Ağa, Osmanlı döneminde, Kapıkulu Ağası, Harem Ağası, Yeniçeri Ağası gibi, toplumda ayrıcalıklı bir konumu ve otoritesi olan kişilere denirdi.
Tarih içinde, Köy Ağalığından, Kırkpınar Ağalığı’na kadar, onlarca Ağa türü çıktı ama, Türk demokrasi hayatında, ağa kavramı, sendika ağaları ile vitrine çıktı.
Sendika başkanları, işçiden kestikleri aidatlarla, muhteşem binalar diktiler, altlarına gıcır gıcır son model arabalar çektiler.
İşçi ağaları zenginleşirken, işçiler daha da fakirleşti.
Sendikalar önce, işçinin bir aylık mesaisinin 4 saatlik ücretini, sendika hesabına geçirdiler.
Gözleri doymadı!
Bu sefer de, işçinin her ay, 1 günlük mesailerini sendika hesabına geçirdiler.
İşçilerin, sendika başkanlarından tek isteği, patronların bitmek bilmeyen ihtiraslarına karşı, kendi hukuklarını korumaları oldu ama bunu çok az sayıda sendika becerebildi.
Soma faciasında olduğu gibi...
Maden sendikaları, Soma'daki 301 canın ölümünde pay sahibidir.
Ortada, para için her şeyi yapmaya hazır olduğu belli, gözleri fel fecir okuyan Alp Gürkan'a, "Dur arkadaş! Bu ocakta insan çalışamaz!" diyerek, yeri göğü inleteceğine, ne kazadan önce, ne kazadan sonra ortaya bile çıkmadılar.
Aidatları almayı, plazalar dikmeyi, ultra arabalarla gezmeyi iyi biliyorlar ama, işçinin hakkını korumaya gelince, hayalet gibiler.
Böyle arsızlık, böyle yüzsüzlük olmaz!
Sendikaların omuzlarında işçilerin namusu vardır.
Sendikalar; gerektiğinde, en büyük patrona, en güçlü iktidara karşı da, işçinin hukukunu sonuna kadar savunur.
Namus, ancak namuslu olmakla korunur.
Tüm sendika başkanları, kendi öz eleştirisini yapmalı.
İstifa etmesi gerekenler, istifa etmeli.
Aldıkları maaş belli iken, Sabancı&Koç gibi yaşayan sendika ağaları, öz eleştiriye, mal beyanı vererek başlamalı.
Emek, namusun amentüsüdür.
Emeği küçük gören, çiğneyen, emeğin üstünden rant sağlayan kim varsa, namustan nasibini almamıştır.
Sığınma odası için paraya kıyamayan Alp Gürkan, göğü delen plazası için gözünü kırpmadan paraları saymış.
Türkiye'nin namuslu savcılarına sesleniyorum;
301 kişinin katilleri, her kim ise, Türkiye'nin namusu adına, onlardan hesap sorun.
*Bu yazı Talat Atilla'nın Güneş Gazetesi'ndeki köşesinden alınmıştır...