Darbeler neden kötüdür, neden darbelere karşıyız? Çünkü, darbeler halk iradesinin hiçe sayılarak birkaç despotun ülke yönetimini ele geçirmesidir. Askeri vesayetin oluşmasıdır. Askeri vesayet ülke medyasını, sermayesini, sivil toplumunu kısaca halkın iradesini kontrolü altına alır, ülkeyi yönlendirir…
Peki,Balyoz davası sonucu neden tartışılıyor, neden çoğunluğu huzurlu kılmıyor? Çünkü, Balyoz yargılamaları sonucu ceza alanlar darbe yapanlar değil, iddiaya göre “Eksik darbe teşebbüsü”nde bulunanlar. Ayrıca, davanın usulü ve içeriği halkı ve vicdanları tatmin etmemiş durumda… Yani, siyasi yönü çok baskın bir dava olduğu için konuya maalesef nerede ise sadece siyaseten bakılıyor. Dolayısı ile kimse vicdanen mutlu değil. Tabi siyaseten mutlu olanlar vardır…
Hukuken bakınca, kaldırılan özel yetkili mahkeme tarafından verilen bir karar. Delillerin yeterince incelenmemesi, tutuksuz yargılama isteyen Hakimlerin dört defa değiştirilmesi, avukatların davalara girememesi, davanın hem esastan hem de usul yönünden önemli eksiklikleri olduğunu gösteriyor. Hele zamanın Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın tanıklığına başvurulmaması bir hukuk skandalı. Kuvvet komutanları suçlu, Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı suçsuz ve durumu en iyi bilen bu kişilerin fikri, tanıklığı dahi alınmıyor. Kendileri de arkadaşlarını kurtarmak için tanık olarak başvurmuyorlar. Tehdit mi edildiler yoksa? Hangi taraftan? Neden acaba?
Yoksa Balyoz vicdanlara mı indi?
Bu dava hukuka çok uygun olmalı, vicdanları asla karartmamalıydı. Halbuki Türkiye’de darbe yapanlar hiç yargılanmamış, ilk defa darbe konulu bir dava açılmıştı. Örnek bir hukuk davası olması demokrasi için bir zorunluluktu.
Galiba Balyoz hukuka indi…
Darbelerde, darbeyi yapan üst düzey komutanlar dışındaki yarbay, binbaşı seviyesindekiler sadece emirleri yerine getirir, darbe olduğunu dahi bilmezler. 12 Eylül’de de böyle olmuştur. Düşüne biliyor musunuz, Albaysınız, binbaşısınız ve emirleri yerine getiriyorsunuz, sonra darbe yapmakla suçlanıyor ve hayatınız karartılıyor. Sizin ve ailenizin…
Galiba Balyoz bir çok masuma da indi…
Türkiye’de darbelerle ilgili bir gerçek var; Özellikle Nato’ya bağlılık esastır, yani ABD’ye bağlılık ve ABD’nin onayını almak şarttır. Aksi halde 3 ay içersinde ya ekonomik ya da askeri yönden sizi bitirirler. Bu davada da hukuk dışında asıl tartışılması gereken konu eğer, darbeciler varsa neden darbe yapamadıkları değil midir? Peki, neden bu sefer darbe gerçekleşmemiştir? ABD neden askeri bir darbe istememiştir? Bununla bağlantılı olduğunu düşündüğüm bir soru; ABD düşünce kuruluşu RAND Corporation’un 1996 tarihli bir raporunda Türkiye’yi Başbakan olarak R.Tayyip Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı olarak Abdullah Gül’ün yöneteceğini öngörmesi normal midir?
Biliyorum, bazı yorumcular bu sorulara, “Çünkü, ABD bu sefer darbeyi AKP ile yaptı, kontrolü ılımlı İslamcılar üzerinden sağladı, askerden vazgeçti” diyecek, diğer grup ise, “Saçmalamayın, halkın iradesinin üzerini örtmeyin. ABD, mabede yok, halk iradesi var” diyecektir. Ne denirse densin tartışılması gereken, üzerinde durulması gereken konulardan biri de budur. Bu bizi çok önemli sonuçlara götürecektir. Tartışmalarımız sırasında bir de dış politikayı ve gelinen noktayı ihmal etmeyelim.
Ayrıca, madem darbelerin kötülüğü askeri vesayettir, şimdilerde ne vesayeti var onu da tartışalım… Yazmayacaktım ama duramadım; Birisi bir çok generale kefil olmaya çalıştıysa da gücü yetmedi...
Balyoz biraz da Başbakan’a indi...
***
Rahatsızlığım nedeniyle geçen Perşembe yazamadım, kusura bakmayın lütfen.