Savunma harcamalarının aşırı büyüklükte oluşu Türkiye’de bir şehir efsanesidir. Yıllardır çok fazla askeri harcama yaptığımız yazılır-söylenir, “Bütçenin yarısı savunma harcamalarına gidiyor” denir. Ne kadar doğrudur aslında çok fazla bilen, konu üzerinde çalışan, diğer ülkelerle karşılaştırma (Bencmarking) yapan da yoktur. Yakın zaman kadar askerlere ayıp olmasın diye veya başıma iş çıkarmayayım gerekçesi ile konu araştırılmazdı dahi. Arada bir general çıkar askeri harcamaların Türkiye için gerekliliğinden bahseder, -gerekçesi Türkiye’nin özel konumudur- NATO içerinde kıyaslanınca harcamaların en çok olduğu ülke olmadığımızı söyler bizde pek üstelemezdik. Gerçekte durum neydi pek bilmedik, bilmekte istemedik, araştırmadık.
Konuyla ilgili bir uluslararası sempozyuma konuşmacı olarak çağrılınca fark ettim ki konu geçmişteki gibi değil, inceleniyor, sonuçlar ortaya konuyor, kıyaslanıyor, yorumlar yapılıyor. Özellikle özel üniversiteler bu konuda güzel çalışmalar başlatmışlar.
Bilgi Üniversitesi’nden Prof.Dr. Nurhan Yentürk, “Askeri ve İç Güvenlik Harcamalarını İzleme Kılavuzu” adı altında bir çalışma ile alanında bir ilke imza atmış.
Ülkelerin askeri harcamalarını izleyip karşılaştıran 2 kuruluş varmış dünyada. 1- NATO 2-Stockholm Barış Enstitüsü. Bunların “Askeri harcama” tanımları da farklı. Örneğin Nato, jandarma, sahil güvenlik gibi paramiliter kuruluşların harcamalarını askeri kabul etmiyor SIPRI (Stockholm ) ise değerlendirmelerine alıyor.
Geçmişte bizde bir ara GSMH’nın yüzde 4,5’ine kadar çıkmış olan savunma harcamaları şimdi yüzde 2,5’a kadar gerilemiş.
Savunma harcamaları bütçemizin ise yüzde 8-8,5’ine tekabül ediyor ve yüksek bir rakam. Galiba NATO’da bütçeye oranı olarak 3’üncü büyük harcama bizde. Eğitimde uluslararası sıralamada ne kadar geri olduğumuzu hesaba katarsak çok yüksek bir düzey diyebiliriz.
Demokrasiyi sadece sandıktan çok oy alanın çıkması olarak alıyor sonrası ile pek ilgilenmiyoruz. Halk oy veriyor sonrasını getirmek de aydınların, Üniversitelerin, sivil toplum ve meslek kuruluşlarının görevi olmalı. Savunma harcamalarının yüksekliğini, eğitimin düşüklüğünü, eğitim sisteminin keyfi olarak değiştirilmesinin sebeplerini sorabilmeli, gündeme getirebilmeli, tartışabilmeli ve sonuç elde edebilmeliyiz.
Bir başbakan’ın halka yaptığı konuşmada Yasama organını hiçe sayarak, “Hafta sonu eğitim yasası değişikliği komisyondan geçecek” talimatı vermesini eleştirebilmeliyiz. Demokrasi kavramını biraz da buralarda, bu detaylarda arayabilmeliyiz.
Tekrar savunma harcamaları konusuna döneyim. Aslında askeri harcamaları yeterince denetlemiyoruz. Meclis denetimi de, Sayıştay’ın ve diğer birimlerin yaptığı idari denetimlerde yeterli değil. Ama bu durum sadece askeri harcamalar için değil her türlü bütçe harcaması için geçerli. Mevcut mevzuat ve uygulama ile yapılan denetim anlamlı değil. Siz hiç Kesin Hesap Kanunu nedir bilir misiniz? Üzülmeyin, bu konuda yetkili olan milletvekilleri de bilmez. Bu yıl 2010 Bütçe harcamaları kesin hesap kanunu ile bağlandı, bütçe de 15 milyar lira kadar ödenek üstü harcama yani izinsiz harcama olmasına rağmen mevzuat gereği bir şey yapılamadı.
Galiba demokrasi anlayışımızı bir az daha ileri götürmemiz ve detaylandırmamız gerekiyor.