Ülkenin haline bakın;
-Suriye ile savaşın kıyısındayız ve en ufak bir provokasyonda savaş çıkabilir.
-Başbakan’ın ifadesi ile “Savaşacak komutanımız dahi kalmamış” durumdayız.
-Yargı, yine Başbakan’ın ifadesi ile güvenilmez durumda.
-Ekonomimiz uzun bir zamandır düşük büyüme hızını sürdürüyor.
-İşsizlik, özellikle genç işsizliği yıllardır çok yüksek, bir türlü işsizlik oranını düşüremiyoruz.
-Gelir dağılımı yıllardır düzelmiyor.
-Tarım üretimi, saman ve sığır ithal ettirecek düzeyde sıkıntılı bir durumda.
-Anayasa hazırlıkları ülkeyi gerçek anlamda endişelere sevk ediyor.
-Önümüzdeki 2 yılda ilk defa halkın cumhurbaşkanı seçeceği, yerel seçimlerin yapılacağı, belki Anayasa referandumu ve genel seçimlerin de yapılacağı, Türkiye’nin yeni siyasi kadro ve hedeflerle kaderinin değişeceği, Cumhuriyet tarihinin en önemli dönemi olacak.
Tüm bunlar kadar önemli olan da önce “İmralı Süreci”, sonra “Barış Süreci” denen süreçle geri dönülmez bir yere gelinmiş olması. Yani, bu süreçle Abdullah Öcalan ve PKK resmen tanınmış, zımni görüşmeler başlamıştır. Artık, uluslararası toplum nezdinde PKK bir terör örgütü değildir. AKP Hükümeti, PKK’yı Kürtlerin temsilcisi kabul etmiştir. Tayyip Bey ve Öcalan görüşmelerini makul, herkesin kabul edeceği bir çözüme ulaştıramazlarsa gelecek günleri düşünmek dahi istemem…
Tüm yukarıda saydıklarım ve bütçe açığı, cari açık gibi daha sayılabilecek bir yığın sorun hepimize sorumluluklar yüklüyor. Başta Hükümet olmak üzere, muhalefet, tüm siyasiler, bürokrasi, medya mensupları, üniversite hocaları, sivil toplum, kanaat önderleri, herkes sorumlu davranmak durumunda. Hatta bizim yorumcular da…
Ne demek istediğimi anlıyorsunuz, çok hassas bir döneme girdiğimizi ve hepimize görev düştüğünü söylemek istiyorum. Muhakkak ki böyle bir dönemde en büyük sorumluluk Başbakandadır. Peki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yeterli sorumluluğu gösteriyor mu?
Hiçbir aklı başında yabancı yatırımcı önünde çok belirsiz bir dar boğaz olan dönem öncesi Türkiye’ye yatırım yapmaz. Zaten bir süredir doğrudan yatırımlar düşmüş durumda ve daha da düşme sinyalleri veriyor. Başbakan bu durumun ve sorumluluğunun yeterince farkında, bilincinde mi?
Daha öncesini geçelim, son birkaç aya bakalım, Başbakan’ın performansı nasıl?
Başbakan Erdoğan’ın dili barış dili mi?
Başbakan, bu kaos, kriz ihtimali yüksek dönemi aşacak stratejiyi mi yoksa kendine cumhurbaşkanlığı yolunu açacak stratejiyi mi ön plana almış durumda diye düşünüyorsunuz?
Tayyip Beyin bir Başbakan olarak bu konuda tartışılması dahi Türkiye’nin şansızlığıdır.
Türkiye, Recep Tayyip Beyin bu üslubu ile önündeki kaos, kriz veya dar boğaz dönemini aşamaz. Başbakan bir an önce uyarılmalı, tavrını ve tarzını değiştirmelidir. Günlük siyasetçi tavrıyla önemli ülke sorunları çözülemez. Şimdiye kadar da çözülmemiştir.