Bugün ülkeyi yöneten AKP’liler, kendi idari yanlışları yüzünden; tarım ve turizminin öldürüldüğü, işsizlik ve açlığın dayanılmaz hale getirildiği, içerde can güvenliğinin, dışarda dostunun kalmadığı, ekonomisi yandaş çıkarlara endekslenmiş, yargısı hukuksuzlaşmış, eğitimi imam hatipleştirilmiş bir ülke yarattılar. İşte şimdi de, bütün bu sorunlarımızı bir kenara atarak, Anayasayı değiştirme çabasına düşmüş bulunuyorlar..
Meclisin başındaki şahsın açıkça ifade ettiği üzere, laikliği ortadan kaldırıp, dindar bir Anayasa getireceklermiş..
Zaten şimdiye kadarki uygulamaları, fiilen dindar bir rejim içinde yaşadığımızın belgelemektedir... Okullarda, hastahanelerde görev yapan Devlet memuru statüsündeki hanımlara, Mecliste yasama yetkisine sahip bazı bayanlara bir bakın, çoğu türbanlı değil mi?.. Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Bakanların, eşlerine bakın, görünüm farksız..
Sanki büyük Atatürk’ün binbir çabayla uygulamaya koyduğu çağdaş yaşam düzeni gitmiş, Osmanlıdaki hayat geri gelmiş..
Ben siyasi tarihimiz içinde, bu tür gerici gelişmelerin hız kazandığı zamanlarda, derhal, millete reva görülen hazin olaylarla, Atatürklü yıllar arasında karşılaştırmalar yapmaya başlarım.. Bu Cumhuriyeti kurarak, onu Türk milletine armağan eden ve bizlere o kutsal değerin korunması görevini veren Atatürk’ü, onun ilke ve inkılaplarını gençlere tanıtmayı, laikliği, çağdaşlığı benimsetip, sevdirmeyi kendim için en önemli görev sayarım.
Bugün için sayısı 55’i bulan kitaplarımın pek çoğu da zaten bu merakım ve üstlendiğim görev sayesinde ortaya çıkmıştır.
İsterim ki, çocuklarımız okuma yazmayı öğrenmeye Atatürk sevgisi ile başlasınlar.. Bu amaçla, ilkokul 1. Sınıftan itibaren çocuklara El Yazılı Atatürk kitapları hazırladım, resimlettim.. İlkokul 4-5. sınıflar için Atatürkün hayatını, ülkeyi kurtarışını, Padişahlık ve Halifeliğe son verişini, çağdaş demokratik Cumhuriyetimizi kuruşunu, onun ilke ve inkılaplarını özetle anlatan kitaplar yazdım.. Beni bağışlayınız, kendimi methetmiş gibi olmayayım ama.. Çocuklarımız için hazırladığım bu kitapların yanı sıra, Atatürk konulu ciltler dolusu, binlerce sayfa tutan 30’a yakın daha başka kitabım vardır.. Bunlardan biri olan Türkiyede Din ve Vicdan Hürriyeti isimli kitabım şöyle oluşmuştu.. 1991 yılında Türkiye Milli Kültür Vakfı, “Türkiyede Din ve Vicdan Hürriyeti” konulu bir müsabaka düzenlemişti.. Bu yarışmaya bir çok yazar arkadaş gibi ben de katılmıştım.. Yarışmanın jürisi; Hukuk Fakültesi Dekanı Ord. Prof Sulhi Dönmezer, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Doç. Dr. Hayrettin Karaman ve değerli gazeteci yazar Ahmet Kabaklı idi..
Jüri, yaptığı incelemeler sonucunda benim çalışmama 1.lik ödülü vermişti. Sonra o çalışmamı bastırdım ve bu kitabım böylelikle ortaya çıkmış oldu.
Bunu niye mi anlatıyorum?
Bugün Türkiyemizin getirildiği din Devletli Anayasa hazırlanması ortamında, bu konularda söz söyleme, yorum yapma birikim ve yeteneğim olduğunu kanıtlamak için..
Ancak bugün ülkeyi yönetenlere, demokrasi, özgürlükler, laisizm, çağdaşlık gibi konularda doğru yolu göstermek için, bu ödül kazanmış eserimden değil, ilkokul öğrencileri için yazdığım Atatürk kitaplarından satırlar nakletmemin bile yeterli olacağını düşünmekteyim..
Dolayısı ile bugünkü yazım,ı o kitaplarımdan bir kaç alıntıyla oluşturacağım.
Ancak onlardan önce, tarihimizin o dönemleri hakkında şu gerçekleri hatırlamakta yarar görüyorum:
“Mustafa Kemal Paşa, vatanı düşman işgalinden kurtarmak, bağımsız bir Devlet kurmak amacıyla, Samsun’a çıkarak Milli Mücadeleyi başlattığı günlerde, en az işgalci düşman kadar saltanat yanlısı isyancılarla da mücadele etmek zorunda kalmıştı. Bu iç isyanlar her geçen gün Anadolunun her yerine yayılarak büyümekteydi. Bütün vatan, Marmara’dan itibaren, Bandırma, Biga, Adapazarı, İzmit, Bolu, Konya, Bozkır, Koçhisar, Yozgat, Zile, her yer, Milli Mücadeleyi baltalayan isyanlarla perişan haldeydi.. Atatürk işte, dahili ve harici bütün bedbahtlarla da savaştı.. Sonunda hepsini mağlup etti ve bu laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyetini kurdu.. Saltanatın ve Halifeliğin kaldırılması konusunda, Büyük Millet Meclisinde kendisinin en yakınında olan bazı Paşa’ların bile muhalefeti ile karşılaşmıştı.. Ama yine yılmadı, yolundan dönmedi ve başardı.. Dine saygı şuuru içinde, din ve Devlet işlerini tamamen birbirinden ayırarak laikliği getirdi.. Çağdaş Türkiye Cumhuriyetini Türk gençliğine emanet etti..”
ATATÜRK VE DİN
“Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadelenin son yıllarında, Cumhuriyeti ilan ederek laik düzeni kurmak ve her şeyden önce de bunları millete benimsetmek gayreti içindedir.. Yurt içinde geziler düzenlemektedir.. Uğradığı yerlerde halka hitap ederek, yapacağı yenilik ve devrimler konusunda bilgi vermektedir..
.. Trenle, Bursa yolu ile İzmir seyahatine çıkmıştır.. Ali Fuat ve Kazım Karabekir Paşa’lar da yanındadır.. Tren Alaşehir’e gelince trenden iner ve Hükümet Konağının balkonundan halka hitap eder.. Dinleyenlere; Meclisteki yobazlıklar ve onların elebaşı durumundaki Karahisar mebusu Şükrü Hoca’nın hareketleri hakkında ne düşündüklerini şöyle sorar:
“Vatandaşlarım bir Şükrü hoca çıkıp, milli egemenliğimize elini sürmek isterse ne yaparsınız?” der..
Halk hep bir ağızdan, “Parçalarız Paşam!” diye bağırır..
26 Ocak 1923 günü Alaşehirden trenle ayrılarak yoluna devam eden Atatürk, Salihli’de de aynı anlamda konuşma yaptıktan sonra 27 Ocakta İzmir’e vardı.. İzmirde pek çok halk toplulukları ile aydınlatıcı toplantılar yaptı.
Tarih 7 Şubat 1923.. Yani Atatürkün Cumhuriyeti halka benimsetme toplantı ve konuşmaları devam etmektedir. Mustafa Kemal Paşa, Balıkesirdeki Zağnos Paşa camiinde halka hitab ediyor(*):
“Ey milletim, Allah birdir ve şanı büyüktür.. Peybamber Efendimiz Hazretleri, Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmak üzere görevlendirilmiş ve elçi olarak seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimiz tarafından bilinmektedir ki, Yüce Kur’anda anlamı açıkça bilinen ayetlerdir. İnsanlara olgunluk ruhu veren dinimiz, akla, mantığa, gerçeklere tamamen uyuyor ve uygun düşüyor.”
İşte böyle.. Atatürk dine saygılıdır ama, dinle Devlet işlerinin birbirlerinden kesinlikle ayrı olması inancındadır. Bu inancı gerçekleştirecek ve yürürlüğe koyacak olan düzen ise laikliktir..
Bu konular da Atatürk İlke ve İnkılapları kitabının 46. Sayfasında şyle özetlenerek işlenir:
“1.Saltanat (1.11.1922) ve Halifeliğin (3.3.1924) kaldırılması.
2.Öğretimin birleştirilmesi ve medreselerin kaldırılması (3.3.1924).
3.Laikliğin kabul edilmesi(11.4.1928 ve 1937), tekke ve tarikatların yasaklanması.
4.Giyim kuşamın çağdaşlaştırılması.
5.Takvim, saat ve ölçülerde uluslararası uygulamaya geçilmesi (1925).
6.Yazı devrimi ve Türk harflerinin kabul edilmesi(1928).
7.Türk Tarih(1931) ve Dil Kurumu(1932).. Milli tarih ve öztürkçecilik.
8.Hukuk alanında devrimler. Medeni Kanun(1926) ve kadın hakları.
9.Soyadı kanunu(1934).
10. Milli ekonomi ve ekonomik yenilikler.
11.Atatürkçü dış politika, Yurtta Barış! Cihanda Barış! ilkesi.
İnşallah bu gidişimizin sonunda, Padişahlık, medreseler, dine bağlı devlet veya devlete bağlı din sistemi, türban, çarşaf, eski alfabe, eski yazı, eski saat uygulamaları, Mecelle falan da geri gelmez. Soyadlarımız yeniden, Hasan oğlu Hüseyin falan olmaz.. Ne diyelim, ne gelir elden.. Sadece aksine dua edip bekleyelim..
(*)Atatürk İlke ve İnkılapları/Yalçın Toker, Toker Yayınları-sa.36.. Tel: 0535 3199349 ve [email protected]