Tarih 12 Mart 2013... Saat 11:30. Başbakan Erdoğan’ın, Başbakanlık binasına gitmek üzere evden ayrıldığı bilgisi verildi. Oysa Başbakan 5 dakika sonra, yani 11:35’de sivil plakalı bir araçla evden ayrıldı. Belli ki, gideceği yeri gazetecilerin öğrenmesini istemiyordu. Kırmızı ışıkta duran Erdoğan’a gazeteciler yetişmek üzereyken, Başbakanlık korumaları yolları açtı ve Başbakanlık muhabirlerinin önleri arabayla kesildi.
Kısa bir süre sonra öğrenildi ki, Başbakan, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gidiyordu. Başbakanlık muhabirlerini asıl heyecanlandıran, Erdoğan’ın korumalarının özel güvenlikçi ve doktor kılığına girmeleri oldu. Cin gibi Başbakanlık muhabirlerinin, her gün yüzlerini gördükleri Başbakan’ın korumalarını tanımayacaklarını düşünmek çok komikti. Neyse...
Ve nihayet Başbakan, “Grip oldum” açıklamasında bulundu.
İşte filim burada kopuyor...
Peki, içeride neler yaşandı? Erdoğan’ın grip rahatsızlığını, sefer görev emri titizliği, bir miktar da acemilikle, “Yoksa Başbakan’ın rahatsızlığı ciddi mi?” görüntüsüne büründüren bu kadrajda eksik kareler, bilinmeyen ayrıntılar var mıydı?
Varmış... Gittim, sordum, öğrendim...
Vaktiyle sağlık muhabirliği ve Refahyol iktidarına aynı anda baktığım için sağlık çevreleri ve iktidarın bazı unsurlarını tanırım. (Bu arada haber kaynağım sanılan iki kişiye gereksiz eziyet yapıldığını da tesadüfen duydum!)
Başbakan’ın hastane günlüğüne dair ilginç bilgilere ulaştım;
Erdoğan’ın o gün gribal enfeksiyon olduğu doğru. Grip, vücudun savunma mekanizmasını zayıflattığı için, bazı rahatsızlıklarda önem kazanan bir hastalık.
Başbakan’ın kamuoyuna mal olmuş rahatsızlığı bu hastanede tedavi ediliyor. Erdoğan’ı hastaneye gizlilik içinde getiren gelişme grip rahatsızlığı ile sınırlı değil. Sabaha karşı şiddetli karın ağrısı ile uyanan Başbakan, kas ağrılarının da artmasıyla hastaneye gitmeyi tercih etti. Omuz ve bel kısmında ağrılar vardı. Hastanede, omuz ve belinin filmleri çekildi, diğer rahatsızlıkları takip edildi. Genel durumu şu aşamada kontrol altında ve stabil.
Şu soruyu sorabilirsiniz;
Madem bu kadar bilgilere ulaştın, belgelerin nerede?
Güzel soru ama Başbakan için yapılan tetkikler ve röntgenler güvenlik gerekçesiyle anında silinerek yok edilmiş.
Başbakan’ın sağlık bilgileri sızmamalı!
Başbakan Erdoğan, dünyada güvenlik sorunu yoğun olan bir kaç liderden birisi.
Göreve geldiği günden bu yana kamuoyuna yansıyan/yansımayan onlarca suikast girişimine maruz kaldı. Telefonlarının dinlendiğini bizzat Başbakan Erdoğan açıkladı. Güvenlik ekibi değiştirildi. Etrafındaki güvenlik duvarı bir kaç kat güçlendirildi.
Gazeteci olarak her bilgiye ulaşmak isterim ama vatandaş tarafımla isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’nın, dinlenme, can güvenliği ve sağlık problemi olmasın.
Şayet varsa, devlet bu bilgileri koruyabilsin.
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Başbakan’a ait bilgilerle dönerken tam da bu karışık duygular içindeydim...
50 milyon Güngör’e emanet!
TRT TÜRK, çeşitli nedenlerle, kuruluşundan bu yana tartışmaların odağında bir kanal. Yurt içinde karasal yayını yok. Hedef kitlesi, yurt dışındaki Türkler. Ümit Sezgin’den sonra kanalın yöneticiliğine Nasuhi Güngör getirildi. Güngör, kanalda radikal değişiklikler yaptı. 24 Haber’in müdürü İlker Taşkın’ı, görevden aldığı Taşkın Şenol’un koltuğuna, Mehmet Başar’ın yerine de Star Gazetesi muhabiri Zafer Kütük’ü getirdi. AKP’nin eski iletişim koordinatörü Özcan Ünlü’yü de TRT TÜRK kadrosuna katan Güngör, iç programlar müdürü Muhammed Şimşek’in yerine de, Abdurrahman Başpınar’ı getirirken, program müdürü Cavidan Önder’in yerine Tarık Akyıldız’ı getirdi. 3 prodüktörün görevine son verilirken, 4 yeni prodüktör alındı. Şu ana kadar yayın akışından, haberlere kadar hiç bir değişikliğin olmadığı kanalda, SDE ve SETA’dan gelen konuklar dışındaki tüm konuklar, programlara, Nasuhi Güngör’ün izniyle katılabilecek. Sıkı durun; TRT TÜRK’e bir yıl için gönderilen para 35 milyon civarında. Eski parayla 35 trilyon. Bu rakam, yayın yönetmeninin isteği üzerine ek ödenekle daha sonra artarak ortalama 50 milyonu buluyor. Hiç bir gidere para harcamayan TRT TÜRK, bu 50 milyonu yalnızca programları yaptırmak için kullanıyor. 5 kişin yer aldığı program kabul komisyonun başkanlığına Abdurrahman Başpınar getirildi ama sistem şöyle işliyor; Genel yayın yönetmeni, hangi program için, hangi yapımcıya, ne kadar ödenmesi gerektiğini söylüyor, komisyon da o doğrultuda karar çıkartıyor. Bu sistem nasıl denetleniyor bilmiyoruz ama TRT TÜRK’ü, kamuoyu adına tanıklık yapmak için bu sütunlardan denetlemeye devam edeceğiz!
Tavır, nabızdır!
Bence, her hangi bir konudaki tavır hali, ruhun nabız atışını gösteren bir hayat belirtisidir. Ruhu görünür yapan, ete kemiğe büründüren de insanın tavır aldığı haldir. Nedense bu hal, CHP’de yok! Türkiye’nin en önemli 5 konusu varsa, 4’ünde tavırsız, ya da tavır aldığı konu, halka inmemiş bir CHP var. Evet, medya iktidar partisi kadar CHP’ye destek vermiyor, bazen köstek de oluyor ama bu silik görüntünün izahı bu değil.
Bir de Başbakan Erdoğan’a bakalım; Keskin tavırları nedeniyle aldığı birçok yanlış kararlar bile doğruymuş gibi görünüyor. Bazen de evirilerek doğru hale geliyor. AKP yanlış kararlarının bile arkasında dururken, CHP doğru kararlarının arkasında bile duramıyor.
Seçmenin bu güçlü görüntüden etkilenmemesi mümkün mü?
Tavır, nabızdır! Yaşıyorsan atar!
Fena halde tuhaf!
Sağlık Bakanlığı kendi hazır hastanelerini kapatırken, atıl, boş ya da çalışmayan hastaneleri kiralamaya devam ediyor. Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne aylığı 300 bin liraya yapılan kiralamadan sonra şimdi de eski bir milletvekilinin çalıştıramadığı, kapalı olan ve SSK’ya satmaya çalıştığı ama beceremediği hastanesini Sağlık Bakanlığı kiralamış.
Bakanlığın şimdiye kadar kaç özel hastaneyi, neden, hangi fiyatlara kiraladığını, bu talimatları kimlerin verdiğini Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu hiç mi merak etmiyor acaba? Etmiyorsa, neden?
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…