Sumen altı edildi ama AK Partili Meclis Üyesi ile MHP’li Başkan adayı kumar oynatmaktan gözaltına alındı!
Bu köşeyi takip edenler hatırlayabilir; Yaklaşık 4-5 aydır Ankara’nın Altındağ ve Mamak ilçelerinin kumar cennetine çevrilmeye çalışıldığını defalarca kaleme aldım. Ankara Valisi Alaattin Yüksel’in talimatıyla başlatılan operasyonlarda çok sayıda fail yakalandı. Haklarını yemeyelim; Ankara Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya, Mamak Emniyet Müdürü Rüstem Özbek ve yardımcıları da konuya hassasiyetlerini arttırınca Ankara’daki kumar furyasının ateşi kısmen söndü. İşte bu operasyonların birinde polisi şoka çeviren bir gelişme yaşandı. Yaklaşık 3 hafta önce birisi AKP’li, diğeri MHP’li iki siyasetçi, polisin baskınıyla, “kumara yer sağlamak” suçlarından 24 saat gözaltına alındı. Gözaltına alınan siyasetçilerden birisi halen AK PARTİ’de meclis üyesi ve belediyede çok önemli bir komisyonun başında, diğeri ise son yerel seçimlerde MHP’den Ankara’da bir ilçenin belediye başkan adayı olmuştu. Kumar baskınında bu tabloyla karşılaşan emniyet yetkilileri ilk şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra tüm torpil çabalarına rağmen iki siyasetçiyi de gözaltına aldı. Bir süre sonra polisin üzerindeki baskı artınca, emniyet çaresiz kalarak iki siyasetçiyi serbest bırakmak zorunda kaldı. Emniyetin üzerindeki abluka o kadar yoğunlaştı ki, bu yazdığım bilgiler polis adliye muhabirlerine dahi sızdırılmadı. Gerektiğinde emniyeti de en sert şekilde eleştiriyoruz ama bu fotoğrafla şu iyice anlaşıldı ki; siyaset kurumu, elini polisin yakasından çekmediği sürece asayiş berkemal olmayacak! Ankara polisinin bu olayda gösterdiği dirayeti kutluyorum…
Dip not: 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 228. Maddesi; “Kumar oynanmasına yer ve imkan sağlayan kişi, bir yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır. Bu suçtan dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirleri hükmü uygulanır…”
Öyle bir hamle ki!
Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ikinci kez Cumhurbaşkanlığı’na seçilme hakkı tanımasının ardından AK PARTİ cephesinde hamleler sezonu açıldı. Geçen hafta bir gazetenin sürmanşetine giren “Numan Kurtulmuş’un AKP’ye geçmesi an meselesi” haberi bu hamlelerin en ciddilerinden…
Gül ikinci kez aday olma hakkı elde ederek masada elini güçlendirirken, Erdoğan da partiye yeni bir lider adayı monte edilmesi söylentisini başlatarak Gül’e karşı ciddi bir hamle yaptı. Edindiğim bilgiler hamlenin planlanmasındaki “USTA”lığı gösteriyor.
Ak Parti kulislerini alev alev yakan Kurtulmuş haberinin kaynağının ustaya çok yakın biri olması dikkat çekici.
Usta, hamlenin hedefindeki kişi fark etsin diye hamleyi açık planlamış belli ki…
AB’nin raporu can sıktı
Avrupa’dan Hükümete yönelik eleştirilerde son yılların en can sıkıcı kararı geldi. Karar başta Adalet Bakanı Sadullah Ergin başta olmak üzere hükümetin canını aşırı derece sıkmış. Avrupa Konseyi’nin hukuk alanında danışma organı görevini yürüten Demokrasi ve Özgürlük İçin Avrupalı Yargıçlar Birliği’nin gözlem raporunda, Adalet Bakanlığı’nın takip ettiği üç davaya vurgu var çünkü. Deniz Feneri, Şike ve MİT/KCK davalarına Hükümet’in doğrudan müdahale ettiği, yargıyı siyasallaştırdığı vurgulanıyor raporda. İktidara yakın unsurların yargıdan muaf hale getirildiği, yargı ne zaman iktidara yakın birine dokunsa, ya hakim/savcı değişikliği yapıldığı ya da yasal değişikliğe gidildiği vurgulanıyor.
Kişisel değerlendirmeme göre AB raporunda eleştiri getirilen bazı unsurların objektifliği her ne kadar tartışmaya açık olsa da, Özel Yetkili Mahkemelerle ilgili son değişikliklere bu rapor ışığında baktığımızda AB raporunu tamamen dışlamak mümkün görünmüyor. Örneğin değişiklikle, Ergenekon/Balyoz/KCK gibi davalarda aynı dururken, “çıkar amaçlı suç örgütleri”yle ilgili yargılama izne tabi hale getirildi.
Darbe yapmak istediği iddia edilen kişilerin serbest bırakılacağı yönündeki tartışmayı “ustaca” yürüten AK PARTİ, tereyağından kıl çeker gibi, “çıkar amaçlı suç örgüt suçlarına” yasal zırh getirdi. Belediyelerden bakanlıklara kadar çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında yargılama artık izinsiz mümkün olmayacak. Hükümetin AK PARTİLİ isimlerin bu çerçevede yargılanmasına izin vermeyeceği bilindiğinden, savcılar da kendilerine oto sansür uygulayarak bu tip olayların üzerine gitmeyebilir. Bence hükümet bu konuda yanlış yaptı.
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…