Turktime'ın kamuoyunun gündemine getirdiği "CHP’li Nazlıaka Atatürk'ü sildi!" haberinden sonra CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın yaşadığı panik atak herkesin malumu...
100 bin lira gibi hak aramaktan ziyade, zenginleşmek için şahsıma dava açmalar, bu satırların yazarını tehdit etmeler, gazetecileri arayarak, mesaj atarak ön alma ve haberlerimizi yayından kaldırma çabaları, perde arkasında yaşanan gelişmelerden sadece bir kaçı.
Yalnızca bunlar mı?
Danışmanları aracılığı ile tanıdıklarımı arayarak, benimle ilgili bilgi toplama gayretlerinin yanında, eski bir CHP Milletvekili aracılığı ile, bana yaptığı tehdit ve hakaretlerin kayıt altına alınıp-alınmadığı bilgisini öğrenme çabalarını da eklemek isterim.
Hakaret ve tehditlerinin kayıt altına alınıp-alınmadığını öğrenmek için arattığını bildiğim CHP’liye elbette uygun bir yanıt (!) verdim ama bu konuyu biraz açmak gerekirse;
Bir gazeteci, kendisine açıklama yapmak için arayan bir siyasetçiye, evrensel gazetecilik kuralları içinde hangi pozisyonu alıyorsa, elbette öyle yapılır.
Mahkeme sürecinde her şey ortaya çıkacağı için asıl konumuza geçelim;
CHP’Lİ NAZLIAKA HABERİ ÖNCE YALANLADI!
Turktime, “Atatürk’ün fotoğrafının CHP’li vekil tarafından indirildiği” haberinin sonuna kadar arkasındadır...
Evet, ne yazık ki, Atatürk’ün kurduğu partinin Milletvekili, TBMM’den, "Yeni şeyler söylemek lazım" gibi ucube bir gerekçe ile Atatürk’ün fotoğrafını yere indirmiştir.
Üstelik, bir başka CHP’li vekilin tanıklığında!
Nazlıaka, bu haberimi önce Turktime’a gönderdiği açıklama, daha sonra da 15-12.2015 tarihli Yurt Gazetesi’ne verdiği açıklamalarla, “Böyle bir olay yaşanmadı” diyerek yalanlamaya çalıştı.
Veeeeeeeee…
VE NAZLIAKA’DAN ÖNKİBAR’A İTİRAF…
CHP Milletvekili Nazlıaka, en son (Bugün) 19 Aralık 2015 tarihinde, Aydınlık Gazetesi’nin değerli yazarı Sabahattin Önkibar’a verdiği demeçte, ““Benim Atatürk sevgim tescillidir. Dolayısı ile Ata’nın resmini duvardan indirmeyi ihanet sayarım. Ancak olay doğrudur. Bir CHP’li bunu yaptı ve ben ona tanıklık ettim. O milletvekili ise haber çıkınca Ata’nın fotoğrafını yeniden astı.” diyor.
Nazlıaka, Atatürk’ün fotoğrafının kendi tanıklığında indirildiğini kesin bir dille doğrulamış olduğu gibi, “Ata’nın resmini indirmeyi ihanet saydığını” da sözlerine ekliyor.
Bizzat CHP’li Milletvekili Nazlıaka, Aydınlık’tan Sabahattin Önkibar’a, “Atatürk’ün fotoğrafını indirmek ihanettir” diyor.
Nazlıaka doğru söylüyor.
NAZLIAKA, İHANET DEDİĞİ OLAYI NEDEN SAKLIYOR?
İyi de, Atatürk’ün fotoğrafı indirilirken neden kayıtsız kaldığını ve halen Atatürk’ün fotoğrafını indiren CHP’li Milletvekilinin ismini saklama ihtiyacı duyduğunu bir türlü açıklayamıyor!
Demek ki, bu satırların yazarı doğru yazmıştır.
Peki, Sayın Aylin Nazlıaka’nın itirazı nedir?
Şu;
“Atatürk’ün fotoğrafını ben değil, yeni seçilen bir CHP’li vekil indirdi!”
Sayın Nazlıaka’nın Sabahattin Önkibar’a söyledi, “Ben değil başka vekil Atatürk’ün fotoğrafını indirdi” sözlerini doğru varsayarak soruyorum;
NAZLIAKA, KANUNA GÖRE SUÇ İŞLİYOR
Bu eylem; Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun kapsamında suç teşkil etmektedir.
Atatürk'ü Koruma Kanunu, 31 Temmuz 1951'de kabul edilmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin açık bir kanundur.
Hatırlayalım;
- Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.
- Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumî veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasıyla işlenirse hüküm olunacak ceza yarı nispetinde artırılır. Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.
- Bu Kanunda yazılı suçlardan dolayı Cumhuriyet savcılıklarınca re'sen takibat yapılır.
- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
- Bu Kanunu Adalet Bakanı yürütür.
Sayın Nazlıaka; Atatürk’ün fotoğrafını indirmek suç olduğu gibi, bu suçun failini gizleyerek karatmak da kanuna göre aynı suça ortak olmaktır.
Olayın hukuki boyutunu bir kenara bırakalım ve Nazlıaka’nın haberime gönderdiği tekzipteki şu ifadesini lütfen dikkatli bir şekilde okuyalım. Diyor ki Nazlıaka: “Eğer ilgili şahıs yalan haberler yapmakla uğraşacağına benim Meclis çalışmalarıma baksaydı; kamu kurumlarının internet sayfalarından Atatürk’ün resmi kaldırıldığında, ders kitaplarından Atatürk ile ilgili bazı bölümler çıkarıldığında nasıl mücadele verdiğimi görürdü.”
Ne kadar güzel. Peki, madem Atatürk’ün resmi kamu kurumlarından kaldırılınca, ders kitaplarından Atatürk ile ilgili bölümler çıkarılınca Nazlıaka çok fena mücadeleye girişiyor, bir CHP’li vekilin Atatürk’ün resmini indirmesiyle neden mücadele etmiyor?
Neden ısrarla faili gizliyor?
Yoksa CHP’liler Atatürk’e istediği muameleyi yapabilir mi Nazlıaka’ya göre?
Yoksa Atatürk için gösterdiği mücadele sadece kâğıt üstünde mi?
Bizzat CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka, “Atatürk’ün fotoğrafı tanıklığımda duvardan indirildi ama ismini söylemem” diyor.
Bununla da yetinmiyor!
Beni susturmak için yargı dahil her türlü enstrümanı kullanarak mahalle baskısı oluşturmaya çalışıyor.
ATATÜRK’ÜN FOTOĞRAFINI İNDİRMEK CHP’NİN KURUMSAL DURUŞU MU?
Atatürk’ün kurduğu partide, Atatürk’ün fotoğrafı duvardan in-di-ri-le-mez. O kadar!
Atatürk’ün fotoğrafını duvardan indirmek, CHP’nin kurumsal tavrı ise; CHP, o Altı Ok’u parti ambleminden çıkardığı gibi, İş Bankası hisseleri başta olmak üzere tüm mal varlığını uygun bir yere devretmelidir.
Bu satırların yazarını tanıyanlar bilirler ki;
Haberlerimde, yazılarımda, konuşmalarımda asla kişisel husumetle yürümediğim gibi, bir kişi, kurum ya da her hangi bir kişi adına tetikçilik yapacak kadar onursuz bir gazeteci değilim.
Hatamla, sevabımla yazdığım, konuştuğum her kelime benim onurumdur.
Ne özel hayatımda, ne gazetecilik hayatımda tetikçilik yapmak, tuzak kurmak gibi onursuz hiçbir eylemin ortağı olmadım.
Tetikçilik yapan da, tetikçilik yaptı diyerek dedikodu üretmeye çalışan da alçak ve müfteridir.
KILIÇDAROĞLU NEDEN SUSUYOR?
Son sözüm CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na;
Sayın Genel Başkan;
Zat-alinizle SSK Genel Müdürlüğü’nüzden bu yana tanıştığımız gibi, şimdiye kadar sizinle en çok röportaj yapan gazeteci olarak söyleyecek birkaç sözüm var.
Oturduğunuz koltuk, Atatürk’ün koltuğudur.
Oturduğunuz koltuğun sahibine ait fotoğrafı, sizin Milletvekiliniz TBMM’deki odasından, “Yeni şeyler söylemek lazım” diyerek yere indirmiştir.
Sizin, daha geniş tanımla CHP’nin Milletvekili de, “Evet, doğru Atatürk’ün fotoğrafını CHP’li vekil indirmiştir ama bu ismi açıklamayacağım” diyor.
Ve bununla da yetinmiyor!
Bu haberi yazan gazeteciyi tehdit etme cesareti gösteriyor.
Dahası da var!
Şahsıma yapılan tehdit, hakaret ve tazminat davalarının sizin bilgi ve onayınız ile yapıldığına dair ciddiye aldığım kaynaklardan duyumlar geliyor.
Sayın Kılıçdaroğlu;
Atatürk’ün fotoğrafının sizin vekiliniz tarafından TBMM duvarından indirilmesine söyleyecek tek bir kelimeniz yok mu?
Yoksa bir reddi miras mı var?
Son sözüm kamuoyuna;
Hayır!
ATATÜRK’ÇÜ GAZETECİLER NEREDELER?
Bu skandalın, şahsımı özne yaparak gürültüye getirilmesine, karartılmasına, asla müsaade etmeyeceğim.
Bu haberime, Rahmi Turan ve Sabahattin Önkibar’ın dışında, Atatürk’ün resminin CHP’li vekil tarafından TBMM’deki odasından indirilmesine tepki gösteren 3. bir gazeteci olmadı!
Şayet bir gün, MHP ya da iktidar partisinden bir siyasetçi, ya da her hangi bir vatandaş Atatürk’e hakaret ettiğinde, bu isimlerin dışında bir gazeteci Atatürk’ü savunursa, bu haber onların yüzünde şamar gibi gibi patlayacaktır!
Atatürk’ün resmi düştüğü yerden kalkana kadar, bu kalem susmayacak!
Kamuoyunun bilgisine saygılarımla arz ederim.