Kısa süre önce Başbakan Erdoğan’ı çok sinirlendiren bir gelişme yaşandı.
Her şey Ankara Ticaret Odası (ATO) seçimleri öncesinde bir grup iş adamının Erdoğan’ı ziyaret etmesiyle başladı.
TOBB üyesi işadamları, yaklaşan ATO seçimleri öncesinde, kimin başkan olacağı konusunda Başbakan’ın fikrini sordular.
Başbakan, “Salih Bezci dışında kim başkan olursa olsun. Bizim parti dahil, kimseyi de seçime karıştırmayın. Meclis üyeliği için de bir kişilik önerim var” dedi.
Makamdaki herkes, senkronize bir şekilde, “Emredersiniz efendim” dedi.
Bu görüşmeden kısa bir süre sonra AKP Genel Merkezi ve AKP Ankara İl Başkanlığı da ATO meclisine birer üye önerdiler.
İlk şok gelişme, “Salih Bezci’yi istemiyorum” diyen Erdoğan’a rağmen Salih Bezci’nin aday olmasıyla yaşandı. Tam bu sırada sürpriz bir hamle gerçekleşti.
Mustafa Deryal, ATO Başkanlığı için adaylığını açıkladı ama seçimi Salih Bezci aldı.
Son anda adaylığını açıklamasına rağmen, Bezci’nin 108, Mustafa Deryal’in 78 oy alması, Deryal’in arkasının sağlamlığına veri olarak gösterildi.
Üçüncü şok gelişme, ATO meclis üyeliklerinde yaşandı.
Başbakan’a rağmen ATO Başkanı olan Bezci ve arkasındaki güç unsurları, Başbakan Erdoğan’ın önerdiği kişiyi de ATO meclis üyeliğine almadılar.
Yalnız bu da değil. AKP Genel Merkezi ve İl Başkanlığı’nın önerdiği kişiler de meclis üyesi seçilemediler.
ATO’ye üye seçilenler arasında eski Ankara Belediye Başkanvekili Seyfi Saltoğlu ve ANFA Genel Müdürü Ferhat Öztürk olunca, Başbakan Erdoğan’a mazeret söyleyeceklere gün doğdu.
Başbakan’a, “Efendim, Bezci, Melih Gökçek’e güvenerek aday oldu. Gökçek’in eski ve yeni iki personeli de üyeliğe seçildiler. Sandıklarda da hile yapıldı” denir.
Bu sözlere hiddetlenen Başbakan, “Hile yapıldıysa ne duruyorsunuz kardeşim? YSK’ya başvurup seçimleri iptal ettirin” yanıtını verir.
Bu gelişmelerden kısmen haberdar olan ATO Başkanı Salih Bezci, hemen Ankara sokaklarını, “IMF’ye borcumuzu sıfırlayan Başbakan Erdoğan’a teşekkür ederiz!” afişiyle donattı ama yetmedi!
YSK, ATO seçimlerini iptal etti!
Kocaoğlu AKP’den aday gösterilsin!
Aziz Kocaoğlu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterilmelidir ama CHP’den değil AKP’den. Çünkü AKP onun hakkını ödeyemez.
Birincisi; 2011 Genel Seçimleri öncesi İzmir’in etkin bir CHP’li siyasetçisi ile TV kameraları önünde yaptığı sinkaflı kavga...
Bu kavga esnasında ilgili milletvekiline, “Seni aday gösterenin de...” diyerek Kılıçdaroğlu’nun karizmasını çizmesi...
Bu olay CHP’ye İzmir’de en az bir milletvekiline, ülke çapında CHP’nin en az 2-3 puan kaybetmesine neden oldu.
İkincisi; son çıktığı SKYTÜRK TV programında, “Binali Yıldırım’la ilişkilerimizde en ufak bir sorun yok” diyerek. Yıldırım’ın kentin projelerini kendi bakanlığıyla ilgili olsun olmasın, belediyenin de bazı projelerini takip ettiğini belirten Kocaoğlu, sık sık konuştuklarını, bürokraside aksayan işleri Bakan Yıldırım’la çözdüklerini söylemiş olması.
Üçüncüsü; Başbakan’a sık sık teşekkür etmesi. Bir açılışta kendi liderini geri plâna itip Başbakan’ı öne çıkarması.
Dördüncüsü ve en önemlisi; 190 kişiyi Diyarbakır’ın, “Belediyenin önünde başka bir bayrak daha olsa ne olur!” diyen, PKK’ya yardım ve yataklıktan yargılanan Baydemir’in ayağına götürerek, AKP/BDP’nin “Barış projesi”ne can suyu vermesi.
Sen şu Bahoz’a bak!
İmkânım olsa, Birgün gazetesi yazarı Ertuğrul Mavioğlu’nun, PKK yöneticilerinden Bahoz Erdal’la yaptığı röportajın şu satırlarını tüm medyada yayınlamak isterdim.
Suriye Rojava bölgesi doğumlu Bahoz Erdal, Birgün Gazetesi’ne şöyle konuşuyor;
“Suriye’de silahlı çeteler var. Suriye’ye silahın bulaşmasını hiç istemedim!”
Vay canına!
Türkiye’yi silahla kan gölüne çeviren PKK’nın Suriyeli yöneticisi Bahoz Erdal, memleketi olan Suriye’ye silah bulaşmasını istemiyormuş!
PKK yöneticisi Bahoz Erdal’ın bu sözlerinden sonra, “PKK, Kürtlerin temsilcisidir” diyenler tekrar düşünmeyecekler mi?
Bakın; PKK’nın iki numarası, Türkiye’deki Kürtlerin değil, doğup-büyüdüğü topraklar olan Suriye’yi koruduğunu kendi ağzıyla itiraf ediyor.
Bu sözler karşısında insanın kanı kurur!
Kansızlar hariç!
Makam odasına 4,6 milyon harcandı!
Önemli bir Bakanlığın mobilya iç dizaynı yenilendi. En pahalı ve lüks mobilyalar seçildi.
Bu mobilyalar için tam 12,6 milyon lira para harcandı. 8 milyonu Bakanlığın tüm binalarına, 4,6 milyonu ise yalnızca Bakanlık katına…
Vallahi günah! Billahi israf!
Dünyada gücüm yetmiyor. Ahrette şikâyetçiyim!
Dilekçem şimdiden işleme konsun!
Su uyur, Özkök uyumaz!
İfade gücü yüksek de olsa, zaman zaman kesilip saklanacak yazılar da yazsa, Ertuğrul Özkök, Türk medyasının en olumsuz rol modellerinden birisi.
Kendisinden etkilenen iki kuşak gazetecileri zehirleyen karadul örümcek, doğada kaybolmayan atık bir madde adeta…
Bakın; duvara yaslanmış haliyle bile düşmanları için tehdit edici bir güç olmaya devam ediyor.
Odası, arabası, maaşı, adamları hepsi yerli yerinde…
Milyonlarca dolarına rağmen Ankara’daki bodrum katına dönme korkusu ruh yapısını yeterince ele veriyor.
Fakat…
Yazılarıyla küllerinden yeniden doğsa da, röportaj ve kitaplarıyla 5. baharını yaşasa da, ben bir türlü Ertuğrul Özkök’e ısınamadım.
Bir insanın kafası hep mi karışık olur, hep mi kurnazlık düşünür?
Özkök’ün öyle…
İçimden, “Acaba Özkök’le ilgili ön kabullerim mi var? Yoksa, haksızlık mı yapıyorum?” derken, Özkök beni yine yanıltmadı.
Bakın şarap limitini aştığı bir gün yakın dostuna neler anlatmış Ertuğrul Özkök…
“Belki kısa zaman da olmayabilir ama en kötü orta vadede, belki seçimlerden sonra, Aydın Doğan’ın ya da kızlarının talimatıyla değil, binlerce vatandaşın omuzlarında alkışlarla yeniden koltuğuma oturacağım.
Elinden tuttuğum gazetecilerden bir ikisi dışında beni kimse satmadı.
Kaç kişi değişti gazetede?
Enis (Berberoğlu), Metehan (Demir), yazı mı yazıyor?
Ya da doğru soru yazabiliyorlar mı?
Belki beni aşamıyorlar?
Birileri utanmadan geçmiş manşetlerimle hala beni eleştirebiliyor.
Yahu, Enis (Berberoğlu) bugün görevinden alınsa, akılda kalan tek bir manşeti mi var?”
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…