Geçen Çarşamba günü Polatlı Devlet Hastanesi’nin açılışı vardı. Sağlık Bakanı, Yardımcısı, Müsteşarı veya müsteşar yardımcılarının katılmadığı açılış töreni sırasında bir de sanal olarak Eskişehir-Ankara sınırında yapılacak olan Gökpınar Barajı’nın temelini attık ve tam anlayamadım ama 6 farklı gölet türü bir şeylerin açılışını da yaptık veya temelini attık. Daha doğrusu önceden ilan edilmesine rağmen o 6 açılış veya temel atma konusuna hiç değinilmedi. Başbakan Yardımcısı Akdoğan ve Ali Babacan gelmeden Orman ve Su İşleri Bakanı Eroğlu töreni yarım saat gecikmeyle başlattı. Başbakan Yardımcısı ve eski Başbakan Yardımcısı da sonradan katıldı ama ortada bir sıkıntı, sorun olduğu belliydi… Ali Babacan biliyorsunuz bu dönem milletvekili değil ama uzun bir konuşma yaptırdılar, Bakan Eroğlu’ndan sonra Başbakan Yardımcısı Akdoğan’dan önce… İlaveten bir AKP Ankara milletvekili de konuşma yaptı. Kamu Hastaneleri Bölge Başkanı, Ankara Valisi, canlı bağlantı ile Eskişehir Valisi ile birlikte toplam 7 konuşma dinledik güneş altında ama ne olduğunu, neyi açıp-kapattığımızı dediğim gibi tam anlayamadık…
Neyse, konum bu değil, ortamı anlatmak için bu girişi yapmak zorunda kaldım. Asıl anlatmak istediğim 2 konu var; 1- Devlet ciddiyeti ve yönetim anlayışının ne kadar önemli olduğu, 2-Toplum birlik ve beraberliğinin siyasi istikrardan çok daha önemli bir konu olduğu. Açıklayayım:
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu açılıştaki konuşması sırasında sanal olarak temelini attığımız barajın müteahitini yanına çağırarak barajın bitiş tarihini bir yıl önceye almasını istedi, müteahhit şirketin Genel Müdürü de kabul etti ve orada alkışalar arasında imzalayarak açılış bir yıl önceye, 2018’in 10’uncu ayı yerine, 2017’nin 10’uncu ayına alındı. Şaşırdım… Protokolde oturan yanımdakilere, “Madem bir yıl önce bitirilme imkanı varmış da neden baştan öyle yapılmamış, ihale neden bu şartla açılmamış” diye sordum. Tabi onların cevap vermeleri mümkün değildi, tebessüm ederek geçiştirdiler. Şimdi size de soruyorum; Bu nasıl bir devlet anlayışıdır, devlet parası var ve fizibiliteye göre göre 2 yılda bitmesi gereken bir barajı neden 3 yıla ihale eder? Belki bu koşulda bir başka firma da daha iyi bir bedelle talip olurdu? Bir barajın 3 yıl yerine 2 yılda bitmesi konusu bu kadar basit, bir dakikada karara bağlanabilecek bir konu mudur? Gerçi Bakan, sohbetimiz esnasında Baraj’ın açılışını bir yl önceye alacağını söylemişti ama böyle bir gayrı ciddilik beklemiyordum doğrusu… Devlet yatırımları bir ciddiyet dahilinde, belli bir mantığa göre önceliklenerek yapılır. Bu önceliğe göre ödenek ayrılır ve bitirilir. Bunu da Devlet Planlama Teşkilatı denen kurum yapardı. Şimdi bilmem kimin keyfine göre ihale, yatırım ve iş yapıyoruz.
Diğer bir konu ise yukarı da bahsettiğim gibi Ali Babacan’ın halen milletvekili olmamakla beraber törende konuşturulması ve konuşmasında siyasi istikrarın önemini uzun uzun vurgulaması oldu. Terörün en yoğun olduğu dönem, galiba birkaç ay içerisinde 167 güvenlik görevlimizi şehit vermişiz, bir kaç gün önce en büyük terör hadisesi Başkentinizde yaşanmış, 103 kişi ölmüş, 500’den fazla yaralı var ve siz kalkıp siyasi istikrarın devam ettirilmesini istiyorsunuz? Hangi siyasi istikrarın? Resmen komedi…
Daha önemlisi ise toplumun ruhen ve gönül olarak bölündüğü, ortak acı, kıvanç veya sevincin yok olduğu bir dönemde bunu söylemek… Bir toplumun, bir milletin aynı olaylar karşısında belirli bölümleri üzülüyor belirli bölümleri seviniyor ise o toplum ülkü birliğini kaybetmiştir ve artık o toplumun devamı çok zordur. Çünkü, topluma nifak girmiş, düşmanlık baş göstermiştir… Nasıl ki bir ailede dirlik-düzenlik yani anne baba ve çocukların birbirine sevgisi, güveni ve saygısı yoksa huzur ve gelecek aramazsanız aynı şekilde bir toplumda da aynı sebeple gelecek aramazsınız. Toplumu alevi-sünni, Türk-Kürt diye bölmüşsünüz, alt kimlikleri ön plana çıkarmışsınız, Başkentinizde bir bomba ile 103 öleniniz, 500’den fazla yaralınız var, aynı akşam yapılan milli maçta saygı duruşu dahi yapamıyorsunuz ve siyasi istikrarın öneminden bahsederek oy istiyorsunuz… Birlik beraberliğin olmadığı, ruh ve gönül birlikteliğinin yitirildiği, bölünmüş bir toplumda siyasi istikrar aramak… Traji komik bir durum…
Tam olarak kaht-ı rical durumunu anlattım, anlayanlara…
Ne diyeyim; Başınıza Saray’ınız düşmesin ama izan, iman, vicdan ve sevgi sahibi olun…