Ankara Temsilcisi, Köşe Yazarı ve Bir BAKAN!
Eskiden Ankara Temsilcileri'nin eleştirildiği iki temel konu vardı: İş takibi ve Karargâh’ın emir eri olma durumu. Işık Koşaner gazetecilerle sıra dışı diyalogu bitirme noktasına getirmişti. Necdet Özel'le birlikte karargâh gazetecilere kapılarını tamamen kapattı.
İş takipçiliği konusunda ise bilinenin dışında yeni bir durumla karşı karşıyayız. Artık patronunun işini takip eden temsilciler yerine "kendi işini takip eden temsilciler" dönemine geçtik. Örnek verelim; Bir Ankara Temsilcisi, tanınmış köşe yazarıyla beraber şirket kurdu. İlk icraatları da icracı bakanlığın dergisini çıkartmak oldu. Yani, para direkt Ankara Temsilcisi ve köşe yazarının cebine akıyor. Durum böyle olunca da kendi işlerinden daha fazla zamanı bu dergiye ayırıyorlar. Bu ve benzeri işler medyada itibarsızlık olarak kendilerine ve tüm medya mensuplarına dönüyor. Türkiye daha önce de "devir bu devir" diyerek cebini dolduran gazeteciler gördü. Ömürlerinin kısalığı, itibarlarının hali ve arkalarından neler söylendiği malum.
Ankara Temsilcisi, köşe yazarı ve bu imkânı onlara tanıyan Çevreci Bakan Beyi Başbakan Tayyip Erdoğan’a havale ediyorum!
Binali Yıldırım böyle ısınıyor!
AK Parti’nin Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı belli. Belli olmayan ise Erdoğan'dan sonra kimin Başbakan olacağı. Putin/Medvedev misali Abdullah Gül'ün ismi geçse de parti içinde şimdiden hazırlıklara başlayanlar var. İsmi en sık geçen Binali Yıldırım.
Dün bir gazetede Yıldırım'a açıkça bu durum sorulmuş. Verdiği cevap şöyle: "Ben varsayımlara göre hiçbir hesap yapmam, bir şey de söylemem. Ben mühendisim, benim işim hesap kitap." Buradaki "hesap kitap" vurgusu önemli. Zaten cevabın buraya alıntı yapamadığım bütün haline baktığımızda da Binali Yıldırım, "hayır" demiyor. Belli ki kafasında bu düşünce var. Aslında Başbakan Erdoğan'ın parti içerisinde en güvendiği isim Binali Yıldırım. Yani tercih noktasında bütün ipler Erdoğan'ın elinde olsaydı Yıldırım'ı o koltuğa oturturdu. Ama Erdoğan'ı da aşan etkenler mevcut. Binali Bey de bu durumu fark etmiş olacak ki, kendi gücüyle de bu yola asılıyor. Son dönemde bir "mühendis" gibi değil "parti lideri siyasetçi" gibi hitap tarzı tutturdu. Medya üzerinde çok etkili olduğu için konuşmaları geniş biçimde yer buluyor, canlı veriliyor. Elbiselerini ve imajını değiştirdiği gibi, kendisine pek de yakışmayan gözlüklerinden de kurtuldu. Halkla direkt temas kurmaya ve bakanlığının alanı dışında siyasi her konuya da girmeye başladı. Bu hamleler Erdoğan sonrası partinin kongreye tek adayla gitmeyebileceğinin işareti gibi.
Bizi Rezil Ettiler
Mehmet Ali Aydınlar ve Göksel Gümüşdağ, Başbakan Erdoğan'ın tam desteğiyle Futbol Federasyonu'nun iki önemli koltuğuna oturdular. Ancak şike soruşturmasında inisiyatif almadıkları için iş içinden çıkılmaz bir hale geldi. Şike yasasında Başbakan Erdoğan, partisini yıpratacak düzeyde açık risk aldı ve şike yasasını yumuşattı. Erdoğan her şeye rağmen bu süreçte medyaya verdiği açık demeçlerle Aydınlar ve yönetimini destekledi. Ancak sonuçta hem Aydınlar hem de Gümüşdağ istifa etti. Erdoğan'ın bu durumu çevresine, "O kadar güvendik destek verdik bizi rezil ettiler" şeklinde değerlendirdiği konuşuluyor.
Şekerini yükselttiler!
Birkaç gün önce Yenimahalle Belediyesi yetkilileri beni arayarak, “Başkanımız Fethi Yaşar’ın aleyhinde sert bir haber yazmışsınız.” dediler. Onlara, “En son 1 ay önce kendisiyle ilgili bir haber yazdım ve yazıyla ilgili de kendisiyle konuştuk.” dedim. Bana ısrarla, “Hayır, yeni yazmışsınız.” diye cevap verilince, “Okuma yazması olan tarihe bakar, anlar” yanıtını verdim. Olay tam anlamıyla trajikomik. Yenimahalle Belediyesi özel kalem yetkilileri bir ay önce yazdığım ve Başkan Fethi Yaşar’ın da haberi olan yazımı telefonda değiştirerek okuyunca, Fethi Yaşar’ın şekeri 400’e çıkmış.
Üstelik bu haberi basın danışmanına sorma gereği bile duymadan.
Fethi Yaşar Beyi uyarıyorum; Özel kaleminizdekiler katiliniz olacak!
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşe yazısından alınmıştır…