Bir ramazan iftarında, bir mübarek ayda veya normal bir günde şu cümle bir Başbakan’a ait olabilir mi? İnanılacak gibi değil, bir Başbakan halkını böler, ayırır ve düşmanlığa yöneltir mi? Başbakan Erdoğan geçen Cumartesi akşamı galiba İmam Hatipliler iftarında aşağıdaki cümleyi sarf etmiş, inanamadım.
“Tencere tava çalanlara karşı yargıya giderek hakkınızı savunun. Yargıda onlar mücadele etsin. Yıllarca biz mücadele ettik şimdi onlar mücadele etsin.”
Lütfen bir daha okuyun. İçindeki kini görebiliyor musunuz? İnanılacak gibi değil… Demokrasiye zıt, İslamiyete zıt, insanlığa zıt… Bu cümleleri halktan -veya okuyucularımız arasından zor çıkar- “Ben Tayyipçiyim” diyen, körü körüne bağlı biri söylese anlarım ama Başbakan söyleyemez. Bilirsiniz ben Tayyip Beyi iyi bir siyasetçi olarak görürüm ama devlet adamlığı nezdimde sıfırdır. Bu cümlesi ile bir kere daha ispat etti. Tayyip Bey Başbakan olduğunu unutmuş, yine herkesin Başbakanı olduğunu unutmuş, ülkenin durumunu ve yakın geleceğini unutmuş sorumsuz bir muhalefet lideri gibi konuşmuş.
Türkiye sorunlu günler yaşıyor ama asıl sıkıntılı günler yakın gelecekte gibi görünüyor. Suriye meselesi Tayyip Beyin ve Dış İşleri Bakanı'nın hiç tahmin etmedikleri şekilde yürüyor. Tam bir bela, bataklık… Çıkamıyoruz da… Şimdi de sınırımızda bizim inisiyatifimizin dışında fiili bir devlet kuruldu, seyirci kalıyoruz. Zaten asker moralsiz, ama askeri bölgeye göz korkutmak için sevk edecek siyasi irade de yok.
“İmralı Barış Süreci” denilen konuda ayrı bir sıkıntı yarattı. Hükümet süreçten dönecek ama halka makul gelecek bir bahane arıyor. Sürecin tek iyi tarafı kanın durmuş olması. Ancak, işin doğrusu pek barış havası yok ortalıkta… Zaten aldığı yüzde 50 oya rağmen PKK’yı tatmin edecek bir Anayasa yapacak bir siyasi iradede bu alanda da yok.
Üçüncü olarak ta ekonomi gerçekten kötüye gidiyor. Herkes borçlu, herkes endişeli. FED kararı yakın gelecekte para musluklarının bize kapanacağını ve borçlanmanın pahalı hale geleceğini söylüyor. Kamu borcu/GSYH oranı tekrar yüzde 40’ların üzerine çıktı. Satılacak bazı Milli Piyango gibi kurumlar ve enerji özelleştirmelerinden başka ilave pek gelir kaynağı da kalmadı.
Gelecek yıl seçim yılı, bazı konularda radikal önlemler alınması ihtimali sınırlı. Tayyip Bey ise hakikaten kendinde değil ve son birkaç aydır dikkatle incelerseniz yukardaki örnekte olduğu şekilde iyice saçmalamaya, garip şeyler söylemeye ve yapmaya başladı. Meclis’teki AKP’li arkadaşlarımızdan biliyoruz ki ekibi ses çıkarmamasına rağmen hiç te mutlu değil.
Ben gelecek konusunda endişeliyim. Hatta bu gidişle normal zamanında Genel Seçimleri yapacağımızı dahi düşünmüyorum. Zira ondan önce Tayyip Bey arabayı çarpacaktır… Ya da kasten çarpacaktır.(Sebebini ayrıca yazacağım) Gidiş öyle maalesef…
Neyse, sizi sıkmak istemem. Bir fıkra anlatayım, yazımla irtibat kurmak ise size kalmış.
Temel trafik polisi olmuş, gelene geçene ceza yazıyormuş, halk Temelden illallah etmiş ve şikayette bulunmuş. Amiri de Temel'i ıssız bir köy yolunda görevlendirmiş.
Temel görev yerine gitmiş, beklemeye başlamış. Ne gelen var ne giden, Temel sıkıntıdan akşamı zor etmiş. Tam görev yerini terk edecekken bisikleti ile gelmekte olan bir papaz görmüş, hemen durdurmuş.
“Papaz efendi pu issız yerde tek başina korkmaymisun?”
“Niye korkayım evladım, ben yalnız değilim ki. Sağımda İsa, solumda Meryem Ana var, korkar mıyım hiç?” deyince Papaz, Temel hemen ceza makbuzunu çıkarmış ve
“Papaz efendi, sana üç kişi ile pir pisiklete pinmekten ceza yazayrım” demiş.