Başbakan Davutoğlu AİHM’in zorunlu din dersi kaldırılsın kararı çıkınca yorumunu soran gazetecilere cevap verirken arada bu cümleyi de kullanmış; “Ateiste de din dersi gerekli”
Davutoğlu’nun cümlesi çok eleştirildi. Genellikle bizim okullarda okutulanın din dersi olmadığı sünni İslami Bilgiler dersi olduğu anlatıldı. Haklılar ama ben o tarafına girmeyeceğim.
Söylemek istediğim şu tarafı; Eğer Davutoğlu, ateistleri din konusu ile ilgilenmiş birileri olarak görmüyor ise fevkalade yanılıyor. Bence ateist din konusunda çok düşünmüş, bilgi sahibi olmuş kişidir. Dinle ilgisi olmayan kişi ise ateistten farklıdır. Din konusunu düşünmemiş, ya çevresinden, atadan-babadan gördüğünü taklit ederek yaşıyordur ya da çevresinde gördüğü ata-baba dinini bir kültür gibi algılıyor ve tembellik yapıyor ve inanıyorum diyorsa bile gereklerini yerine getirmiyordur.
Bence Türkiye’de namaz-niyazında olanların çoğu taklitçidir, gerçek dindar değildir. Namaz-niyazla ilgili olmayanların çoğunluğu da ateist değildir. Yani yüzde 99’ı Müslüman dediğimiz toplumumuzun aslında gerçekte çok azı bilinçli Müslümandır.
Ateistlik ve gerçek dindarlık bilgi sahibi olma, düşünme, zaman içerinde inancın zayıflaması veya güçlenmesi safhalarından geçerek belirli noktalara ulaşır. Aslında dindarlık ve ateistliğin ikisi de inançtır ama zaman içerisinde bilgi ve düşünce ile ulaşılmış kavramlar olmaları gerekir.
Davutoğlu, bence ateistlere değil, taklitçilere ve dinden habersizlere din dersi tavsiye etmeliydi… Çevresinde gördüğü her namaz kılanı bilinçli ve gerçek Müslüman sanıyor galiba…
***
Cumartesi sabahı kalkınca bir sürpriz yaşadım. Gerçekten güzel bir sürprizdi. İŞİD’in elinde 101 gündür rehine olan görevli ve aileleri vatandaşlarımız serbest bırakılmışlardı. Ayrıca dış politikamızı esir eden eylemden de kurtulmuştuk. Ama önce mutlu sonra sinir oldum.
Biliyorsunuz ben bu rehineler konusunu birkaç kez eleştirmiştim. 49 vatandaş Dışişleri Bakanlığı’nın hayati bir hatası sonucu rehin alınacak ve 101 gün bu konu Hükümetçe dillendirilmeyecek… Anormaldi gerçekten… Ne Hükümet Programında, ne de devir-teslimlerde bu konuya değinilmişti. Basına zaten yasak gelmişti. Tamam konu ile ilgili haberler rehinelerin can güvenliği açısından önemliydi ama bu hayati hatayı yapana laf etmeyecek miydik? Bu skandal unutulacak mıydı? Can sıkan tarafı buydu. Can güvenliği bahanesiyle Hükümet eleştirileri kamufle ediyordu. Yoksa tabi ki can güvenliği ve dış politika hassasiyeti açısından eleştirmeyecektik. İstismar etsek milletvekilleri olarak rehinelerin fotoğraflarını büyütür, yanımıza da akrabalarını alarak “Bunlar can değil mi, insan değil mi, vatandaş değil mi?” “Siz veya sizin yakınınız da olabilirdi” diye basın toplantıları yapabilirdik. İstismar etmedik ama unutulmasına da izin vermedik.
Sonu iyi olan her şey iyidir. Bu yanlışlığın da sonu rehineler açısından iyi oldu, hem de çok iyi oldu… Görüntü böyle ama konuşmamız gereken çok konu var. 49 personelin serbest bırakılması büyük sevinç yarattı fakat birileri konuyu istismar ederek bu arada siyasi rant elde etmeye kalktı; Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Hükümet yetkilileri… Sevindirik oldular. Tarih, büyüklük, kahramanlık türü kelimelerle başarılarını abartmak için demedik bırakmadılar. Şov yaptılar. Arada muhalefet ve bazı medya kuruluşlarına giydirmeyi de ihmal etmediler.
Tayyip Bey “Operasyon” kelimesinin kullanıldığı bir açıklama yaparak yalan-dolanla yani algı operasyonu ile kendisine en büyük payı çıkaramaya çalıştı ve sanki MİT filmlerdeki bir eylemle rehineleri kurtarmış algısı uyandırma gereksizliğine düştü. Davutoğlu “Temas” dedi. Ne demekse? Tayyip Bey Pazar günü takas yapıldığını dolaylı olarak açıkladı.
Rehineleri karşılama sırasında Esenboğa Havalanı Apronu AKP’liler ve AKP milletvekilleri ile doluydu. Gökçek’in toplamaları da oradaydı. Davutoğlu Mohaç Meydan Muharebesini kazanmış gibi bir konuşma yaptı. Mağaza açtırılarak takım elbise alınan rehineler tatilden gelmiş havasına sokulmuştu. Cıvık cıvık istismar vardı. Nerede ise sevincimizi yok edeceklerdi. Bu kadar abartılı sahneler olimpiyatları kaybettiğimizde bazılarında nasıl sevinç yarattıysa aynı duyguya sebep oluyor. Halbuki bu konu beni yani muhalefeti sinir etmeye değil dışa dönük olmalı, Türkiye büyük devlet dedirtmeliydi.
Ülkemize ve devletimize büyük geçmiş olsun. Ama bu kadar ucuz atlatamayabilirdik bu konuyu. Birileri bu duruma sebebiyet vermekten suçlu olmalı. Bu kadar önemli bir hata yapılacak, ülke rehin alınacak ve suçlu olmayıp bir de sorumlular kahraman olacak, hatta siyasi rant elde edecek, var mı böyle saçmalık? Yangını söndüren kahraman ise yangını çıkaran da suçlu olmalı…
Sonuçta 2 soru; Bu olayın müsebbibi kim, Operasyon ve fidye yok, takas var ise nasıl?