30 Mart yerel seçimlerinin en kritik seçim olduğu tanımlaması, “Türkiye, kritik bir süreçten geçiyor” ezberinden, daha kuvvetli somut olgulara dayanıyor.
İktidar partisinin, 17 Aralık operasyonlarından, algı bağlamında yara almadığını söylemek zor ama bu saldırıların pusu ile gerçekleştiği yönündeki kuvvetli bulgular, Ak Parti’ye oy vermekten yorulan kesimleri bile yeniden aynı safta toplamaya başladı.
Ortaya çıkan ses kasetlerinin doğru ya da yalan olduğuna dair kesin bir fikir söylemek mümkün değil ama yasa dışı yöntemle yapıldığı açık.
Mahkeme kararı olmayan dinlemeler delil olamayacağına göre, dinleyenlerin amacının algı yönetimi olduğu ortada.
Muhalefetin, bu yasadışı dinlemelerden siyasi sonuç çıkarma gayretlerine, merkez sağ ve muhafazakar seçmen ihtiyatlı yaklaşıyor.
Ak Parti’nin, 30 Mart yerel seçimlerinde yüzde 40’ın altında oy almayacağını, hatta yüzde 42-43 civarına ulaşacağını tahmin ediyorum.
Cemaat, CHP, MHP, kısmen BDP, İsrail, ABD yönetiminin bir bölümüne karşı tek başına mücadele eden iktidar partisi, geçmişte aldığı oy oranına bile ulaşsa; siyasal tarih bunu büyük başarı olarak yazacaktır.
İktidar partisine oy veren, ya da oy verme potansiyeli taşıyan seçmenin bakış açısı şu;
“İktidarın yolsuzluk yaptığı şüpheli ama iktidara pusu kurulduğu gerçek. Pusuyu, illegal yapıyı sorgulamayanlar, iddia üzerinden nasıl infaz yaparlar?”
Ak Parti’yi yüzde 40 bandında tutacak gibi görünen ana damarın durduğu nokta bu.
CHP, Mustafa Sarıgül ve Mansur Yavaş’ı aday yapmamış olsaydı, bu yerel seçimlerde dramatik bir sonuçla karşılaşabilirdi. Sarıgül ve Yavaş isimlerinin getireceği artı oy ile tabanı açısından makul sayılacak bir orana ulaşacağını öngörüyorum.
MHP’nin ise bu seçimlerin sürprizi olacağına dair emareler kuvvetleniyor.
MHP’nin neden yükselişte olduğunu siyaset uzmanlarına bırakıyorum ama özellikle büyükşehirlerin dışındaki yerlerde, ciddi bir oy artışı yapabilir. Hatta, Adana dahil bazı önemli şehirlere üç hilal bayrağı çekilebilir.
Yerel seçim sonuçlarının, TBMM’de grubu bulunan, bulunmayan tüm partileri tatmin edeceğini düşünüyorum.
Hiçbir parti, “Hezimet yaşadık” duygusuna kapılmayacak!
Sarıgül neden teğet geçiyor?
Mustafa Sarıgül’ün kendisine göre bir karizması var ama nedense, yaklaştığı her şeyi son anda avuçlarından kaçırıyor.
Baykal’ın koltuğuna uzanmak üzereyken, Ateş Ünal Erzen’e attığı yumruk, kaderini şekillendirdi.
Kısa süre önce de Feshane’de bir vatandaşa yumruk attı.
Daha doğrusu yumrukla tokat arası bir itekleme diyelim.
Bir parça tahrik edildiği doğru ama bu fotoğraf, geçen zamanda, Sarıgül’ün sinirlerini yönetme konusunda mesafe alamadığını da göstermiş oldu.
Sarıgül, bazı yönleriyle Erdoğan’ı andırıyor ama Sarıgül’ün Başbakan gibi misyona dayanan güçlü bir öyküsü yok.
Bu yüzden kamuoyuna vereceği fotoğraflarda bu kadar rahat davranmamalı.
Aksi halde hayatı boyunca Şişli belediye başkanlığı dışında her makamı teğet geçen bir siyasetçi olarak anılabilir.
Ankara’da silah sesleri!
Ankara’nın Türközü ve Bademlidere civarlarında uzun süredir silah sesleri yankılandığına dair duyumlar geliyordu. Münferit diye dikkate almadım ama geçenlerde, gazetemizin ulaştırma şefi Gökhan Lekesiz, “Bademlidere’de her gece silah sesinden uyuyamıyoruz!” deyince, problemin yazılma kıvamına geldiği ortaya çıktı.
Ankara emniyet müdürü Kadri Kartal’ın dikkatine!
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki Köşesinden alınmıştır…