Geçtiğimiz 10 Kasım günü Atatürk’ün 79. ölüm yıldönümü idi. Türk Milleti, Ata’sını yine milletçe andı.. Türkiye’nin her yerinde milyonlar sokaklara döküldüler.. Saat 9’u 5 geçerken saygı duruşunda bulundular.
?
Tayyip Bey de, tüm AKP ileri gelenleri ile birlikte Anıtkabirdeki törende idi.. Zaten 10 Kasımdan birkaç gün önce, Atatürk’le ilgili yumuşak ve sıcak sözlerine başlamışlardı. Tarafsız kişiler ise bu gelişmeyi hayretle karşılamışlar, yorum yapmakta zorlanmışlardı. Öyle ki, son günlerde AKP’liler Atatürkçü olup çıkmış gibiydiler.
Tayyip Bey, Beştepe’deki törende özetle şöyle diyordu:
“Milletin, Gazi'ye hürmeti sonsuzdur, saygısında en küçük bir tereddüt yoktur.. Milletimizin, soyadı olarak kendisine verdiği 'Atatürk' konusunda da hiçbir sıkıntısı olmadığını gayet iyi biliyoruz. Peki, buna rağmen ne için böyle bir tartışma hep süregelmiştir? Bunun cevabı darbecilerin, cuntacıların, vesayet odaklarının, ülkenin tarihine, milletin değerlerine düşmanlık eden kesimlerin kendilerini 'Atatürkçülük' kılıfı altında gizlemeye çalışmış olmasıdır.
"Türk Lirası üzerinde Atatürk'ün resmi vardı. Ama Atatürk'ün irtihalinden sonra o resim, paranın üzerinden kaldırılmış ve onun sirinevler escort yerine İnönü'nün resmi konulmuştur. Bunu yapan kim?
Hala Atatürk’ün mirasçısı olduğu iddiasında bulunan CHP.. Oysa bu ilişki 10 Kasım 1938’de kesilmişti. Böyle bir parti ile Atatürk arasında ilişki kurmak Gazi’ye yönelik en büyük bühtandır.. İstanbul’u yıkan da bu partililerdir.”
Ya.. Anladınız mı şimdi gerçeği.. Yani Tayyip Bey’in Atatürkçülük yanlı sözlerinin altında yatan siyasal sırrı?
Muhalif CHP’yi kötülemek ve bundan siyasal çıkar sağlamak için Atatürk’ü kullanmak..
Din ağırlıklı politikanın devamı ve Atatürk’ün dinsizlikle suçlanması durdurulmuş, okullarda Atatürk eğitiminin kaldırıldığı falan unutulmuş, Atatürk sevgisi sun’i de olsa savunulur görünmüştü..
Ve bu gelişmeler hepimizi şaşırtmıştı. Niye şaşırtmasın ki, daha düne kadar Atatürk ve İnönü’den “İki Ayyaş” diye söz eden beylikduzu escort ağızlar, bugün Atatürkçü oluvermişler, İnönü’ye saldırmaya başlamışlardı. Niçin CHP’yi kötülemek için.. Siyasi çıkar için..
Bütün televizyonlarda programlar, “AKP Atatürkçü mü oluyor? Artık Atatürkçü düşünceye mi uyacaklar?” sorularının işlendiği programlar aldı yürüdü.
Ne var ki, Tayyip Bey’deki bu siyasi hesap değişiminden henüz haberleri olmayanların falsoları da ayni günlerde devam etmişti..
Gazetelerde; bir Yargıtay üyesinin, “10 Kasım törenleri zorunlu ibadete döndü.. A..” haberi yer alıyor.. İstanbul Bahçelievler’de bir müdürün, Atatürk tişörtü giyen öğrenciyi azarladığı yazılıyordu..
İşte bugünlerdeki manzara böyle..
Bilirsiniz ben daima güncel olayları, onların bana çağrıştırdığı geçmişteki benzerleri ile birlikte ele alırım.. Onun için, bu Atatürk’e saygı ve sevgi güncel konusunun geçmişi hakkında, bazı kitaplarımdan satırlar nakledeceğim:
Atatürke Diktatör Diyenin (*) isimli kitabımdan:
Ataturk, Cumhuriyetin ilanından önceki günlerde 1923 Şubat ve Mart aylarında
yurt gezilerine çıkmış, vatandaşlarla görüşmeler yapmış, onlara şu tür sözler söylemişti:
“.. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme, mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara
tümüyle uymaktadır.
.. Bir şey akla, mantığa, milletin çıkarına, İslam’ın menfaatına uygunsa kimseye sormayın, o şey dine de uygundur..
.. Türk milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Ben hakikate nasıl inanıyorsam dinime de öyle inanıyorum.”
“Seyahatim sırasında pek çok aydın din adamlarımızla görüştüm. Bunlar İslam’ın ruh ve gerçeklerini bilen değerli kişilerdi. Ne yazık ki bunların arasında hainler de vardı. Bunlar ise, din kisvesi altında halkı kandırmak, dini kötülüğe alet etmek isteyenlerdi. Zaten tarih boyunca dini, siyaset aracı, çıkar aracı, istibdâtın aracıolarak kullanmak isteyenler bulunmuştur..”
Atatürk’ün bu sözlerinin, Milli Mücadele günlerinde kendisi hakkında “katli vaciptir” fetvaları veren din adamlarını kasdettiği de unutulmamalıdır.
Din, hukuk, özgürlükler, vicdan konularında bu şekilde sözler söyleme hakkım ve yetkim bulunduğunu, okuyucularımdan bilmeyenler varsa hatırlatayım. Türkiye Milli Kültür Vakfı 1991 yılında bir yarışma açmış.. O yarışmada ben birinci olmuştum.
"Türkiye'de Din ve Vicdan Hürriyeti"(*) isimli kitabımı oluşturan bu yarışmanın sonucunu jüri şu satırlarla açıklamıştı:
TAKDİM
Vakfımız "Türkiye'de Din ve Vicdan Hürriyeti" mevzuunda bir müsabaka tertiplemiştir.
İştirak eden eserleri değerlendiren;
Sayın Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer, Sayın Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Sayın Doç. Dr. Hayrettin Karaman, Sayın Gazeteci-yazar Ahmet Kabaklı'dan müteşekkil jüri, Sayın Yalcın Toker'in çalışmasını birinciliğe lâyık görmüştür. Müellif yazarlık ve gazetecilik yapmaktadır. 25.4.1992 tarihinde derece alanlara armağanları verilmiştir..
Turkiye Milli Kültür Vakfı.
(*) Atatürke Diktatör Diyenin…/Yalçın Toker.. Toker Yayınları- www.tokeryayinlari.com Tel: 0535 3199349 ve [email protected]
(**) Türkiyede Din ve Vicdan Hürriyeti/Yalçın Toker. Toker Yayınları- www.tokeryayinlari.com Tel: 0535 3199349 ve [email protected]