Geçen yazım dostların bildirdiğine göre çok ağır kaçmış. Anlaşılması için “Owleye” dostumuzun yazıları gibi birkaç kez okunması gerekmiş. Haliyle çoğunluk sonuna kadar okuyamadığı için yorumlayamamış da... Aslında çok önemli bir konuydu. Bahsettiğim “Piyasa İslamı- İslam suretinde neoliberalizm” adlı kitapta çok iddialı ve tartışmamız gereken görüş, tespit ve önermeler var. Bu nedenle bu yazımda kitabı tekrar ele alacağım ve yorumlarınızı bekleyeceğim.
Yazar kitaba “Tamamen dinsel referanslı alternatif bir medeniyet hayali üzerine kurulmuş İslamcı ütopyanın, belli bir noktadan sonra nefesi kesilmektedir” diye başlamış. Sonra İslamcıların artık militan İslam’dan, özellikle cihattan vazgeçtiklerini daha doğrusu, cihat kavramını da liberalleştirdiklerini anlatmaya çalışmış. İslamcıların artık İslam dinine bağlılıktan ziyade cemaatlerine veya örgütlerine bağlı olduklarını anlatmış. Yeni İslamcıların her şeyin örneğin Coca Cola’dan mayoya, rap türü müzikten iş yaşamındaki kadına kadar İslami versiyonunu oluşturmaya çalışmalarını ise “Kapitalist sistem, İslami kurumları, ahlak ve estetik anlayışlarını, tüketim dünyasının bir parçası yapmak için yeterince güçlüdür” önermesi ile eleştirmiş.
Sanırım en fazla eleştirilecek önermelerinden biri de türbana ilişkin olanıdır; “Giysiye ilişkin İslami yorumlar işte bu evrensel moda anlayışı içerisinde kendilerine özgü bir alan yaratmaya çalışmaktadırlar. Dolayısı ile bu gün türban küreselleşmenin kültürel alanda dayattığına bir alternatif olmaktan öte, sosyal anlamda talep edilen bir objenin (başörtüsünün) ticari bir mantık çerçevesinde, evrensel cazibe ve çekicilik ölçütleri göz önüne alınarak yeniden yorumlanması, pazarlanmasıdır”
Konuya ilişkin olarak yazar daha sonra şöyle devam etmiş; “Dinselin uyanışının ve burjuvalaşmasının kesiştiği noktada kitlelere açılan İslami moda: ‘İslami kabul edilebilirlik ölçüleri içinde İslami burjuvaziyi yeni tüketim tecrübe ve heyecanlara davettir’ Burada temel düzlem, referans noktası Batı’dır. Ve yapılan şey sahiplenilen Batı’nın farklı ve ilginç bir okuması kesinlikle değildir. İslamcı bir Türk enteklektüel altını çizdiği gibi türbanın ‘tüketilmesi’ İslamlaşma olarak okunabileceği gibi ‘islami burjuvazinin Amerikan Hayali’ olarak da değerlendirilebilir”
Kısaca yıllarca İslam ülkelerinde kalan ve İslami değişimi inceleyen yazar piyasa dediği kapitalist Batı’nın değerlerini içselleştirmiş ve kendi değerlerine uygun hale getirmiş, girişimciliğin ve kazanmanın erdemlerini kavramış bir İslami akım olduğunu ve bunun kültürel, siyasi ve ekonomik anlamda Amerikan etkisi altında olduğunu iddia ediyor.
Sanırım yazarın tespit ve önerilerini şiddetle red edenler olacağı gibi aynı şiddetle haklı bulanlar da olacaktır. Önemli olan İslami ideolojide bir değişimin başladığının tespiti ve bunun nereye doğru evrileceğinin şimdiden görülebilmesidir.
Yorumlarken İslam dini ile İslamcılığı ve İslami ideolojiyi karıştırmamaya çalışın lütfen…