Ülke ve kendinizin geleceğinden endişe ediyor musunuz?
Bu soruya düşünen, bir az öngörüde bulunan insanların vereceği cevap hep aynıdır; ‘Endişelenmez olur muyum. Hem de her geçen gün endişem artıyor.’
Bir yıldır Türkiye’nin her geçen gün gerildiğini, gidişatın kötü olduğunu yazıyorum. Bunun gerekçesini de tümüyle değil ama önemli ölçüde Başbakan’a bağlıyorum, biliyorsunuz. Birileri hayal gördüğüm yorumları yapıyor ve çok sert eleştiriyorlardı şimdi yorumcular arasında yoklar. Tayyip Bey sonunda onları da mahcup etti…
Başbakan konusunda ki düşüncelerime kimse itiraz etmesin lütfen, ısrarlıyım. Bir Başbakan “Camiye ayakkabı ile girdiler” den başlayıp, “Başörtülü ve çocuklu kadını bilmem ne ettiler” e kadar en yalan ve saçma cümlelerle toplumu bir birine düşürmeye çalışıyor ise bu Başbakan sorundur… Kendisi, karakteri, siyaset yapma tarzı veya insanlığı sorundur… Lütfen düşünün, bunlar normal mi? Siz olsanız bunları yapar mıydınız?
Bir Başbakan İsviçre bankalarında 8 hesabı olduğuna dair ciddi iddiayı resmen soruşturma konusu yaptırmıyorsa etik davranmıyordur ama aynı Başbakan, 4 bakanının evlerinde paralar bulunduğu gün oğluyla olan para konuşmalarını yalanlayamıyor ve inceletemiyor, soruşturamıyor ise en azından rüşvet ve yolsuzluk suçunu kabulleniyor demektir. Siz Başbakan olsanız bu duruma düşer miydiniz?
Bir Başbakan rakibi ile ilgili görüntüler internete düştüğünde, “Bu özel değildir, geneldir genel” diye meydanlarda bağırıyor ve “Eşiyle değil” gerekçesini öne sürüyor ve kendi ve çocuklarının suç içeren konuşmaları yayınlanmaya başladığında “Facebook ve Youtube’u kapatabiliriz” diyebiliyorsa buna ne denir siz söyleyin… Siz der miydiniz?
Bir Başbakan şiir okuduğu için yargılanıp sonra da hapishane adı altında özel bir yerde her gün dostlarıyla vakit geçirmesini ve eğitim almasını zulüm olarak nitelerken, kendinin Danıştay ve Yargıtay başta olmak üzere mahkemeleri etkilemek ve rakiplerini bertaraf etmek için Adalet Bakanı’na verdiği talimatlara ne denebilir? Normal bir demokratik ülkede istifa gerekmez mi?
Bir Başbakan demokrat olduğunu her fırsatta söylüyor, askeri vesayeti kaldırdığını iddia ediyor ama bizzat medya patronlarını veya genel yayın müdürlerini arayıp talimatla medya yönetiyorsa buna diktatörlük denmez de ne denir? Bunları, “Alo Fatih” leri, ağlayan patronları normal buluyor musunuz? Yaklaşık 200 gazetecin işine bir Başbakan’ın doğrudan son verdirmesi normal mi diyorsunuz?
Bir Başbakan’ın orduyu, askeri vesayeti kaldırma gerekçesi ile savaşamaz hale getirdikten sonra “Kumpas yapılmış biz de saf saf inandık” demesini nasıl yorumluyorsunuz? Peki aynı Başbakan’ın orduda adam bırakmayıp herkesi içeri aldıktan sonra, oğlu ile ilgili soruşturmada savcı talimatını yerine getirmek isteyen polislere izin vermemesini ve savcıya sizi tanımıyoruz demesini ne karşılıyorsunuz?
Bunları uzatmak mümkün. Siz ilaveler yapabilirsiniz… En son Sayıştay’la ilgili kaset içeriği de dahil… Hani Sayıştay raporları bilinçli gönderilmiyor diyordum da birileri şiddetle itiraz ediyordu… Dinlesinler Canikli Kasetini…
Peki, tüm bunlar sizi endişelendirmiyor mu?
Türkiye’nin en acil sorunu Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığından en zararsız, en az maliyetle kurtulmaktır.
Keşke muhalif veya yandaş eski, kıdemli yorumcularımızı da okuyabilseydik…