Dünya genelinde, ileri demokratik ülkelerin de içinde bulunduğu bazı ülkelerde idam cezası olduğu gibi, AB ve Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin de içinde olduğu bazı ülkelerde idam hukuken mevcut değildir.
Bazı ülkelerde kanunlarda idam öngörüldüğü halde, fiiliyatta uygulanmamaktadır.
Dünyada idam cezasının hâlihazırda uygulandığı birçok ülkede idamın ya tamamen kaldırılması ya da sadece bazı özellik arz eden ağır suçlar hakkında verilmesi tartışılıyor.
İdam cezasının tamamen kaldırıldığı bazı ülkelerde idamın yeniden getirilmesinin istendiği de görülmektedir.
BM, uzun yıllardan beri aralıksız olarak dünya ülkelerinde uygulanan idam cezalarını durdurulması ve kaldırılması için çok yoğun çabalar sarf ediyor.
21. Yüzyılda idamın uygulandığı ülkelerin sayısı gittikçe azalmaktadır. 2019 verilerine göre, dünyada sadece 53 ülkede idam uygulaması var. Her ne kadar idamın uygulandığı ülkelerin sayısı az ise de, Dünya Nüfusunun takriben yüzde 60’ının yaşadığı ve içinde Hindistan, Çin, ABD ve Japonya’nın da yer aldığı ülkelerde idam cezası uygulanmaya devam etmeketdir.
ABD’de idam eyaletlere göre farklılık gösteriyor. 31 eyaletin kanunlarda idam yer almaktadır. Bazı eyaletlerde, idam kanunlarda mevcut olduğu halde fiiliyatta uygulanmıyor.
“İdam, Devlet Eliyle İşlenen Cinayettir” İddiası
İdama karşı olanlara göre, idam cezası, telafisi olmayan bir yaptırım türüdür. Bazı yargısal hatalar, dikkatsizlikler, aksinin ispatlanmasındaki zorluklar ya da imkânsızlıklar sebebiyle, bazı masum kişiler de idama mahkûm edilebilir. Bu da, masum bir kişinin canice katledilmesidir. Bir kişiyi, bir başka kişinin canice katletmesi ile devletin idam kararının infazı yoluyla katletmesi arasında bir fark yoktur.
İdama karşı olanlara göre, idam edilen kişilerin yakınları çok elim ıstıraplar çekerler. Bunun manası, bir kişinin idam edilmesi sebebiyle idam edilenin yakınlarının cezalanmasıdır.
İdama karşıtlarına göre, “hayat, en kutsal haktır, bütün diğer hakların varlığının ön şartıdır, bir kişi kaç kişiyi öldürürse öldürsün, o kişinin hayatının mutlaka korunması gerekir”.
Bir başka gerekçe, idamın hiçbir caydırıcılığının mevcut olmadığı yönündedir.
Bu kesime göre, idam isteğinin temelinde “kin ve intikam duygusu” vardır. Cezalar, intikam aracı olarak kullanılamaz. Temel değer “insancıllık” olmalıdır.
İdamın kaldırılmasını savunanlara göre, “insanın tabiatı ve vicdanı, idamdan nefret etmekte, idamı reddetmektedir”.
Bunlara daha başka gerekçeler de eklenebilir.
Amerika’da İdam ve Yaşananlar
Burada önce Amerika’da icra edilen bir idam vakasına yer vereceğim, sonra da bu vaka üzerinden idamla alakalı bir değerlendirme yapacağım.
ABD’nin Arizona eyaletinde Frank Atwood, 1984 yılında 8 yaşındaki Vicki Lynne Hoskinson adındaki 8 yaşındaki küçük bir kızı, cinsel istismarda bulunarak öldürdü.
Atwood, uzun yargılamalardan sonra, Vicki’e karşı cinsel istismarda bulunma ve öldürme suçundan dolayı idama mahkûm edildi.
Atwood, işlediği cinsel saldırı ve öldürme fiilinin üzerinden 34 yıl geçtikten sonra, 8 Haziran 2022 günü Türkiye saatiyle gece yarısı 00.10'da zehirli iğne ile idam edildi.
Atwood’un infazı sırasında aralarında katledilen Vicki’nin annesi Debbie Carlson’ın ve Atwood’un karısı Rachel Atwood’un da bulunduğu yaklaşık 40 kişi idam sahnesini dakikası dakikasına izlediler.
34 yıllık süreçte, Atwood ve avukatı idamdan kurtulmak için her türlü yolu denedi.
Bu 34 yıllık süre içinde, Vicki'nin ailesi, her gece gözyaşları, derin ızdıraplar içinde yatağa yattılar. Sabırla sapık sanığın layık olduğu cezaya çarptırılmasını beklediler.
Vicki'nin annesi Carlson, “Bugün kızımız Vicki için nihai adalet yerini buldu. Vicki, etrafındaki herkese bulaşan bir kahkahası ve kalbimizi eritecek gülümsemesi olan canlı küçük bir kızdı” diyerek gözyaşlarına boğuldu.
İdam Karşıtlarına Göre Frank Atwood’ın İdamı
İdam karşıtlarına göre, Atwood’ın idam edilmesi ile ABD büyük bir cinayet işlemiştir. Atwood, Vicki’yi öldürmekle nasıl canice davranmışsa, ABD de bu caniyi idam etmekle, aynı derecede canice cinayet işlemiş olmaktadır.
Peki, Atwood’ın işlediği cinsel sapıklığı ve cinayeti anladık da, bu cinayet sebebiyle verilen mahkeme hükmünün icrası nasıl cinayet oluyor?
Sizce bu mantıkta bir terslik yok mudur? Bu sorunun cevabını SAFİ vicdanlara havale ediyorum.
İdam karşıtlarına göre, Atwood bin kişiyi de öldürse, insancıllık gereği idam edilmemeli, mutlaka yaşatılmalı.
Bir soru: Vicki’nin canice ve sapkın bir şekilde öldürülmesinin hiçbir manası yok mudur? Bu sorusunun cevabı maalesef açıkta kalıyor.
Bu kesime göre, Vicki’yi öldüren Atwood’in cezaevinde yaşatılması insancıllıkmış. Hatta bu sapık adam, bin kişiyi de öldürse, yaşatılması, insancıllık gereği imiş.
Peki, sapık katilin öldürdüğü Vicki ya da bin kişi, yoksa insan değiller mi? Bunlar insan ise, insancıllık, bunların yakınlarının vicdanlarını rahatlatmayı gerektirmiyor mu?
Bu fikri savunanların acaba yakınları hiç cinayete kurban gitti mi?
Bu sorular daha da çoğaltılabilir.
Hunharca ve canice işlenen cinayetle ocaklarına KOR ateşi düşmeyenler, bu acıyı yaşayanları anlayamazlar. Bunların kalp gözleri kapalı ve vicdanları duyarsızdır.
İdam karşıtları sürekli, idam edilen caninin yakınlarının, idam sebebiyle yaşamaları muhtemel olan acıları öne çıkarıyorlar.
Peki, idam karşıtlarına sormak lazım, yakınları cinayet ya da cinsel sapkınlıkla öldürülen kişinin yaşadıkları acı değil mi? bir diğer halk deyişi ile Katillerinki, canilerinki, sapkınlarınki CAN da, cinayete kurban gidenlerin ve yakınlarınınki PATLICAN mı?
Elbette ki, masum kişilerin idam edilmesi kesinlikle kabul edilemez.
Bir kişiyi canice katleden, belki de yüzlerce, binlerce kişinin hayatına hunharca son verenlerin, bu fillerinin maddi gerçeklikle uyumlu olarak kesin olduğu mahkeme kararı ile sabit olan kişilerin mutlaka yaşatılması çabası niçin bu kadar önemli?
Burada bir terslik var. Yani, yüzlerce, binlerce kişiyi hunharca katleden kişinin yaşatılmasını savunup, katledilenlerin yakınlarının acılarını görmemek, hafifsemek, yok edilen hayatları değersizleştirmek, “öldüyse ne oldu sanki” demek, insancıllık değil, bilakis insafsızlık ve vicdansızlıktır. Caninin idam yoluyla devlet tarafından öldürülmesini, canice öldürülenlerden çok daha büyük bir cinayet olarak değerlendirmektir. Burada bir ADALET terazisi yerine, canilerin her halükarda, cinayetleri ile birlikte yaşatılması çabası söz konusu.
Bu düşüncenin neticesi, canilerin, katillerin hayatını, katledilenlerin hayatından üstün tutmaktır. Benzer şekilde, sapık, cani ve katil olan kişinin yakınlarının, idam sebebiyle çekecekleri varsayılan acılarını, katledilenlerin, cinsel saldırıya maruz kalanların yakınlarının çektikleri acılardan çok daha üstün hale getirmek, bu acıları görmezden gelmektir.
Adam kalkıyor birine, önce cinsel saldırıda bulunuyor, sonra da onu canice öldürüyor, hatta cesedini yüz parçaya bölüyor, sonra da bu adam gayet masum, aman yaşatalım deniyor.
Birisi kalkıp, “bu cani adam, 8 yaşındaki çocuğa, önce cinsel istismarda bulunuyor, sonra da onu canice katlediyor, bu adam nasıl yaşatılır”? deyince, “efendim hukukta kin ve intikam duygusu ile hareket edilmez” denerek, bu sözün sahibi linç ediliyor.
Allah aşkına, bu ülkede ve dünyada, kadına yönelik cinayetlerden, çocuklara yapılan cinsel istismarlardan, hunharca katliam yapmalara kadar çok sayıda hadiseler gerçekleşiyor. Bu hadiseleri yapanlar cezaevlerinde TIKA BASA doyuruluyor, kimse bunlara zarar vermesin diye devlet onlarca önlem alıyor, evlatları, anaları, babaları katledilenler, cinsel saldırıya maruz kalanlar da bu yaşananları gözyaşları içerisinde seyretmekle kalıyorlar.
Kimse kusura bakmasın, bir veya bin ya da bir milyon kişinin hayatına son veren bir canavara verilecek hapis cezası, bir ceza değil, onu ödüllendirmektir. Belki, bu cani yaratık bir süre hürriyetinden alıkonulduğu için üzülecektir. Ama bir müddet sonra, katlettiği kişilerin sayısı arttıkça cezaevinin külhanbeyi, reisi olarak yaşamakta, orada kendi saadet düzenini kurmaktadır. Bazı İNSANCILCILAR da bunu ALKIŞLAMAKTA, aman bu düzen aksamasın diye bütün dünyayı ayağa kaldırmaktadırlar.
Bir hukukçu olarak, cinsel istismarla birlikte gerçekleştirilen katliamların, taammüden gerçekleştirilen insanı öldürmelerin vb. bazı ağır suçların yaptırımı mutlaka İDAM olmalıdır. Yargılamaya ilişkin bazı sorunlar olduğu söylenebilir. Elbette ki, bunların da mutlaka düzeltilmesi bir ön şart olarak gereklidir.
Benim vicdanım, canice cinayet işleyenlerin, cinsel istismarla birlikte yapılan katliamların cezasının, ödüllendirilmesi mahiyetine bürünen bir hapis olmasını kabul etmiyor.
Daha önce bir vesileyle belirtmiştim; tekrar ifade etmek istiyorum. İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener 24.06.2018 tarihinde yapılan seçimlerden 4 ay önce “idam çözüm değil” açıklaması yapmıştı. Aynı Akşener, 18.08.2019’da Kırıkkale’de eski eşi tarafından kızının önünde hunharca katledilen Emine Bulut’un ailesini ziyaretinin ardından “Sayın Cumhurbaşkanı aynı zamanda AK Parti'nin genel başkanı. Partisine verecek talimatı, onlar hazırlayacak, ben de imzalayacağım” diyerek idamın getirilmesine destek verdi. Akşener’e göre, çocuk istismarı ve kadın cinayetleri için idam düzenlemesi yapılabilir.
Aile ocağına, hunharca işlenen cinayet, çocuk istismarı vb. ateşi düşmeyenler, kusura bakmasınlar, bu konuda bol keseden konuşmasınlar.
Birazcık, yürekleri yanan, her gece vahşice ve canavarca kaybettikleri evlatlarının, eşlerinin, diğer yakınlarının şifa bulmaz acılarıyla sabahlara kadar uyuyamayanların, ağıttan göz pınarları kuruyanların yaşadıklarını empati yapmaksızın bu mesele çözülemez.
Bu vesileyle birilerinin “devletin vahşice işlediği cinayet” olarak değerlendirdikleri cinsel sapık ve cani katil Atwood hakkında verilen idam hükmünün infaz edilmesi bir hakkın yerine getirilmesi, adaletin hakkıyla tecelli etmesidir.
Efendim “İdam caydırıcı değil” söylemlerinin de bir anlamı yoktur. İdam, sadece caydırıcılık için değil, bir hakkın ve adaletin yerine getirilmesi için gereklidir. İdam cezasının caydırıcılığı büyük ölçüde ahlaki, kültürel, dini inanç vb. etkenlere bağlıdır. Burada sözü edilen etkenlere de bağlı olarak, idam, bazı ülkelerde caydırıcı olabileceği gibi, diğer bazı ülkelerde olmayabilir. Sadece caydırıcı olmamak etkeni, bu yaptırım için tek ölçüt olamaz.
Nihai olarak ifade etmek gerekirse, VİCDANLAR, İNSANCIL hassasiyetler ve adalet ölçütünde, katillerin, canilerin, cinsel sapıkların yaşatılmasından değil, bilakis, bunların layık oldukları İDAM cezasına çarptırılmamasından rahatsız olur. Aksi yöndeki iddialar, sadece VİCDANLARI yok eden fiillerin faillerinin ödüllendirilmesine hizmet eder.
Belki bu sözlerim, Dünya genelinde yükselen bir trende sahip olan idam karşıtlığı ile çelişebilir. Ama, ben burada VİCDANIMIN sesini dillendiriyorum. İdam sebebiyle bazı VİCDANSIZLARIN üzülmeleri beni hiç de IRGALAMIYOR.