Bugünkü konum spor ağırlıklı olacak.. Evet spor ama, içinde her yazımda olduğu gibi yine tabii Atatürk ve tarih bulunacak..
Son zamanlarda Atamıza yapılan saygısızlıklar içimizi yakıyor.. Milleti kahroluyor, olanlar bir türlü aklımızdan çıkmıyor.. Okullardan, Stadyumlardan Atatürk adını siliyorlar.. Bazıları da çıkıyor, Meclisin duvarlarındaki Atatürk resmini kaldırmaya kalkışıyor.. Atamıza karşı yapılmakta olan bu saygısızlar Türk Milletine kan ağlatıyor..
Atatürk, bu milletin atasıdır..
Yaşlımızın gencimizin, erkeğimizin kadınımızın, sivilimizin askerimizin, yönetenin yönetilenin, Beşiktaşlının, Fenerlinin, Galatasaraylının topyekun milletimizin Atası..
Bu gerçeğe rağmen son zamanlarda Fenerbahçe taraftarları Atatürk’ün Fenerbahçeli olduğunu iddia ediyorlar. Bu iddiaların çeşitli örneklerini, hemen her gün yazılı ve sözlü basında, sosyal medyada görmekteyiz..
Sosyal medyada bu yöndeki söylemlerden bir kaçı şöyle:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de Fenerbahçeli’ydi. Atatürk, 10 Ağustos 1928 günü, 3-3 berabere biten Gazi Kupası maçından sonra üçü Galatasaraylı ve ikisi Fenerbahçeli olan beş kişinin önünde aynen şunları söyledi: "Burada üçe üçüz... Çünkü ben de Fenerbahçeliyim!.”
“… 5 Haziran 1932’de Fenerbahçe Kulübünün Kuşdili’ndeki binası yanınca, ilk bağış Büyük Önderimiz’den gelmişti.. “
“Mustafa Kemal Atatürk’ün 3.5.1918 günü Fenerbahçe Kulübünü ziyareti sırasında, hatıra defterine yazdığı satırlar (mealen) şöyledir; Fenerbahçe Kulübü’nün her alandaki takdir edilecek faaliyetlerini işitmiş ve bu kulübü ziyaret ederek ve görevi geçenleri tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu görevi yerine getirme kısmeti bugünmüş.. Takdir ve tebriklerimi kayda geçirmekten mutluluk duymaktayım..”
Yazılı basında da Atatürk’ün Fenerbahçeli olduğu yönünde pek çok kişinin sık sık yazılarına rastlarız..
Mesela geçenlerde Sözcü yazarı ve televizyon yayıncısı Uğur Dündar, yazısında bir tarihi kahramanı anlatmaktaydı. Bu kişi, Kubilay’ın yedek subaylık ve öğretmenlik yıllarındaki arkadaşı olan Binbaşı Sadık Ongan’mış.. Çocukluğunda kimsesizler yurduna sığınmış, devletin şefkatli kollarında büyümüş ve eğitimini aldıktan sonra vatani görevinde tezkere bırakarak binbaşılığa kadar yükselmiş olan vatanperver bir subay.. Bu kahraman subayın o zamanlar aldığı maaş bordrosunu, oğlu Mete, tarihi bir belge olarak hangi kuruma bırakması gerektiğini Uğur Dündar’a sormuş. Dündar hemen şu cevabı vermiş:
“Hiç düşünmeden, kendisine Fenerbahçe’ye… dedim, durması gereken yer ise; Fenerbahçe Müzesi’ndeki Atatürk Köşesi’dir…”
**
Şimdi de geçelim Atamızın Beşiktaş taraftarı olduğu yönündeki bazı söylemlere..
Bu konuda elimde değerli bir kitap var.. Adı: “Atatürk Beşiktaşlı”(*).. Yazarı, Dr. Necati Karakaya..
Karakaya benim 60 yıllık arkadaşım, meslektaşımdır.. O 1930 doğumlu, benden 7 yaş büyük.. Benim spor yazarı olarak gazeteciliğe başladığım 1956 yılında o da Milliyette spor muhabiri idi.. Sonra Tercümanda beraber çalıştık.. Sonraki yıllarda benim 2. Başkan olduğum Feriköy Kulübünde o da Başkanlık yapmıştı.. Spor yazarları derneğinin kurucularındandır.. Hani geçenlerde TÜEKTİME’daki yazımda “kuruculardan dört kişi kaldık” dediğim kişilerden biri yani.. Yıllarca yazarlık ve radyoda spikerlik yaptı.. Yani medyada Uğur Dündar’dan çok daha kıdemli biridir.. Kitaplar yazmıştır. Allah ona sağlıklı uzun ömürler versin..
Neyse.. Necati’nin kitabına döneyim.. Sevgili arkadaşım Necati, kitabının iç kapağında bana yazdığı ithaf satırlarında şöyle diyor: “Biricik Kardeşim Sayın Yalçın Toker’e sevgilerimle.. Dr. Necati Karakaya.. 2003..”
Arka kapakta bir kahramanın resmi var.. O kişinin da adı Necati.. 1911 yılındaki Trablusgarp Harbine Mustafa Kemal’in yanında katılmış. Derne’de İtalyanlara karşı savaşmış olan bir kahraman.. O kahramanın kitaptaki bazı sözlerini nakledeyim:
“Komutanım Mustafa Kemal’den, 1903 yılında kurulan Beşiktaş Kulübünü tuttuğunu öğrendim. Kulübün kurucularının subay ve arkadaşları olduğunu, orada eskrim-kılıç, gülle attıklarını, süngü oyunları ve güreş sporu yaptıklarını, bunun için bu Kulübü tuttuğunu sık sık söylerdi..”
Kitapta devamla Beşiktaş Kulübünün kuruluşu ve kurucuları sayfalar dolusu anlatılır..
Trablusgarp Harbinden beri Mustafa Kemal’in yakınında bulunan bu Yüzbaşı Necati, Atamızın annesi Zübeyde Hanımı Selanikten İstanbul’a kaçırıp getiren kişidir..
Yüzbaşı o olayı anlatırken de şunları söyler:
“Mustafa Kemal, Sofyada ateşemiliter idi. O sırada 19. Kolordu Komutanlığına atanmıştı. Elinde küçük bir valizle Çanakkaleye gitmek üzere İstanbul’a geldi. Beni buldu.. Senden bir ricam var, sen Rumca’yı bir Yunanlı gibi konuşursun.. Yunan işgali altındaki Selanik’ten annemi kaçırıp getireceksin..” dedi.
Atamızın bu ricası üzerine hemen harekete geçen Yüzbaşı Necati, zor şartlardaki bu macerayı, fayton ve tren yolculuklarını, atlattıkları tehlikeleri ve sonunda İstanbul’a gelişlerini anlatır.. Zübeyde Hanım İstanbul’da Akaretler Caddesindeki 76 numaralı eve yerleştirilir. Yani Beşiktaş Kulübü lokalinin yanına.. Bahçeleri o zaman müşterek olan bir binadır orası..
Sonra Mustafa Kemal, Çanakkale’ye hareket eder.. Kendisini yolcu edenlerin çoğunluğu o zamanki Beşiktaş yöneticileridir..
Atamız onlara: “Validemi (annemi) sizlere emanet ediyorum.. Allaha ısmarladık.. deyip yola çıkar.
Kitabın devam eden satırlarında, Çanakkale savaşları, Cephelerde savaşan ve şehit düşen Beşiktaşlılar anlatılır.. Kaptan Kazım, sağ iç oynayan Asım, pilot yüzbaşılar Fethi ve Sadık’tan başlanarak, ilk takımdan 8 futbolunun Çanakkalede şehit düşmeleri hikaye edilir.
Savaştan sonra İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, annesinin oturduğu Akaretlerdeki eve gelir.. Evin arka kapısından, Beşiktaşlı sporcuların antrenman yaptıkları sahaya çıkar.. Kenardaki hasır sandalyesine ilişip kahvesini içerek çalışmaları zevkle seyreder.. Sonra arka kapıdan Kulüp binasına girer.. Beşiktaşlı yöneticilere, kendisinin yokluğunda annesine gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür eder..
Kitabın son sayfalarında ise, 1964 yılında İstanbul Kulüp Başkanları toplantısına Feriköy Kulübü başkanı olarak katılan Necati Karakaya şu bilgiyi nakleder:
“Toplantımızda Atatürkün hangi takımı tuttuğu da konuşuluyordu. Toplantıya İstanbulspor Kulübü 2. Başkanı olarak katılan Enis Pankoğlu dedi ki;
“Ben Libyada ve diğer cephelerde Mustafa Kemal’in yanında bulunan, Ata’mızın annesi Zübeyde Hanımı Selanikten kaçıran Yüzbaşı Necati’nin oğluyum.. Babam Mustafa Kemal’in hem Fenere, hem de Beşiktaş’a gönülden bağlı olduğunu söylerdi. Annem sık sık Zübeyde Hanımı Beşiktaştaki evinde ziyaret eder, bir ihtiyacı olup olmadığını sorarmış.. Zübeyde hanım anneme şu cevabı verirmiş:
“Sağolsun Paşa Hazretlerinin Kulübü Beşiktaşın idarecileri.. Her gün gelip hatırımı, bir ihtiyacım olup olmadığını soruyorlar.. Paşa ne iyi yapmış da beni buraya getirmiş..”
Bu konuşmadan sonra o günkü toplantıya katılan Kulüp Başkanları kararlarını verdiler:
“Evet Atatürk Beşiktaşlı..”
Kusura bakmayın Fenerli dostlar.. Gerçekler işte böyle.. Ama yine de bizler ayrımcılık yapmayalım. Atatürk hepimizindir.. Zaten Atamız da Beşiktaşlı, Fenerli, Galatasaraylı ayrımı yapmadan hepimizle birlikteydi..
(*) Atatürk Beşiktaşlı/Dr. Necati Karakaya. Cem Ofset Matbaası 2003.