Türkiye yeni bir sürece girdi bir süredir, diyebiliriz. Bu hem ekonomik boyutu hem de siyasi boyutları olan bir süreç. ‘Ekonomik boyut’ dedikten sonra ‘siyasi boyutları’ kavramını kullanmamı bir sürçü lisan kabul etmeyin, bilerek kullandım. Bundan sonra siyaseten çok şey olabilir anlamında…
Ekonomi belli; işsizlik artıyor, enflasyon bir türlü normal seviyeye düşürülemiyor, milli gelir artacağına azalıyor, tasarruflar ve yatırımlar azalıyor, borçlanmada anormal artış var, faiz oranları düşürülemiyor, halk gittikçe daha çok geçim derdinde ve yoksulluk artıyor...
Ancak, siyasetin durumu belirsiz. AKP, daha doğrusu Erdoğan kendisini mutlaka anayasa değiştirecek kadar önemli bir sayıyla iktidar olmak zorunda hissediyor. Aksi halde bir Türk tipi başkanlık sistemi kuramayarak gücünü kaybedeceğini ve sonunun iyi olmayacağını gayet iyi biliyor. Son zamanlarda AKP sürekli oy yitirmeye başlayıp bu durum “Süleyman Şah Zaferi” ile perçinleşince aniden HDP ile silah bırakma çağrısını yapma gereği duydular. Bu durum seçimin konusunu ekonomiden Kürt sorununun çözümüne itti. Fakat, Kandil, terslik yapıyor ve hala taviz istiyor. Örneğin, kimsenin anlamadığı 10 maddenin anlatılmasını, Öcalan ve KCK’lılara af getirilmesini, İç Güvenlik Paketinden vazgeçilmesini, seçim sonrası için garantiler verilmesini…
Muhakkak ki seçime terörsüz girmek AKP’ye artı sağlar, ancak PKK çok şey istiyor ve bunların hepsini vermek de AKP’yi yıpratır. Gerçi bunlarla ilgili sözler verilmiş durumda ama seçim öncesi bunları gündeme taşımak AKP için çok yanlış olacak… Ancak, PKK, Erdoğan’ın ne olursa olsun iktidar olmalıyım zaafını çok iyi yakalamış durumda, sonuna kadar kullanacak… AKP, Erdoğan’ın şahsi ikbali için devlet ve toplumdan çok fazla taviz verecekmiş gibi görünüyor…
Dolayısı ile üzerinde bir az düşünürseniz rahatlıkla sayabileceğiniz gibi siyasette çok alternatif var. En azından şu ünlü ama kimsenin anlamadığı 10 madde anlaşılsa dahi siyaseti çok etkileyecek sonuçlar doğurabilir. Lütfen aşağıdaki maddeleri bir kez daha okur musunuz, ne anlıyorsunuz?
1 - Demokratik siyasetinin içeriği tartışılmalı.
2 - Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarını tartışmalıyız.
3 - Özgür vatandaşlığın yasal ve demokratik güvenceleri.
4 - Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına ilişkin başlıklar.
5 - Çözüm sürecinin sosyo ekonomik boyutları.
6 - Çözüm sürecinin yol açacağı yeni güvenlik yapısı.
7 - Kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal güvenceleri neler olabilir?
8 - Kimlik tanımı, kavramına ilişkin eşit mekanizmaların geliştirilmesi.
9 - Demokratik cumhuriyet, ortak vatan, milletin demokratik ölçülerle tanımlanması.
10 - Bütün bu demokratik hamleleri içselleştirmeye yarayan yeni anayasa.
Bunlar toplum tarafından kolay anlaşılmayacak maddeler. Aslında kısaca Kürt kimliğinin resmen tanınmasını, Kürtlere statü verilmesini, devlet şeklinin ve düzeninin değişmesini, Güneydoğuya ekonomik ve sosyal ayrıcalıklar tanınmasını gerektiriyor. Bir cümleyle Türkiye Cumhuriyeti yıkılıyor başka bir devlet kuruluyor… Bunu halk ne kadar hazmeder şu aşamada siz tahmin edin…
AKP ve HDP birlikte seçime yönelik, kendilerinin oylarını artıracak çok önemli bir adım attılar ama sonuç ne olur bilinmez. Sonuç hep bizim istediğimiz gibi çıkmayabilir, tıpkı bu fıkradaki gibi;
İsa, bir gün çölde gezinirken, ağlayan bir ihtiyar görmüş, yanına yaklaşıp derdini sormuş. İhtiyar,
“Kaybolan oğlumu arıyorum ama artık umudu kesmek üzereyim” deyince İsa yaşlı adama acımış ve
“Oğlunu beraber arayalım” demiş. Ve sormuş “İhtiyar, oğlunu tanıyacağımız bir işaret, bir iz var mı, mesela doğum lekesi filan?” ihtiyar, “Evet, oğlumun ellerinde ve ayaklarında çiviler vardı” deyince İsa’nın gözleri dolmuş ve haykırmış, “Baba!”
İhtiyar da haykırmış, “Pinokyo!”
Evet, herkesin aradığı ve buldum sandığı şey çok farklı bir şey çıkabilir… Örneğin, Kandil, ‘Burada samimiyet yok, sen daha seçim barajını indirmeden benden nasıl silah bırakmamı istiyorsun’ derse beklentiler farklılaşmaz mı?