MHP Lideri Bahçeli’nin, “Danışmanlar federasyon diyorsa, ülkücülerin hangi oyu vereceğini siz tahmin edin” sözleri çok önemlidir.
Ne kadar önemli derseniz;
Evet-Hayır’ın dar bir makasta gittiği tüm anket firmalarının ortak kanaati olduğuna göre; Sonucu belirleyecek kadar!
Bahçeli her ne kadar bu röportajda, “Karar vermiş ülkücüler dönmez!” dese de, bu diplomatik bir dildir. Asıl söylemek istediğini söyledikten sonra araya sıkıştırılmış sözlerdir.
Peki, Bahçeli haksız mı?
Yerden göğe kadar haklı.
Birden fazla danışmanın, üstelik referandum arifesinde federasyon ve benzeri ifadeleri kullanmasının mantıklı tek izahı olamaz.
Kararsız kaldı denilen seçmenin yüzde 90’ı ülkücülerdir.
Hangi ülkücü federasyon kelimesine toleranslı bakar?
Bırakın ülkücüyü, hangi helal süt emmiş bir insan, “Ülkeyi bölme çağrışımı yapacak” bir söze karşı duyarsız olabilir?
Bahçeli’nin bu sözleri seçim sonrası çıkacak tablo için aynı zamanda bir mevzilenmedir.
“Federasyon kelimeleri ülkücüleri ‘evet’den uzaklaştırdı” yaklaşımına da güçlü bir repliktir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Benim sözlerim bağlayıcıdır” yaklaşımı elbette değerli ama danışmanının sözlerinin ağır bir tereddüt meydana getirdiği de bir realitedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söz konusu danışmanı hemen görevden almasının siyasi akla en uygun yanıt olduğunu düşünüyorum.
İktidar partisinin en az yüzde 20’si ülkücü kökenlidir.
MHP’nin de yüzde 12 oyu olduğunu kabul edersek, yaklaşık yüzde 30’luk bir ülkücü tabanın direkt hassasiyet duyduğu bir mevzu bu.
Daha geniş alalım direksiyonu;
PKK’lı yüzde 5’in dışında herkes federasyona karşıdır.
Şimdi oldu mu?
Daha ne diyeyim?
Alçakça sözler
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan bir meczup, bir soysuz dedi ki;
“Hayır verenlerin karıları size helaldir”
Bre densiz…
Senin sülalen de bir tane bile hayır veren yok mu?
Onlar da mı helal?
Bu nasıl bir alçak sözdür?
Yalnızca, “Seçilmiş iradeye dokunmayın. Haddinizi bilin!” dediğim için 312’den 28 Şubat sürecinde 1 yıl 8 ay, üstelik DGM'de (Devlet Güvenlik Mahkemesi) hapis cezası almış bir gazeteci olarak diyorum ki, bu halkı kin ve nefret duyguları ile bölmektir.
Öyle işten çıkarmakla bitmemeli bu iş.
İktidar partisi; kendisini ve Türkiye’yi provoke eden bu soysuz sözlere karşı refleksini daha kuvvetli koymalı ki;
Bu sözlerin üzerinden birileri dans etmesin.
Tahammül
Bahçeli’nin konuşma öncesinde bir tespit yapıyorum.
Diyorum ki, “Evet yüzde 53,5 çıkar”
Sanki sonucu ben belirleyeceğim.
Bu bir tespit yahu.
Vay sen misin bunu diyen.
Küfür hakaret gırla.
Bu millet aklını mı yitirdi?
Ne içiyorsunuz siz?
Bu ne zavallılık?
Bir gazeteci sübjektif bir tespit de mi yapamayacak?
Yazıklar olsun o küfürleri edenlere.
Misli ile iade ediyorum.
Vatan
İktidar ve muhalefete yönelik eleştirilerim, Türkiye’nin güvenlik konseptine olan hassasiyeti ya da duyarsızlığı zeminine oturur.
İktidar partisi açılım yaptığı zaman, iktidara yakın kabul edilen gazetede yazar ve yöneticiydim.
Bakın arşivlere en sert eleştiriler benden gelmiştir.
Daha da ötesi Bakan, Başbakan Yardımcılarının yüzlerine, “Yanlış yapıyorsunuz!” diyen bu satırların yazarıdır.
Hatta bazılarını gazete temsilcilerinin de olduğu zamanlarda söylemişimdir.
CHP için de elbette bu geçerli ve CHP’ye yönelik eleştirilerimin temeli de terör unsurlarına karşı yeterli tepkiyi vermediği mantık zemini üzerinden kuruludur.
Vatanını seven, vatanın bölünmez bütünlüğünü koruyan, bu ülkeyi kamplaştırmayan herkes hangi partiden olursa olsun benim için değerlidir.
Aksi olan herkese mesafemin olması fıtratımın gereğidir.
Siyaset bu keskin dilini artık revize etmeli.
Elbette gazeteciler de.
Burada doğduk, burada öleceğiz.
Doğduğu yerde beraber gömülecek insanların bu kavgası artık bitmeli.
Lütfen biraz daha sakin…