Bizim dinimizde de, kültürümüzde de gıybet, dedikodu, iftira büyük günahlardan ve çok kınadığımız eylemlerdendir. Peki, neden bunlardan uzak durmayız? İftira ve dedikodu son dönemlerde nerede ise toplum olarak iliklerimize işlemiş,vazgeçilmezimiz olmuş. Özellikle galiba çok partili demokrasiye geçtikten sonra bu zaafımız siyasette daha da büyümüş… Nedense biz siyasi rekabeti kendimizi büyüterek değil, rakibimizi küçülterek yapıyoruz, bu da sürekli iftira ve dedikodu müessesesine katkıda bulunuyor. Tabi, dedikodu ve iftira ağırlıklı yapılan siyaset çözüm değil maalesef sorun üretiyor.
Diyeceksiniz ki, durup-dururken bu iftira ve dedikodu meselesi de nereden çıktı? Anlatayım; “Atatürkçüler Yenildi” adlı bir kitap çıkmış. Yazarı Yılmaz Dikbaş. Haber verdiler. Hatta yorumcularımızdan da uyaranlar olmuş, sağolsunlar. Kitabı aldım. 700 küsur sayfa. İsmet İnönü’den, Bülent Ecevit’e, Menderes’ten Kılıçdaroğlu’na kadar herkesi Atatürk’e ihanetle suçluyor. Her sayfası yanlışlarla dolu, kes yapıştır türü bir kitap. Beni de bir bölüm de mason, bir bölümde de tarikatçı olarak göstermiş. Hemen avukatıma bildirdim dava açıyor.
Çok canım sıkıldı… “Neden?” diye çok kafa yordum. Ben bir küçük memur çocuğuyum. Rahmetli Babam TMO’da memurdu. İlk okulu Erzurum, Ağrı ve Muş-Malazgirt’te okudum. Ortaokul ve liseyi Polatlı’da bitirdim. Babam-Annem 3 çocuklarını da okuttular. Devlet imkanları ile tabi. Hiç kursa veya dershaneye gitmedim. Yaşamımla, ailemle ilgili bilgileri internette bulabilirsiniz. Mason olmadım veya tarikatçı, cemaatçı olmadım, olsaydım her üçünü de inkar etmezdim. Hatta rotaryenliği, lionsluğu dahi olmayan fakat 16-17 hemşeri veya mesleki dernek üyeliği olan biriyim. Ben devletine bağlı, Anadolu ahlakı ile yetişmiş, iş yaşamı boyunca hep para ile uğraştığı halde hakkında yolsuzluk iddiası olmayan, çok şükür Allah’tan başka kimseye veremeyeceği hesabı olmayan, Cumhuriyetçi- Atatürkçü ve dinine bağlı bir insanım. Bir Cumhuriyet çocuğuyum.
Yıllardır yazıyorum. Binlerce yazım var. Ne olduğum, ne düşündüğüm belli, çok açık. Arkamda ne aşiret, ne cemaat, ne holding, ne masonlar var. Sadece kendi edindiğim dostlarım ve arkadaşlarım… Ve tabi ki ailem. Ben Türkiye’nin makul çoğunluğu gibi sade bir insanım. Ne yaptıysam kendi çalışmam ve sabrımla yaptım. Birkaç yıl önce demediğim “Tarikatlar açılsın” cümlesi nedeniyle tarikatçı iddiası ile siyasi linçe maruz kaldım, şimdi de masonluk… Neden acaba? Diyeceksiniz ki “Siyasetçisin, bunlar normal, büyütme” Haklı olabilirsiniz ama şu anda sakıncası yok görünse de, bu kitap ileriye dönük bir birikim sağlama amaçlı diye düşündüm… “Çamur at, izi kalsın, ilerde kullanılır”, çok geçerli bir taktikdir.
Referandumda hayır oyu kullanacağımı sizlerle paylaşmış ve sonradan “evetçi” veya “yetmez ama evetçi” olduğumu iddia edenlere karşı kullanmıştım. Bu konuyu da sizlerle paylaştım. Anlayışınıza teşekkür ederim.
Allah hepimizi iftiradan korusun!
Not: Turktime’ın kurucusu Talat Atilla’nın değerli babasını kaybetmesi tanımadığım halde beni de üzdü. Rahmetli Babamı hatırlattı. Talat Bey, evlatlık vazifesini yerine getirmiş, babasını mutlu edebilmiş bir kişi. Allah sabırlar versin, rahmetini esirgemesin.