Pazar günü yine yoğundu. Öğlen bir sivil toplum kuruluşunda konuşmacıydım. Aşağı yukarı 3 saatimi aldı. Sonra çeşitli randevularım, görüşmelerim vardı. Akşam 6’ya doğru yorgun-argın eve geldim. Eşim ameliyatı sonrası aylardır kemoterapi görüyor, tabi ki psikolojik olarak hassas bir dönemde ve özellikle akşamları yalnız bırakmamam gerekiyor. Çocuklar büyüdü ve Ankara dışındalar. Oğlum geçen hafta İstanbul’a bir sınav kazanıp gittiği için eşim daha da hassas bir döneminde… Buna rağmen sabah yazmaya çalıştığım yazılarımı tamamlamak için tam oturmuştum ki bacanağımın kötü olduğunu bildiren haber geldi. Yaklaşık 2 yıldır akciğer kanseriydi. Acele ile Batıkent’teki evlerine gittim, Doktor son günlerini yaşadığını söylemişti, can çekişiyordu, gidişimden 10 dakika kadar sonra kollarımızın arasında, kelime i şahadetle ruhunu teslim etti. Allah rahmet etsin.
Tüm olan biteni detaya girmeden, psikolojik olarak nasıl yıpratıcı olduklarını belirtmeden yazıyorum. Gece 02 gibi eve geldim. Uykum yoktu, oturdum yazılarımı tamamlamaya çalıştım. Sabah erken kalkıp son şeklini verip “Darbe!” başlıklı yazımı Türktime’a her zamanki gibi e-posta ile gönderdim. Pazartesi gecesi eve geldiğimde yazımla ilgili yorumlara bakmak için merakla Türktime’a girdim. Biliyorsunuz yazımda 4 bakanla ilgili Soruşturma Komisyonu kararının yapılan yolsuzluktan daha kötü olduğunu ve bir darbe etkisi yaratarak topluma, devlete, hukuk kurumuna, inançlarımıza zarar vereceğini savunuyordum. Bir darbe gibi uzun yıllar geleceğimizi etkileyeceğini belirtiyordum.
Gelen ilk 2 yorum yazımla hiç ilgili değildi. Biri CHP belediyelerini eleştiriyor, AKP belediyelerini övüyor, çaldılar ama belediyeciliğinden ötürü AKP’ye oy vereceğim diyor diğer yorum ise Çankaya Belediyesi ile ilgili bir eleştiri yapıyor ve beni nasıl bir ilgi kurduysa insan olmamakla suçluyor, “Siz de Allah korkusu yok mu” diye itham ediyordu…
Yıllardır yazıyorum. 2010’dan beri de Türktime’da yazıyorum. Burası çeşitli görüşlerimi sizlerle paylaştığım bir yer ama milletvekilliği ile ilgili işlerin takip edildiği bir yer değil. Yani seçmenimin iş, tayin, randevu gibi taleplerini buradan karşılamam muhakkak ki doğru olmaz. Yorumcumuz Çankaya Belediyesi ile ilgili bir sorununu bir önceki yazıma yorumunda belirtmişti. Özel bir talebe cevap vermem tabi ki mümkün değil ama inanın ilgilendim ve Başkan Alper Taşdelen ile görüştüm. Başkan Taşdelen telefonda ilettiğim konuyu ezbere biliyordu, konuya hakimdi ve “İlgili kooperatiften bazı bilgiler istedik, onlarda getireceklerini söylediler, hiçbir sorun yok, konuyu takip ediyorum” dedi. Konunun hal yolunda olduğunu görünce içim rahatladı. Zaten, benim isim belirtilmedikçe yorumculara ulaşma şansım yok. İnanın isim verilemedikçe hiçbir yorumcumu tanımıyorum ve şimdiye kadar da tanıma çabam olmadı. Dolayısı ile Çankaya Belediyesi ile ilgili misafir olarak yazan yorumcumu da bilemediğim için ve konusu, Başkan’ca belirtildiğine göre çözüm aşamasında olduğundan burada değinmedim. Dediğim gibi özel bir konuyu yazıya almam da doğru olmaz, takdir edersiniz ki…
Asıl söylemek istediğim şu; CHP belediyelerinin algısı haksızlık ediliyor diyebileceğimiz kadar kötü. Örneğin, Şişli Belediyesi… Şişli’de bir yolsuzluk yok, sadece siyasi ve idari bir sorun var yönetim içerisinde ama halka sanki bir yolsuzluk varmış gibi aktarıldı. Belediye Başkanı Hayri İnönü ile yardımcıları ve belediye meclisi arasında bir yetki sorunu oluştu. Kimse somut bir yolsuzluktan bahsedemez, tam tersine CHP’li Başkan olabilecek yolsuzluklara karşı önlem alıyor ama öyle bir algı yaratıldı ki 4 bakan ile ilgili somut yolsuzluk iddialarına karşı Şişli konuşulur oldu. Halbuki biri tarihin en büyük yolsuzluğu diğerinde ise yolsuzluk yok bir siyasi ve idari kapışma var. Ama algı nasıl? “AKP hırsız ama CHP’de farklı değil…”
Gel de isyan etme… Fıkrada ki gibi;
Adam komadadır. Başucunda ise perişan halde karısı günlerdir beklemektedir. Adam günler sonra uyanır, gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşur,
"İşten kovulduğum zaman yanımdaydın. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın"
Karısı takdir edilmekte olduğu zannıyla bir şeyler söylemeye hazırlanırken, Adam devam eder, "Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama çok geç oldu, yahu sen ne uğursuz kadınsın!"
İnanın CHP belediyeciliği AKP’den çok daha iyi ama beklenti ve algı yönetimi sorunu bir türlü aşılamıyor…
Konuyla ilgilenirseniz belediye mevzuuna devam ederim. Şu Gökçek belediyeciliğini de yazarım, CHP belediyeciliğini de…