2015 Haziran seçimlerindeki oy oranına şu sıralarda tekrar indik. Ayda iki kamuoyu yoklaması yaptırıyorum, bir türlü 42’yi dahi bulamıyoruz. Cumhurbaşkanı/Genel Başkan olduğumdan beri işler daha da kötüleşti. Karizmam ve otoritem gün geçtikçe azalıyor sanki. Devleti, medyayı, sermayeyi, tüm güç unsurlarını tek tek ele geçirdim, tam bu iş bitti dediğim anda gücüm yitmeye başladı. Ne yapacağımı bilmez vaziyetteyim. Hep umut vermesini bildim ama bu sefer, ne olduysa umut veremiyorum. Kendi partimin mensupları dahi sözümü dinlemiyor, aylardır kaç defa metal yorgunusunuz istifa edin dememe rağmen ciddiye alan pek yok. Kendi partimde bile racon kesemiyorum. Canım sıkılıyor. Kim bunlar? Kiloları kaç?
Belki de hayatımın en sıkıntılı günlerini yaşıyorum. Her zaman başarılı olmuş taktiğime göre bir mücadele alanına veya düşmana ihtiyacım var. Türban, imam hatip, alnı secdeye değen cumhurbaşkanı, dinsiz devlet, din düşmanı CHP, monşer diplomat, vesayet demokrasisi, Ergenekon, Balyoz, şii Esed, darbeci Sisi, Moskof Putin vb ne kadar konu varsa bitti. Apo, PKK, FETÖ, YPG ise artık nedense pek inandırıcı değil. Gerçi FETÖ ile mücadele ve Darbe meselesinde çok açık veriyor, çok yanlış yapıyoruz ama şimdilik korku saldığım için idare ediyoruz. Oyları tekrar bir artırabilsem her şey tamam olacak…
Ne yapmalıyım?
Batı ile çatışmak hep olumlu sonuç verir, seçmeni birleştirirdi ama bu defa olmadı. Avrupa devletleri ile çatışmak pek oy getirmedi. Hele Almanya meselesi bir tık daha ileri gidersem tersine sonuç verecek. Turistte gelmiyor, parada. Kadın iflahımızı kesti. Ben duruyorum o durmuyor…
Başka bir düşmana ihtiyacım var, umut veren işlere ihtiyacım var. Ne yapmam gerek?
Kılıçdaroğlu, özellikle yürüyüş sonrası reytingini çok yükseltti. Onu hedef aldım ama adam istediğim mindere gelmiyor. Partilisini alıp sokağa çıkmıyor. Solcu dediğin sokakta eylem yapar bu akıllanmış, oltaya gelmiyor. Fiyakasını bozayım diye düşünüp ilk önce Kılıçdaroğlu’nu açık açık içeri atmakla tehdit ettim ama olmadı. Tehdit ters tepti. Bizim iletişimciler “Siz söyleyince herkes kınar, ayıplar” deyince bu defa onun karavanda çekilmiş atletli resmini gündeme getirdim. İletişimciler bu toplumun yüzde 80’inin atletle yazlıkta, piknikte veya balkonunda sofraya oturduğunu hesaba katmadan yaptırdılar bu işi bana. Bu sözleri söylediğim sırada dinleyen muhtarlar bile alkışlamayınca aslında yine yanlış yaptığımı anladım ama işi işten geçmişti. Adam yine gündeme oturdu.
Düşmana acilen ihtiyaç var. Partime oy verenleri tekrar bir araya getirecek bir korku, bir düşman, bir mücadele konusu…
15 Temmuz yıl dönümü kutlamaları çok uğraşmama, çok vakit ve para harcamama rağmen bu konsolidasyonu sağlatmadı. Olmadı bir türlü. Maçlarda bile o kadar güvenlik görevlisine karşın aleyhimde tezahürat yapılıyor. İnadıma İzmir Marşı okuyorlar. Kimsiniz ulan siz! Topunuz kaç para? 2015 Haziran’ından 2015 Kasım’ına yaşanan değişim gibi bir değişime ihtiyaç var ama o bir mucizeydi. Artık kolay kolay öyle bir değişim yaşanmaz. Zaten o düzeyde bir dizi terör… Çok riskli…
Ne yapmalıyım?
Kılıçdaroğlu, kitlesini sokağa salmıyor, tutuyor. 16 Nisan Gecesi sokağa çıksalardı hala o kutuplaşmayı devam ettirir, kendi tarafımı konsolide ederken onları da perişan ederdim. Kılıçdaroğlu, halkı sokağa salmadığı gibi bir de Adalet yürüyüşü diye Ankara’dan İstanbul’a yürüdü, mecburen güvenliğini sağlamak zorunda kaldım. Nasıl yürüdü o kadar mesafeyi yaz sıcağında hayret! Hele o 2 milyonun Maltepe’de kendiliğinden toplanması canımı çok sıktı… Adam, masrafsız, sıkıntısız, gürültüsüz malı götürdü… Bizim cenaha para, güç, ihale, menfaat sağlamazsam adım atacakları yok alçak beleşçilerin.
Neyse! Ne yapacağım şimdi ona motive olayım.
Büyük oynayıp savaş çıkarsam?
İyi de kimle?
Hem çok tehlikeli bir konu…
Şimdilik geçelim…
Yakında Meclis açılınca müftülere nikah konusu devreye girecek. Güzel bir konu. Siz Müslüman değil misiniz diye iflahlarını keserim. Vatandaşta, CHP’de oltaya gelir. Atlayanlar oldu zaten. Ancak ekonomi her geçen gün kötüye gidiyor. Halkın gelecek umudu işi, gücü, parası yok, borcu çok iken müftü nikahını, daha güzel tabirle İslami nikahını kullanarak halkı motive etmek kolay mı? Biraz zorlanacağım ama deneyeceğim.
Faiz, döviz mevzuuna da giremiyorum çünkü Hazine kağıdının faizi 12’ye yaklaştı. Faizler düşsün dememe hatta Merkez Bankası Başkanı’nı değiştirmeme rağmen dalga geçer gibi tam tersine faizler yükseliyor. Para kazanmasını öğrendim ama şu ekonomi yönetimi dedikleri şeyi bir türlü anlamadım…
Evet, acele oylarımı yüzde 50’nin üzerine çıkaracak bir formül bulmalıyım. Acele umut vermeli, düşman bulmalıyım…
Acele diyorum anlamıyorlar. Meral Akşener’de parti kurmadan, seçimlere girme durumuna gelmeden baskın seçim yapmam lazım. Onun için acele…
Öff! Anlamıyorlar hiçbir şey…
Putin’le görüşeyim o tecrübelidir, belki bir şeyler önerir…
*Bu yazı son çıkan KHK'lardan önce yazılmıştır.