Ali Akel’in Yenişafak gazetesinden gönderilmesi hükümete yakın medyada bir travma meydana getirdi. Yenişafak genellikle iktidar yanlısı bir çizgi izlediği için Ali Akel’in muhalefeti hemen radara takıldı ve ilk kez kendileri de fatura ödemek zorunda kaldılar. Hükümete yakın medyadaki travmanın daha derini kendisini merkez olarak tanımlayan medyada yaşanıyor. Daha da kanıksanmış bir tanımla; yandaş medya da, candaş medya da hallerinden mutlu değiller.
Yani; Başbakanlık koridorlarının biat bölümlerinde yalnızca yandaş medyanın kamp kurduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Candaşların kamp kurduğu bölüm daha da büyük!
Peki, Başbakan Erdoğan medyaya nasıl bakıyor, sabahları hangi gazeteleri okuyor, hangi televizyonları izliyor, basın danışmanları kendisini nasıl bilgilendiriyorlar?
Edinebildiğim bilgilere göre az uyuyan Erdoğan, sabah namazından sonra bazen tekrar yatıyor. Şayet uyumazsa, gazetelere sabah namazını kıldıktan sonra internetten kabaca göz atıyor. Başbakan’ın Hürriyet’ten hemen sonra Habertürk, Sabah, Star, Türkiye, Yenişafak ve Akit’in manşetlerine baktığı söyleniyor. Sözcü, Aydınlık ve Yurt’un Erdoğan’ın radarının dışında olduğu söyleniyor. Peki, Başbakan’ın basın danışmanları ne yapıyorlar?
İşte bu soru kritik… Başbakan’ın basın danışmanlarının hazırladığı günlük raporların özünü bilgilendirmeden ziyade, “şu sizin aleyhinize yazdı, şu lehinize yazdı. “ şeklinde küçük not ve ilgili kupürler oluşturuyor. Basın danışmanları Başbakan’ın konuşmalarını hangi televizyonun ne kadar süreyle verdiğini de raporlarına ekliyorlar. Erdoğan sanılanın aksine olağanüstü bir durum olmazsa medyaya yönelik direkt bir talimat vermiyor. Başbakan’ın reflekslerini bilen yakın çevresi Erdoğan adına hareket ediyorlar. Çalışanlarının yazdıkları yazılar nedeniyle sıkıntıya giren bazı medya patronları bu probleme karşı ilginç bir çözüm geliştirdiler! Başbakan’ın basın danışmanı kadrosuyla senkronize çalışacak yöneticileri işe alıyorlar!
Sözün özü şu; Yandaş ya da candaş medyadan her hangi bir cenah, “bizim taraf daha iyi gazetecilik yapıyor.” derse, onlara, “Ne umuyon bacından, bacın da ölüyo acından!” atasözüyle yanıt verebilirsiniz!
Özleyeceğiz!
Fenerbahçe Başkan Vekilliği görevini bırakan Nihat Özdemir’i Fenerbahçe taraftarları çok özleyecekler. Sivrilikleri törpüleyen, kulüple hükümet, yönetimle taraftar arasında köprü görevi yapan belki de tek yöneticiydi. Aziz Yıldırım’ın yokluğunu hemen hemen hiç hissettirmedi. Fenerbahçe’nin hukukunu şovenizme kaçmadı. Kendisine yapılan haksızlıkları içine attı ama Fenerbahçe’ye yapılan haksızlıklar karşısında Birand’ın programında çektiği rest gibi masaya yumruğunu vurmasını bildi. Özleyeceğiz…
İktidar açısından ilk!
Başbakan Erdoğan, medyanın üzerine gittiği her yöneticisini daha fazla korumaya alır ve yeri daha da perçinleşir. Ancak İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin konusunda durum daha farklı bir seyir izleyebilir. Çünkü, Şahin’in üzerine merkez medyadan çok hükümete yakın medya organları gidiyor. Yenişafak’ta Ali Bayramoğlu, Bakan hakkında “Marangoz hatası” diye yazı yazdı. Star’da Fehmi Koru ve Mustafa Akyol, açıkça istifa ve görevden alma çağrısı yaptı. Sabah kısmen ortada dursa da kendisini bu bloktan henüz net olarak ayırmadı.
İktidar çevrelerinde, hükümete yakın medyanın önemli bölümünü domino eden isimlerin bir Başbakan yardımcısıyla, Başbakan’a yakın bir milletvekili olduğu biliniyor. Bu iki güçlü siyasetçinin kafaya taktığı ismin iflah olmadığı AK Parti’nin seyir defterinde açıkça görülebilir. Hükümete yakın bazı medya unsurlarının Başbakan Erdoğan’a rağmen, ya da bilgisi dışında ilk kez bir AK Partili Bakan hakkında bu denli açık saldırı başlatabilmesinin nedeni şimdilik bir sır.
Ve bu durum AK Parti tarihi açısından da bir ilk.
Ben Başbakan Erdoğan’ın yerinde olsam, “İçişleri Bakanı Şahin’i görevden alalım.” önerisi getirenlere, “En masum olan ilk taşı atsın! Şahin görevde kalacak.” derdim. Ve doğrusu bu yanıt Başbakan’ın fıtratına da yakışırdı.
3’ü de riskte!
Adalet ve Kalkınma Partisi’nde hummalı yasa değişikliği çalışmaları sürüyor. Değişikliğin ilk aşamasında internette yayınlanan ses kayıtlarının haber yapılmasına paraya dönüştürülemeyen 2 yıldan 5 yıla hapis cezası getirilmesi oldu. İkinci aşamasında ise Özel Yetkili Mahkemeler’in yetkilerinin daraltılması ve belediye başkanları ile bürokratların yargılanmalarının önünü kapatacak yasal değişiklikler yer alacak. 10 yılda oldukça fazla biriken belediyelerdeki yolsuzluklardan CHP ve MHP ile birlikte AK Partili belediyelerin tamamen azade olduğunu iddia etmek, “Dünya dönmüyor” demekle eşdeğer. Dinlemelerin hükümetin bile kontrolünü aşacak kadar yoğun olduğunu dikkate alırsak, ses kayıtlarının yayınlanmasına neden 5 yıla kadar hapis istendiğini daha kolay anlayabiliriz. Hatırlanacağı gibi “Yamyamlar” olayı ile bilinen CHP’li bir Çankaya Belediye Başkanı’nın ses kaydı internete düşmüş ve CHP ağır darbe almıştı. Belediye içinden kaydedildiği öğrenilen bu kaydın benzeri durumlarının CHP ve MHP’yi olduğu kadar Ak Partili Başkanlarının da başına gelmesi en azından matematiksel olarak masada duran bir seçenek. İşte o seçenek tüm partiler için masadan kalkıyor!
Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…