13 Ekim 2010, Ankara’nın başkent oluşunun 87’inci yılı. Hüzün ve soru işareti taşıyan bir yıldönümü… En büyük ilimiz İstanbul imparatorlukların ve tarihin sembolü, Ankara ise Türkiye Cumhuriyetinin... İstanbul Osmanlı’nın Payitahtı olduğu kadar Doğu Roma’nın da başkenti. Neredeyse insanlığın ortak malı. Ankara ise bize ait. Hala garip ama gururlu… Kimi yabancı dillerde İstanbul, “Constantinople” olarak adlandırılır; fakat Ankara her dilde Ankara’dır.
Geçtiğimiz yüzyıllar boyunca, toplumlar için İstanbul’a sahip olmaktan daha çok kıskanılacak oldukça az şey vardı. İmparatorluklar çağında İstanbul, tarih boyunca koruduğu emsalsiz konumu ve ihtişamlı güzelliği ile hangi devletin elinde ise o devletin gücüne güç kattı. Pek çok dini ve etnik kimliği bünyesinde barındıran Osmanlı, imparatorluk kimliğine İstanbul’a kavuşmasıyla ulaştı. Ancak, Ankara Hükümeti 24 Temmuz 1923’de Lozan’da zaferini taçlandırdığında, imparatorluklar çağı da geride kaldı.
İsmet Paşa 9 Ekim’de Ankara’nın başkent olması için kanun teklifini Büyük Millet Meclisi’ne verdiğinde, İstanbul’daki işgal kuvvetlerinin şehri boşaltma işlemi 3 gün önce tamamlanmıştı. İşgal kuvvetleri gittiğine göre, Ankara Hükümeti İstanbul’a taşınmayı da seçebilirdi. Ancak, Ankara Hükümeti Anadolu’da kurulacak olan devletin başkenti olmak için gereken özellikleri Ankara’da buldu ve 13 Ekim’de Büyük Millet Meclisinde kabul edilen yasa ile, “Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara” oldu. 13 gün sonra ise Cumhuriyet ilan edildi. Batılı, “Büyük” devletlerin yıllarca İstanbul’dan büyük elçiliklerini Ankara’ya taşımamalarına, Ankara’yı “Geçici başkent” görmelerine rağmen Ankara sabretti ve kazandı.
Ülke kaynaklarını Anadolu’nun merkezinde tesis etme gereği ve güvenlik açısından avantajlarına rağmen, Ankara o tarihlerde İstanbul’un aksine 30-40 bin nüfuslu, şimdiki ölçülerimizle bozkırın ortasında küçük bir kasabaydı. Ayrıca tüm Anadolu’nun kaderini Ankara da paylaşıyordu; yani birkaç yüzyıldır ihmal edilmişti. Diğer yandan, Anadolu’da yeni bir uygarlık yaratmak için, yeni bir Başkent oluşturmak gerekiyordu. Bunu İstanbul’un ihtişamına, tarihten gelen şöhretine rağmen başarmak ise gerçekten güç işti. Öbür taraftan çok daha güç bir iş başarılmış, milli mücadele başarıyla kazanılmış ve yıkılan bir imparatorluğun küllerinden, yeni bir Cumhuriyet kurulmuştu. Sonuçta, Cumhuriyet kimliğini Ankara ile buldu, Cumhuriyetin sembolü Ankara Cumhuriyet’le birlikte serpilip gelişti. Bir yandan yeni kurumlar oluşturuldu, diğer yandan Türk kültürü –bu kez Ankara’nın önderliğinde- yeni sentezler üreterek gelişmeye devam etti.
Ankara’ya paralel olarak, ihmal edilmiş Anadolu coğrafyası da gelişti. Bu yönüyle Ankara’nın gelişimi, yüzyıllar boyu ihmal edilmiş Anadolu’nun gelişiminin, Cumhuriyetin Anadolulu karakterinin sembolüdür.
Şimdi Anadolu bir tercihe doğru hızla sürükleniyor; Başkent Ankara mı kalmalıdır yoksa İmparatorlukların başkenti İstanbul’a mı taşınmalıdır?
Bu soru aslında içinde o kadar çok soruyu barındırıyor ki…
Cumhuriyetin 100’üncü yılında da Ankara başkent kalabilecek mi?
En azından bu, bizim bildiğimiz Cumhuriyetin başkenti kalabilecek mi?
Ne dersiniz?
Çoğu konuda “Siyaset yapmadan cevaplayın” diyorum ama bu tam siyasetlik bir konu. Ancak yine de günlük siyasetten sakının lütfen…