Pazar günü Milli Gazete’nin başlığı kocaman ve renkli puntolarla, “Büyük Hatay’dı” şeklindeydi. Manşetin altında yine büyük harflerle şu açıklama vardı;
Türkiye’de ifsada payanda yapılan “Medeniyetler İttifakı Projesi”ni İspanya resmen gündemden düşürdü. İspanya’nın eski Başbakanı Zapatero ile dönemin Başbakanı Erdoğan ile ortaklaşa başlatılan Medeniyetler İttifakı projesini İspanyol hükümeti ‘Önemini yitirmiştir’ gerekçesiyle rafa kaldırdı. 2011 yılında Ulusal Güvenlik Stratejisi’ne dahil edilen Medeniyetler İttifakı Projesi’nin güncellenen dökümandan da çıkarıldığı belirtildi.
BM tarafından desteklenen proje ilk toplantısını 2005 yılında İspanya’da yapmış. Projenin dördüncü toplantısı ise 2006 yılında İstanbul’da yapılmış. Proje kapsamında başta Hatay olmak üzere bir çok ilde “Medeniyetler Bahçesi” adı altında sinagog, kilise ve camii iç içe inşa edildi. Pilot illerde benzer ifsad projeleri yürütülmüş.
İfsad projesi ne demek biliyor musunuz?
İfsad, fesad kelimesinden geliyor. Dini anlamda fesada, karmaşaya, bozukluğa yol açan projeler demek… Yani, siyasal İslamcı Milli Gazete’ye göre fesada ve karmaşaya sebep olan bu Proje Recep Tayyip Erdoğan tarafından hayata geçirilmiş.
İnsafsız eleştiri Saadet Partisi yayın organından geliyor. Yani belirttiğim gibi yine bir siyasal İslamcı görüşten. Maazallah böyle bir projeyi bir başka lider, örneğin Kılıçdaroğlu imzalasaydı, CHP ve Kılıçdaroğlu için neler söylenir ve yazılırdı, tahmin edebiliyor musunuz? Bizim kendini gerçek Müslüman, kendinden başkasını münafık sayan ve sanan siyasal İslamcılarımız neden böyleler?
Projeyi iptal eden ve yoğunluğunu bahane eden İspanya Başbakanı sanırım aslında Türkiye’nin gün geçtikçe demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerinden uzaklaşmasını gerekçe ederek ve son Paris olayları karşısında takındığı iki yüzlü tutum nedeniyle böyle davranıyor. Gün geçtikçe Avrupa ve batıdan uzaklaşıyoruz. Ankara’yı, aslında Saray’ı ziyaret etmek isteyen önemli bir batılı devlet adamı yok… Uluslararası zorunlu toplantılar dışında dikkat ediyorsanız batıyla pek üst düzey görüşmemiz kalmadı. Davutoğlu’na Paris’te yapılan muamele ise hiç hoş değildi, hatta üstünde durmadık ama gerçek bir skandaldı…
Türkiye, doğuda da, batıda da yalnızlaşıyor ve gittikçe sıkıntılı bir dönem yaşayacak. Şu, Adana-Hatay’da ki Tırlar meselesi böyle devam ederse bizim terörü destekleyen ülkeler kategorisine sokulmamıza son bir gerekçe olabilir. Bu durum ise çok kötü olur… Batıdan kopmamızın maliyeti çok yüksek çıkar.
AKP, ne zaman Avrupa’ya, daha doğrusu batıya doğru bir adım attıysa, içine sindiremedi üç-beş de olumsuz laf etti… Sonunda samimiyetsiz tavırla bu noktaya geldi…
Nasrettin Hoca'ya takılırlar, "Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir aslı var mıdır?" Hoca'nın böyle bir iddiası elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar, "Öyle diyorlarsa öyledir" Ama sorunun devamı da gelir, "Böyle kişiler zaman zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini herkese ispatlar. Hoca madem kabullendin, madem ulu bir kişisin göster bir mucize de görelim!" Hoca, "Peki, şimdi size küçük bir keramet gösterelim" der. Karşısında durmakta olan çınar ağacına, "Ey ulu çınar çabuk yanıma gel!" der. Tabii ne gelen ağaç var ne giden. Hoca yürümeye başlar ağacın yanına varır. Hınzırca seyredenler "Ne oldu Hoca ağacı getiremedin, kendin oraya gittin!" diye gülünce Hoca, "Bizde kibir yoktur, dağ yürümezse abdal yürür. Ben de çınara yürüdüm, maksat hasıl oldu" der.
Bizim Cumhurbaşkanı ve Başbakan’da batı gelmiyor bari biz gidelim, maksat hasıl olur diyorlar ama ona da müsaade etmiyorlar… Baksanıza nerede ise Paris’e neden geldin diyeceklerdi, hatta dediler…