Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Bugünki muhalefetin çapı konusunda hemen hemen herkesin ortak bir fikri var.
BECERİKSİZLİK...
Oysa iyi bir muhalefet, sadece kendisini büyütmez, aynı zamanda iktidarların çöküşünü geciktirme görevi de yapar.
Yarışan, aynaya bakan bir iktidarın ömrü uzun olur.
Güç sahiplerinin aynadan ürkmesi, şakaklarının kırlaşmasını görmemek içindir.
Oysa, o kırlaşan saçların oranı, bundan sonraki süreci yönlendirmede hayati bir rehber olabilir.
Muhalefet, Osmanlı'da da vardı.
Osmanlı'da taşrada şehzâde merkezli, İstanbul'da yeniçeri merkezli muhalif hareketler az olmamıştır.
Hatta, muhalefet olgusu Osmanlı tarihi için erken devirlerden îtibâren söz konusu olmuştur. Sultan II. Mehmed'in ilk saltanat günlerinde karşısında bulduğu Çandarlı Halil Paşa ve onun yanında yer alan Yeniçeri Ocağı'na karşı, tahtı ikinci kez devir alması... Bunun ardından bu muhalif gruplaşmayı etkisizleştirmek amacıyla incelikleri olan bir siyaset izlediğini tarihe meraklı olan okurlar bilirler.
Bugüne gelirsek...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhalefeti dizayn ettiği yönünde görüşleri çoğumuz duymuşuzdur.
Muhalefet böyle bir alan bırakıyorsa, Erdoğan'ın bunu yapmasından daha doğal ne olabilir ki?
Siyaseti kaba tabirle, "görülmeden görmek, vurulmadan vurmak " olarak tarif edebiliriz.
Beğenin beğenmeyin, siyasetin molekülleri böyle.
Ama hiç bir güç sınırsız da değil.
Örneğin Fatih Erbakan'ı bir şekilde ikna etmemek, edememek bu seçimin sonuçlarında etkili olacak gibi duruyor.
Oğul Erbakan'a yönelik Erdoğan'ın görüldüğünden daha farklı bir siyaset izlediğini düşünüyorum.
Erdoğan istese, Erbakan ile anlaşırdı ama bu anlaşma yakın vaadede kazandırsa da orta vaadede Erdoğan için riskliydi.
Elbette bu bir niyet okuması ama Erdoğan'ın "Bazı belediyeleri Erbakan'a verirsem partisini kökleştiririm!" diye düşündüğünü öngörüyorum.
Riskli bir karar mı?
Evet riskli ama kendi içinde de bir mantığı var.
Çünkü Erdoğan, kendisinden sonraki süreci de bugünden dizayn ediyor.
Kendisinin yokluğunda siyasi tabanları, DNA'ları yüzde 99 uyan bir partiyi neden kendi elleriyle büyütsün?
Erdoğan'ın veliahtlığı için damatlardan tutun da, Süleyman Soylu ve Hakan Fidan'a bir çok isim açık ya da kapalı konuşuluyor. Lakin...
Aslında bu bir dikkat dağıtma!
Çünkü, Erdoğan'ın Bilal Erdoğan'ın dışında veliaht olarak düşündüğü ikinci bir isim yok.
Liderlerin şüpheci olması doğaldır. İşte bu doğal şüpheciliğin 15 Temmuz darbe girişimi ile Erdoğan'ın ruh dünyasında katmerlendiğini tahmin etmek zor değil.
Kamuoyunda, Bilal Erdoğan'a yönelik algı ile gerçek arasında fark olduğunu söyleyebilirim.
Bilal Erdoğan'a "saf, deneyimsiz" gibi yorumlarla dudak bükülmesi gerçeği yansıtmıyor.
20 senedir babası Tayyip Erdoğan'dan olay yerinde ders alan bir öğrenci o.
20 senedir bakanlıkların, bürokrasinin işleyişinin canlı tanığı yine o...
Gücün nasıl yönetildiğini öğrendi.
Bilal Erdoğan açısından bunlar yeterli mi, o ayrı bir konu ama küçümseme ile yapılan değerlendirmeler doğru değil.
(Soylu ve Fidan konusu büyük başlıklar. Onları başka bir yazıda geniş yazarım. )
Sözün özü...
Siyasette her şey olabilir. Küçük de olsa bir ihtiyat rezervi koyayım ama Erdoğan'dan sonra partinin başına Bilal Erdoğan'ın dışında birisinin gelme ihtimali binde bir!
Erdoğan'ın Bilal Erdoğan'ı veliaht olarak seçtiğinin ilk somut işaretini belki de yerel seçimlerden sonra bir görevlendirme ile görebiliriz!
ANKARA YAVAŞ, İSTANBUL İMAMOĞLU'NUN!
Televizyondaki konuşmalarımdan ve yazılarımdan takip edenler 6 ay önce iktidar partisinin Ankara'da Turgut Altınok'u tercih edeceğini yazmıştım.
Başka meslektaşlarım da yazmış, söylemiş olabilirler tabii ki.
Beklenen oldu adaylığı açıklandı fakat...
Turgut Altınok bir türlü taraftarlarının beklediği performansı gösteremedi ya da ısrarla yanlış yönlendiriliyor.
Anketleri geçelim.
Her seçimde aynı öyküyü zaten görüyoruz. Her partinin kendi anketçileri kamuoyu meydana getirmeye çalışıyor.
Bir kaç istisnası var tabii.
Ama bir de sokağı gözlemlemek diye tüm anketlerin üzerinde Demokles'in kılıcı gibi duran gerçeklik kokusu var.
Ve o gerçeklik Mansur Yavaş'ın farkla kazanacağına dair güçlü emareler veriyor.
İstanbul'da da Murat Kurum'un beklenilen çıkışı yapamadığını yazabilirim.
Bir türlü havasını bulamadı.
Tıpkı Turgut Altınok gibi.
Kurum'un çalışmaları mekaniklik duygusu uyandırıyor. Doğal bir profil çizemedi şimdiye kadar.
Seçimin kaderini belirleyen asıl sosyoloji bambaşka!
İmamoğlu ve Yavaş'ın hiç zahmet etmeden hazıra kondukları bir hediyeleri var. İktidara yönelik tepkiyi mıknatıs gibi topluyorlar!
Üstüne CHP!
Onun üstüne sandığa gitmeyenler derken....
İmamoğlu da İstanbul'da çok büyük ihtimalle seçimi alır.
Tıpkı Yavaş gibi!
VELHASIL; Hayat kendini tanıma yolculuğudur ve gerçek özgürlük, kendine sahip olmakla elde edilir. - Aristotle
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 29613 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|