Gezi Protestolarının perde arkasıyla ilgili Başbakan Erdoğan’ın önünde kapsamlı bir dosya duruyor. Siyaset, iş dünyası ve medya başlıklı raporun ayrıntılarına geçmeden önce kendi analizimi yazmak istiyorum...
Türkiye, Gezi Parkı olaylarında, onlarca paradoks denizi üzerinde yüzdü.
Önce hükümetin yanlışlıklarına bakalım…
İstanbul Park Bahçeler Müdürü’nün çözebileceği bir konunun Başbakan Erdoğan tarafından yönetilmesi, sanatçı Alabora’nın twitter mesajlarına danışman yerine, bizzat Başbakan’ın yanıt vermesi, Erdoğan’ın; İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü ve Belediye Başkanı’nı By Pass etmesi siyasetin doğal akışına tersti.
Tam da bu görüntü, kendisine tek adam ya da otoriter diyenlerin elini güçlendirdi.
Bu tersliklerin başlangıcı, Gezi Parkı’nda, çoğunluğu öğrenci 40-50 kişinin çadırlarının yakılmasıyla başladı. Birkaç çadırdan, Türkiye’nin fay hatlarını çatlatan sürece gelinmesini istikrarlı tesadüflerle izah etmek mümkün değil. Bu işte fazlasıyla tuhaflıklar zinciri var.
Masum&marjinal ayırmadan göstericilerin tümüne biber gazı banyosu yaptırılması, lokal olan öfkeyi büyüttüğü gibi biriken toplumsal dip dalgayı da harekete geçirdi.
Gaz bombasından kaçarak otellere sığınan vatandaşların bile üzerine gaz sıkılması gerçekten inanılmazdı.
AKP, meşruiyetini kendisine oy vermeyenlerin üzerinden de aldığını unutmamalı.
Devlet Başkanı Gül’ün, “3. Köprünün adını Yavuz Sultan Selim koyduk” açıklamasını devlet politikası olarak okuyan alevi yurttaşlarımızın itirazlarının da Gezi Protestosuna hayat verdiğini kayıtlara geçirmeliyim.
Gelelim Gezi Parkı protestolarının hatalarına…
Gezi Parkı protestocularının talebi, diplomatik dille de olsa, Başbakan Erdoğan tarafından kabul edilmesine rağmen, Taksim Platformu’nun, “Direnişe devam” kararı alması, sürecin rengini kesinleştirdi; Erdoğan’ın kellesi isteniyordu!
İşte tam da bu nokta, protesto masumiyetinin kırılma anıdır.
Sandığın dışındaki iktidar devirme operasyonları asla kabul edilemez.
Sert muhalefetiyle bilinen Sözcü Gazetesi bile 16 Haziran tarihli taşra baskının manşetinde aynen şu ifadelere yer verdi;
Eyleme devam diyen gezicilere çağrı: “Haklıyken haksız duruma düşmeyin…”
Masum göstericilerin açtığı meşru yoldan sızarak bu protestoları, hükümeti şiddet yoluyla devirmek için fırsat olarak gören kuvvetli bir iç&dış yapının robot resimleri de görüldü.
İktidar burada da hata yaparak; Kendisini şiddet ve sermaye yapılarıyla devirmek isteyen unsurlara karşı geliştireceği itirazı, kamuoyuna, genç protestocu çocukların üzerinden akıttı.
Devletin sokağa teslim olmama geleneğini 18-20 yaşındaki çocuklar nereden bilsinler?
AKP’yi, ABD’nin payandası olarak görenlerin, yine AKP’yi devirmek için ABD’den ve ABD’nin CNN kanalından yardım ummaları komik, gayri milli bir duruş ve tarihsel bir utançtı.
Türk Medyası ise her zamanki gibi yine yandaş&yoldaş tavrıyla iki yüzlü davrandı.
Bir kısım medya Taksim yerine penguenleri ekranlarına taşırken, diğer medya, genellikle rejim tehdidi olarak gördükleri başörtülü bayanları, muhafazakar refleksin de Gezi Protestolarında vücut bulduğunu ispatlamak için ekranlara, gazetelerin tepelerine ve internete taşıdılar.
Fadime Şahin’lerin erkek halleri, Taksim’de sol ellerini, sağ ellerinin üzerine koyarak kıldıkları namazla temiz başlayan protestonun saflığını zedeledikleri gibi, toplum belleğine, 28 şubat hafızasını yeniden taşıdılar.
Tüm bunlarla birlikte siyaset sosyolojisi açısından karşıtlıktan oy arttırma retoriğinin bu protestolarla önemli ölçüde geçerliliğini yitirdiğini, iktidarın artık 10 senedir ezberlediği oy alma pratiği ve buyurgan üslubunu yeniden gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Gelelim Başbakan’ın önündeki “Gezi’ raporuna...
SİYASET
Rapora göre; Gezi Parkı olaylarını; CHP, TKP, İP, BDP, ÖDP, SDP, DSİP, EMEP, ÖSP, TKİP, HKP, ESP, DHKP-C, KESK, Halk Cephesi, Mücadele Birliği Platformu, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Sosyalist Dayanışma Platformu, ADD, TGB, çeşitli sanatçılar ve bazı taraftar grupları destekliyor.
Raporda; CHP iç çatışma durumunda, bu çatışmadan sorumlu tutulma ihtimaline karşı görünürde sınırlı destekle yetiniyor ama CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu el altından kalkışma denemesine net destek veriyor.
CHP’deki liderlik çekişmesinde öne çıkmak isteyen Metin Feyzioğlu sokakları kışkırtıyor.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çatışma istemediği belirtilen raporda, seçilme umudu kalmayan bir kaç AKP’li vekilin sürece destek verdiği, MHP tabanından bir miktar, Saadet Partisi ve küçük bazı partilerin tabanından büyük miktarda hükümete destek olduğu kaydedilen raporda, gezi protestoları için, “Türkiye ve iktidar için karbon testi olmuştur. İktidar partisi eskisinden daha güçlü bir pozisyondadır.” deniliyor.
İŞ DÜNYASI
Erdoğan’a sunulan raporun iş dünyası bölümünde; başta Koç Grubu olmak üzere 5 büyük sermaye grubunun gezi protestolarını kullanarak hükümeti yıpratmaya çalıştığı ifade ediliyor.
Özellikle Koç Grubu’nun uluslararası sermaye ile beraber hareket ettiği, Koç Grubu’na ait yerlerde protestoculara açık destek verdiği yazılıyor.
MEDYA
Erdoğan’a sunulan en kapsamlı dosya medya konusunda. Hükümete yakın bazı gazetelerin gezi parkı protestolarını yazarken ısrarla vatandaş ifadesini kullanmasının altı çizilirken, merkez medyaya ait TV ve gazete yöneticilerinin çoğunluğunun aşırı sol kökenli olduğu belirtiliyor. Halk TV’nin sahibinin Deniz Baykal’ın akrabaları olduğu, örtülü olarak bugünkü CHP yönetimi tarafından kiralandığı, Halk TV’de Kılıçdaroğlu’nun sesinden sık sık, “Ne şahlar, ne sultanlar gördü bu devran, yıkıyoruz, yıkılacak bu saltanat, bu duvar” şiiriyle halkın galeyana getirilerek kalkışma yaptırmaya çalıştığı, bunun anayasal bir suç olduğu ifade ediliyor. Kanalın başındaki Hakan Aygün’le ilgili ise, “Bir süre öncesine kadar hükümete yakın Bugün gazetesinde hükümet lehine yazılar yazarken, para almadan CHP kanalında bu yayınları yapması CHP’den milletvekili olmayı istemesi olarak değerlendiriliyor.” şeklinde aktarılıyor.
Raporda en geniş yer Hürriyet’e ayırılmış. Yönetim sorunu yaşadığı belirtilen Hürriyet Gazetesi’nin manşetler hariç iç sayfalarda özellikle hükümeti yıpratmaya çalıştığı, taktiksel olarak hükümete yönelik husumetin, gazeteden ziyade Hürriyet.com.tr aracılığı ile gerçekleştirildiği ifade ediliyor. Sosyal medyaya düşen bir çok asılsız haberin kaynağının hürriyet.com.tr olduğu, ayrıca sitedeki yorumların hakaretlerle dolu olduğu belirtiliyor. Aydın Doğan’ın, bazı iş adamlarının yanında, bazı yazarlarının da etkisiyle “Hükümet düşüyor” telkinlerinden etkilendiği yazılıyor.
Not: 12 sayfalık uzun ve kapsamlı raporu yer darlığı ve nazik süreci etkilememek için çok kısa olarak aktarıyorum...
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…