Başkaları önemsedi, Erdoğan önemsemedi!
İktidara yakın medya Başbakan Erdoğan’ın kongrede yapacağı konuşmaya çok büyük misyon yükledi. Günler öncesinden konuşmanın içeriğine ilişkin tahmin haberleri yapıldı, partinin önde gelen siyasilerine konuşmanın içeriğiyle ilgili mikrofon tutuldu.
Bu ilgi, beklenti çıtasını çok yükseğe çekti. Ancak beklenen olmadı. Erdoğan’ın konuşması grup toplantılarında yaptığı konuşmaların hemen hemen aynısıydı.
Balkon konuşmasının ise birkaç gömlek altındaydı.
Kendisini aşacak bir konuşma ortaya koymadı/koyamadı.
Bunun sebebinin Erdoğan’ın yoğunlaşma alanlarıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Herkes günlerdir partiye kapanıp konuşması ve çizeceği vizyon için hazırlıklar yaptığını düşünürken, Erdoğan anlaşılan konuşmasına değil “kadrosuna” çalışmış. Yani inzivaya kapanması MKYK listesi içinmiş. Sonuçta partinin en etkili organında yüzde 42’lik bir değişiklik yapıldı. Ancak bir–iki isim dışında sürpriz ve partiye büyük bir atılım yaptıracak isime rastlayamadım doğrusu. MKYK’ya giren 21 kişinin, çıkan 21 kişiden siyasi yetenek açısından da icracı kabiliyetler açısından da gözle görülebilir üstünlükleri yok. Özetle Erdoğan’ın konuşmasındaki zayıflık, partinin 11 yılında söyleyecek sözlerini hayli tükettiğini gösteriyor. MKYK listesinde partiye gerçek anlamda atılım yaptıracak etkili, yetenekli, ezber bozacak isimlerin yeterince eklenememiş olmasını kadrosuzluk ve ilgi odağı olma özelliğini yitirmeye başlamasına bağlayanlar da var.
Erdoğan’ın söylemini ve MKYK listesini analiz ettiğimizde çıkan sonuç şu; Erdoğan tamamen Köşk’e kilitlenmiş. Performans ve söylem üreten bir parti değil, Köşk seçimlerine kadar problem çıkarmayacak bir parti istiyor.
Erdoğan konuşurken ilk kez olan şey
Erbakan geleneğinden gelen Erdoğan, kitleye hitabet etmede mahir bir isim. Seçimlerde ve referandum sürecinde bunun sayısız örnekleri var. Ancak kongrede Erdoğan tarihinde bir ilk yaşandı. İlk kez Erdoğan konuşmasını sürdürürken salonda boşalma meydana geldi. Geçmişte konuştukça kitlenin nabız atışlarını artıran Erdoğan bu kez konuştukça salonun heyecanını düşürdü. Konuşmasının ilk yarım saati geçtikten sonra tansiyon her adımda düştü. Nihayet son 20 dakikada bakanlar Erdoğan’ı dinlemeyi bırakıp kendi aralarında muhabbet etmeye başladılar. Seyirciler de hakeza… Salonu yavaş yavaş terk edenler gözle fark edilir biçime geldiğinde Erdoğan da konuşma metninde atlamalar yapmaya başladı. Hatta belki konuşmasında en çok ilgi uyandıracak Başkanlık sistemiyle ilgili kısmı bile bir iki cümleyle geçiştiriverdi. Geçmiş kongrelerde konuşmasını bitirirken seyircilerle direkt diyaloga giren, çeşitli sözler alan, beraber şiir okuyan ve tansiyonu zirve yaptıran Erdoğan, boşalmakta olan salona düşük bir profille veda etti. Açıkçası Refah Partisi çizgisinden bu yana ilk kez karşılaşılan bir durum bu.
Aydın Doğan borcunu kapattı
Doğan Grubu’na kesilen 4 milyar dolarlık vergi borcu sonradan 1 milyar dolara gerilese de miktarın büyüklüğü basın özgürlüğünü hayli sarstı. Bu cezanın psikolojik yansımalarıyla medyada pek çok gazeteci işini kaybettiği gibi medya kendisine oto sansür uygulamaya başladı. Hatta bu o kadar ileri gitti ki, iktidarın sansür talebi bile olmasa medya kafasını kuma gömdü. Doğan Grubu, taksitlendirdiği borcunu geçen hafta son bir erken ödemeyle tamamen kapattı. Bir taraftan gazete içi muhalefet, diğer yandan iktidar radarı ve nihayet kamuoyu baskısı altında görev yapan Enis Berberoğlu, Hürriyet’in tarihindeki en ağır, en çetrefilli süreci yönetmeye çalışıyor. Tecrübesi ve haberciliğine diyecek bir şey yok ama işi gerçekten zor.
Devlet kin tutuyor!
Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki problemlerle ilgili şimdiye kadar iki yazı kaleme aldım. Hastanede kliniği bulunan ortopedi hastalarının ve bu hastaları ameliyat eden doktorların mağduriyetinin nedenlerini sordum. Bakanlıktan beni arayan yetkililer sorunlara çözüm üretmek yerine sorumlu doktorla ilgili kişisel negatif görüşlerini aktarmakla yetindiler. En son gelişme ise mağdur hastaların Başbakan Erdoğan’a yazdığı mektubu ele geçirdikten sonra köşemde bahsetmemle yaşandı. Sağlık Bakanlığı yetkilileri bırakın sorunun halledilmesiyle ilgili uğraşmayı, sorunu basına aksettirdiğini düşündükleri kişiyi yasal kılıfla sıkıntıya sokmak için hastaneye müfettiş gönderdiler.
Bu gelişmeler üzerine bilgi almak için Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Nihat Tosun’u aradım. Tosun’un özel kalem müdürü, neden aradığımı öğrendikten sonra, “şu anda telefonu meşgul, hemen size dönelim “ dedi. Sayın Müsteşar 2 haftadır telefonu elinden bırakamadı sanırım!
Hükümetin icracı Bakanları dahi telefonumuza dönerken, Sayın Müsteşarın konuyu öğrendikten sonra neden aramadığını bir tarafa koyarak, Sayın Müsteşara sorularımızı buradan aktaralım;
1) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da bilgi sahibi olduğu bir sağlık problemini çözmek yerine, konuyu basına taşıdığını düşündüğünüz kişi-kişileri cezalandırmak için hastaneye müfettiş gönderdiniz mi?
2) Hazır müfettiş gitmişken sizin de bir zamanlar başhekimlik yaptığınız hastanede tanesi 4-5 milyon dolara satın alınan ameliyat robotlarının kimden, neden, kaça alındığı ve maliyet tutarlarının makul olup olmadıkları da incelemeye tabi tutulacak mı?
3) Şayet tutulacaksa, bu robotların ödeneğinin Hudut Sahiller Genel Müdürlüğü’nden karşılanıp-karşılanmadığı, karşılandıysa bunun nedeni de araştırılacak mı?
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…