baskılarını değiştirmeleri gerçekleşmiş. Kılıçdaroğlu, “Recep Tayyip Erdoğan diktatördür” derken bu olayın da gösterdiği gibi haksız mı sanki?
Kılıçdaroğlu’nun hatası yok mu? Var tabi. Hiç müteahhide taşeronu kötülenir mi?
***
Son söz; Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi kullarını kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar.