Kürt açılımı, müstear adıyla demokrasi açılımı, AK Parti’nin finalini belirleyecek sarkaç gibi ön koltuktaki yerini aldı.
Erdoğan’ın yanına paraşüt dahi almadan pik yaptırdığı uçağın yere iniş hızını belirleyecek en önemli unsur, terör örgütünün silah bırakıp bırakmaması olacak.
Önümüze düşen haberler PKK’nın bu süreçte ellerinde bulunan silahları pazarlık unsuru yapmaya devam edecekleri ve provakatif eylemlerini az ama öz yapacakları şeklinde.
İşte tam da bu süreçte Başbakan’ın elindeki en önemli mevzi bu açılımın kamuoyu tarafından sabırla desteklenmesi olacak.
Daha da önemlisi kendi partisinin firesiz arkasında durması Erdoğan için hayati önemde.
Kendi partisinden fire vermiş bir liderin surda açtırdığı gediğin, muhalefet tarafından genişletilmesi daha kolay olabilir.
Gelen bilgilere göre bazı AK Parti Milletvekilleri açılımla ilgili parti inisiyatifi dışında sık sık bir araya gelerek durum değerlendirmesi yapıyorlar.
Bu toplantıların ev sahipliğini de AK Parti Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem yapıyor.
Milli, milliyetçi duruşuyla tanınan Vahit Erdem’in partiden kopacağı söyleniyor.
Üstelik bu kopuşun gürültülü ve yalnız olmayacağına dair güçlü bilgiler alıyorum.
Sağ siyasette ciddi bir ağırlığı olan Erdem’in AK Parti’den kopmasının sayısal anlamdan öte karşılığı var.
Bir çeşit Özal türü 4 eğilim üzerinden yükselen AK Parti, Erdem’in kopuşu ile daha fazla özüne dönen, siyasal anlamda giderek sıkışan bir parti hüviyetine bürünebilir.
En azından bu sürecin başlamasını tetikleyebilir.
Lafın özü şu;
Vahit Erdem’e dikkat!
Türk medyası
Türk medyası çelişkileri, artıları, eksileri ve renkleriyle hep bir kaos fotoğrafı çizdi.
İçinde barındırdığı legal çetelerle bazen iktidarları, bazen kendi kendilerini yediler.
Medya tarihinin en kritik sorusu şudur;
Bir iki gazete haricinde yayın organı kar etmezken, neden 40 civarında gazetemiz var?
Bu masum sorunun cevabı pek de masum değil…
Bakkal dükkanı bile kar etmediği zaman kapısına kilit vurulur ama yüz milyonlarca dolar ziyan edilen medya organları ayakta kalmak için vatan toprağı gibi savunulur…
Avrupa’da kar etmeyen gazete ya kapatılıyor, ya da yalnızca internet üzerinden yayına geçiyor.
Biz de tam tersi.
Cumhuriyet tarihimiz boyunca medya patronları siyasal iktidarları sıkıştırıp devlet imkanlarından yararlanmadılar mı?
Hatta, meşruluğu tartışmalı paralarını korumak için medya organlarını zırh yapmadılar mı?
Bugün ektiklerini biçiyorlar…
İktidarın oyuncağı olmayan kaç gazete kaldı?
Ya da var mı?